Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Nedir bu Çevik Bir sevginiz?

Nedir bu Çevik Bir sevginiz?

Empati yapıyoruz, değişik zaviyelerden bakıyoruz, kendimizi itirazcıların yerine koyuyoruz, “her meselede olduğu gibi, bunda da değişik bakış açıları olabilir” diyoruz ama itirazcıların itirazlarını anlamıyoruz...

Ben anlamıyorum en azından...

Kemal Bey, “Bu sistem Türkiye’yi geriye götürür” diyor...

Haklı mı?

Rakamlara bakıyoruz, okullaşma oranına ve eğitimin kalitesine göz gezdiriyoruz, hayır hiç haklı değil.

Buradaki “geri” değerlendirmesinin hangi “ileri” ölçüsüne göre yapıldığını da bilmiyoruz. Bu cümleden olarak, CHP’nin iktidarda bulunduğu dönemleri “ileri eğitim dönemi” olarak mı değerlendireceğiz?

Bakıyoruz, yüreğimize su serpecek “ileri” bir uygulama göremiyoruz. Hatta, daha kötü, daha karanlık sayfalar saptıyoruz ve “ilericilik” iddiasındaki bu parti adına üzülüyoruz.

Derken, “İkna Odaları”nın mucidi Nur Serter ses veriyor.

Dinliyoruz...

Hayır, yine anlamıyoruz.

Daha doğrusu, Nur Hanım, niçin 4+4+4’e karşı olduklarını, bundan doğacak sakıncaları anlatamıyor.

İtirazlar, çoğunlukla “soyut” planda... Daha doğrusu, muhayyel tehlikeler üzerine kurulu. “Cumhuriyet’in temeline dinamit konulduğundan, birtakım kazanımların elden gideceğinden” söz ediliyor.

Hangi kazanımlar?

Belli değil.

Soruyoruz, “Bugüne kadar elden gitmiş üç adet Cumhuriyet kazanımı sayın... Ek olarak da, 4+4+4’le birlikte elden gidecek kazanımları sıralayın...”

Cevap yok...

Eğitim komisyonundaki “şanlı direniş”ten sonra, “uzlaşalım” diye bir öneri getirdiler.

Hangi konuda uzlaşılacaktı?
Şu konuda uzlaşılacaktı:

Partiler, mahut tasarı genel kurula gelmeden önce, bir uzlaşma heyeti oluşturacaktı. Heyet oturacaktı, uzun ve verimli bir müzakereden sonra söz konusu değişikliğin “geri çekilmesi” yönünde bir karar alacaktı... Hükümet de, “Hay hay, madem uzlaşacağız, tasarıyı geri çekiyoruz” diyecekti.

Uzlaşma dedikleri bu...

Hem yeni hiçbir şey söylemeyeceksin, hem alternatif bir tasarı getirmeyeceksin, hem de “senin modelini görelim” diyenlere, “model” olarak “bu tasarı geri çekilsin” önerisini getireceksin.

Pardon, model önerdiler...

Kavgalı komisyon toplantısından sonra, “Bari 1+8+4 olsun” dediler.

Oradaki “1” rakamı, yeni bir şey söylemiş olmak adına konulmuş alakasız bir rakamdır...

Maksat, meslek ortaokullarının önünü kesmek...

Bu nedenle, “kesintisiz”in
icabında (yani zorunluluk hallerinde) kesintiliye dönüşmesini sağlayacak modele kafadan karşı çıkıyorlar ve bu karşı çıkışı da, kendilerinde saklı gerekçelerle “nass”laştırıyorlar. Yani, dogmalaştırıyorlar.

Muhalefetlerinde de son derece şeditler...

Darbelere karşı bile bu kadar sert direniş göstermemişlerdi.

Hani, Atatürk ve İsmet Paşa döneminin “kesintisiz” modeli olsa anlayacağız.

Değil...

Değiştirilmesi ihtimali karşısında “Çanakkale savunması” yaptıkları şey, Çevik Bir modeli...

Ki, bu da “silah zoruyla” dayatılmıştı parlamentoya.

Başbakanlık yükünü omuzlayacak şahsın önüne de “gizli şart” olarak konulmuştu. Bu şartı yerine getirirsen Başbakan olabilirdin. Getirmezsen, Erbakan ve Çiller’in akıbetine uğrardın...

Nitekim Mesut Yılmaz, “Siyasi hayatıma mal olacağını da bilsem, bu tasarı yasalaşacak” demiş, silah zoruyla dayatılan 8 yıllık kesintisiz eğitimi hayata geçirmişti.

Bu olay, dediği gibi, siyasi hayatına mal olmuştu.

Ben de şunu anlamıyorum:

Mustafa Kemal dönemine ait bir sürü yasa değişti, CHP’liler gıkını çıkarmadı... Çevik Bir yasası söz konusu olunca kıyameti koparıyorlar.

Neden?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi