Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

12 Eylül: Bir ihanetin anatomisi!

12 Eylül: Bir ihanetin anatomisi!

Kimse bana, “yargılama süreci tamamlanmadan sanık hakkında bir suçlamada bulunulamaz” demesin.. O yargı ile ilgili bir konu.. Suç da, suçlu da belli.

Bir zalim olarak, hayatta kalan iki yaşlı darbeci, şimdiden kamu vicdanında mahkûm edildiler bile.. Onlar şimdiden ev hapsine mahkûm edildiler..

Göreceksiniz, daha sonra unvanları ellerinden alınacak ve rütbeleri sökülecek..

Bu iş sadece bunlarla sınırlı kalmayacak.. Bunların suç ortakları, bunlara yardım ve yataklık eden hainler de yakalanıp yargı önüne çıkartılacaklar..

Ne demişler! Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste.. Zulm ile abad olunmaz.. Bunlara alemi ibret olsun diye öyle bir ceza verilmeli ki, kendilerinden sonrakilere ders olsun..

Yaşlıymış da gelemiyorlarmış! İşkence ettikleri kendi yaşlarındaki mağdurlar oradaydı dün.. Korktukları için, suçluluk psikolojisi ile ne yapacaklarını bilmediklerinden, ne söyleyeceklerini bilmediklerinden evlerinin karanlık köşelerine gizleniyorlar..

Bunları bugüne kadar besledik. Bunların adını meydanlara, okullara verdiler.. Ama artık bitti..

Bu dava iki kişi ile başlasa da, öyle bitmeyecek.. Yüzlerce kişi sanık sandalyesine oturtulacak. Bu işkenceci zalimler komşularının, torunlarının yüzlerine bakamayacaklar..

Bu hainler, kendi silah arkadaşlarını, dava arkadaşlarını da öldürttüler. Bunlar hırsız.. Yağmacı..

Aynı ülkenin çocuklarının kanları ve gözyaşları üzerine kendilerine iktidar ve servet ürettiler.. Media, Mafia, Sermaye, Siyaset ve Bürokrasi, STK içinde kendilerine yardım ve yataklık eden adamları vardı. Yargıyı da, bürokrasiyi de tepe tepe kullandılar.. Bir milletin 20 yılını çaldılar nerede ise.

Kemalizmmiş, laiklikmiş, irticamış, terörmüş. Hepsi yalan.. 12 Eylül’ün karanlık dehlizlerinden kozmik odalara ulaşırsanız, Maraş’ın, Sıvas’ın, Çorum’un bunların işi olduğunu görürsünüz.. 12 Mart’tan sonra CHP – MSP koalisyonunda MİT solun kontrolüne geçti. 12 Mart zaten derin güçlerin kendi iç hesaplaşması idi. Ecevit hükümeti sona erince, 1. MC döneminde MİT’teki sol kadrolar tasfiye edildi; MHP yeni bir kadrolaşmaya gitti..

1960 sonrası Aleviler sola eklemlenmişti. Bu da uluslararası merkezlerin bir planı idi aslında..

1. MC’den hemen sonra MİT içindeki sağ ve sol kadrolar birbirine düştü. Sol güçlenince, 2. MC’ye gelirken, yine uluslararası merkezlerin desteğinde sol kendi içinde bölündü. Ruscular ve Çin taraftarları birbirine girdi.. Sol hem kendi içinde, hem sağa karşı mücadele ediyordu.. Alevi ve Kürt solu da örgütlendi bir yandan.. Filistin sol için eğitim kampına dönmüştü.. Maraş, Çorum, Sıvas olayları MİT içindeki sağ-sol kadroların iç hesaplaşmasının sonucu olarak örgütlendi..

Afganistan ve İran kaynıyordu.. Alevi-Sünni tartışmaları yavaş yavaş ısıtılmaya başlandı.. Bir yandan da PKK örgütlenmeye başladı.. Aslında PKK, Komkar ve Rızgari’yi dengelemek için bir devlet operasyonu idi. Sonunda darbeye karar verildi. Şartların olgunlaşması için bir süre beklendi ve provokasyonlar desteklendi..

Bu sürecin bütün aşamalarında, ABD, İsrail ve İngiltere var..

1 Mayıs’ta da ABD var. Asker, Emniyet, MİT herkes işin içinde. Yunanistan’dan getirilen özel harp tetikçileri de var işin için de Şah’ın SAVAK’ından getirilen tetikçiler de..

12 Eylül, aslında derin devletin kendi içindeki bu iç savaşı bitirmek ve herkesin birbirine karşı kışkırtıldığı çatışma ortamından çıkartıp yeni bir yapı oluşturmak için yapıldı.

İslam yükseliyordu. Şia batıyı korkutuyordu. Şia’nın karşısında ılımlı bir Sünni İslam’ı çıkarmak gerekiyordu.. Kudüs mitingi bahane edilerek yapılan darbe, sol ve milliyetçi kadroların başına bela oldu daha çok. Kuşkusuz dindar çevrelere karşı da terör estirdiler.. Zulmetmedik kimse kalmadı aslında..

Ilımlı Sünni İslam politikası askerlerin değil, uluslararası merkezlerin senaryosu idi.. 12 Eylülcüler, Calp ve Sunalp’le CHP-DP çizgisinde yeni bir siyasi yapıdan yana idi. ABD’nin ılımlı, liberal İslam senaryosunun ürünü olan 4 eğilimi bir araya getiren Özal’ın ANAP’ı seçimi kazandı..

Aslında 12 Eylül’ün aşağılık işkencecilerini lanetlerken, o süreçte, bir şekilde bu kirli oyuna alet olanların da kendini sorgulaması gerek. Sağı ile, solu ile, hepimiz bu anlamda geçmişimizle yüzleşmemiz gerekiyor.

‘Biz nerede yanlış yaptık?’ sorusunu, herkesin kendisine sorması gerek. Aldatıldık, oyuna geldik, yanlış yaptık ve ihanete uğradık. Bu kirli oyunun baş aktörleri Evren ve Şahinkaya’dır..

Ama bu kirli oyunun aktörleri bunlardan ibaret değil.. Onları da görmek istiyoruz.

Bunlar sadece katil ve işkenceci değil, hırsız bunlar aynı zamanda.. Bu dava genişletildiğinde daha birçok gerçekle yüzleşeceğiz. Bir toplumun hafızası yeniden canlanacak..

Sahi! Demirel nerede! Niçin beyefendinin sesi sedası çıkmıyor?.. Hacıyatmaz, sıranın kendinde olduğunun farkında mı aceba!

12 Eylül harekatı, “Bayrak harekatı” olarak kodlanmıştı. Balyoz da Bayrak harekatı şablonu üzerinden hazırlanmış. İyi mi? Darbelere ve darbecilere lanet olsun.. Onlara alkış dağıtanlara, onlarla işbirliği yapanlara ve bu zulüm karşısında sessiz kalanlara da. Zira haksızlıklar karşısında susanlar dilsiz şeytanlardır!

Selâm ve dua ile..




Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi