Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Peygamber bir haftaya sığar mı?

Peygamber bir haftaya sığar mı?

Avrupalıların “anneler günü” vardır ya, sonra o güne bir de babalar gününü eklediler. Bunda ne var? Sorusunun muhatabı elbette ki yine Avrupalılardır.

Çünkü oların inanç hanesinde “cennet anaların ayakları altında” değildir, Avrupalı için cennet bir ütopya şeklinde; bazen kilisede papazın himmetinden geçer, bazen de bir kedinin başını okşamaktan, bazen de delice eğlenmenin mayası sayılan şarabı devirmekten...

Zinadan, fuhuştan, serserilikten...

Ama Müslüman için durum öyle değildir.

İstikamet önemli.. Değilse, günlere hasrettiğimiz kutlamaların altından bir sürü anlamsızlıklar çıkıyor. Yapıyorlar oluyor işte...

Sorsanız, kutladığı gün İsa(a.s) Peygamberin doğum günü.

Gavur kafası der geçeriz de, bizdeki “Kutlu Doğum” olayını Müslüman kafası ile ele aldığımızda sanki o yakadan esinlenerek deşarj olma makinelerine bağlandık.

Kutlanır, kutlanmaz günler türedi aramızda.

Kutlanmayan günlerde ticaretimiz, siyasetimiz, sosyal münasebetimiz liberal. Hatta laik desek daha yerinde olur. Laik olunca kaça satarsan sat, içine ne katarsan kat, ne kadar yalan konuşursan konuş, nasıl giyinirsen giyin...

İşte öylesi Avrupai bir din anlayışı...

Sevgili Peygamberimizin doğum gününü kutlarken elbetteki ne yaptığımızı da sorgulamamız gerekiyor. Yapıyoruz, Allah kabul etsin, ama yapılanların ne kadarı İslami, ne kadarı değildir tartışmasını henüz başlatan olmadı.

Soyutlanmış günler...

Diğerlerini gölgede bırakınca olaya esastan takılmak geldi içimden.

Diyorum ya...

Bir haftaya mı has oluyor bu işler, yoksa ömür boyu Müslüman mı kalacağız?

Bazı gecelerle günleri tamamlama şeklinde kutlarsak bir anlam ifade edeceğini, değilse işi reklama sürerek kendimizi aldattığımızı söylediğimde belki de çoklarının canı sıkılacaktır. Bizim din anlayışımız bu kadardır diyebilirler...

Ne var ki bu anlayışa çanak tutanların tescilli olmaları daha da düşündürüyor.

Saz hep aynı ekibin elinde.

Diyanet İşleri resmi açıdan, diğer cemaatler de reklam açısından resmi ideolojinin beşiğinde büyüttükleri bebeğin göbek adı laik, çağdaş din anlayışı.

Bu halimizle galiba Avrupalının boş vagonuna takıldık gidiyoruz.

O vagonlar çok şeylerimizi değiştirdi.

Allah’ın(c.c) sünnetinden çok çok uzaklaştık...

İslam dinini bir geceye veya bir güne indirgeyen zihniyetin başka marifetleri de yok değil. Adını hürriyet koydukları görsel yayın bataklığı bütün pişkinliği ile sırıtıyor.

Cemaatlerin cebine kapital kokusu sineli haramların bataklığı haline gelen ekranlar Kutlu Doğum’ları bir saniyede silecek kadar etkili...

Elin oğlu zehri alıştıra alıştıra veriyor, hem de damardan.

Liberalizm kural getirmiş, paranın dini imanı yoksa, eteksiz reklamların her akşam ziyafet gibi Müslüman halka sunulması neden caiz olmasın?!.

Belli ki fetvası da alınmış!

Halkı yavaştan alıştırmaya yönelik aşk sahneleri ile dünyadan elini eteğini çekmiş bir İslam anlayışını halkın kafasına sokmaya çalışanların yaptıklarına “hizmet” diyeceklerini biliyorum. Ben de o yüzden hep sorarım, ne hizmeti ve de kime hizmet?

Yanlış bir şey görünmüyor..

1928’lerin yürümeyen Kemalizmini 2012’lerin Müslüman kılığındaki Kemalistleri görsel açıdan ve de günleri kutsayarak açmaya çalışıyorlar.

Tuzak yaman, Ortadoğu projesi derler buna...

İçerisinde cemaatli sahneleri var, şarkıcıları, dansçıları, ar ve haya duygusunu çatlatacak şekilde çıplak reklamları var. İşte öylesi para ve şöhrete talip olanların kullanıldığı bir ortamda Peygamberin doğumunu kutlamaya kalkıştık.

Peygamberi üretme yerine herhalde tüketiyoruz.

Sırat-ı müstakimin Peygamberine ne diyeceğiz bilmiyorum...


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi