Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

‘Hıyarağası’

‘Hıyarağası’

Mehmet Yakup Yılmaz biraderimin giydiği etek, beni, hak etmediğim bir saldırının hedefi haline getirdi; “insanların vaktini çaldığım”, “okurlara saygısızlık” yaptığım söylendi.

Bir ton da küfür işittim tabii...

Böyledir bu işler...

İnsanların kafa konforunu bozarsanız, “alışkanlıklarının” dışında şeyler söylerseniz, küfrü yersiniz.

Kimseye saygısızlık etmedim oysa...

Ortada bir saygısızlık varsa, bunu, “sivil iradenin emrindeki generallere etek giydiren”, kendi etekli halini savunurken de kadınları aşağılayan bir gazeteci arkadaşımız yaptı.

Ben iletmiş oldum...

Bu yazıda fikir bulunmadığını söyleyen zevatı, erkek algısının ürettiği kadın imgesi üzerinde tefekkür etmeye davet ediyorum... Bir de, zahmet olmazsa, Doğan Güreş ve Tansu Çiller örneğinden yola çıkarak, “asker-siyaset” ilişkisinin, memleketimizin sivil kalemleri tarafından nasıl algılandığını düşünsünler.

İşte yine saygısızlık edeceğim, incir çekirdeğini doldurmayan bir meseleyi köşeme taşıyarak, insanların vaktini çalacağım.

Konumuz, bu defa Işık Kansu.

Kendisi, Cumhuriyet gazetesinin bir neferidir. Ankaralıdır...

Buradaki “Ankaralıdır” nitelemesi, ideolojik bir ayrıcalığa işaret ediyor. Işık Kansu, istihbar ettiğimize göre, Ankara’da yaşamaktan hoşlanıyor. Ankara ideolojisini temellük ettiği için de, bunun ayrıcalık olduğunu düşünüyor.

Olur... Geçer inşaallah.

Işık Kansu’nun bir önemli hususiyeti de, şair Ceyhun Atuf Kansu’nun oğlu olması.

Bu bir hususiyet midir?

Hususiyettir.

Hiçbir zaman önemli bir şair olamamış rahmetli Ceyhun Atuf Kansu, arkasından “Dünyanın Bütün Çiçekleri” başlıklı bir şiir ve “oğullar” bıraktı. Işık Kansu bu oğullardan biridir.

Hani, yüksek sesle okunan, yüksek sesle okunduğunda insana iyi gelen ama edebiyat değeri tartışmalı şiirler vardır; bazı Attila İlhan ve Ümit Yaşar Oğuzcan şiirleri gibi... Dönemine damgasını vurmuş “Dünyanın Bütün Çiçekleri” de, ancak yüksek sesle okunduğunda bir değer ifade eden bir şiir. Hazır konu açılmışken ekleyeyim dedim...

Rahmetli Kansu, öte taraftan, bir hekimdi...



Bir idealistti.

Has şair Cemal Süreya’ya göre ise, bir deliydi... “Çocukların delisi”ydi... Yani aklını çocuklarla bozmuştu.

İyi ki de bozmuştu, ölümünün üzerinden kaç yıl geçti, hâl⠓çocukları, öğrencileri, yalnız ve çileli hayatımızın çiçeklerini” okuyoruz ve kalp taşıyan bu insanı saygıyla anıyoruz.

Fakat, Işık Kansu’yu okuyamıyoruz, saygıyla anamıyoruz.

Işık Kansu, o babanın oğluymuş gibi davranmıyor. O babanın biriktirdiklerine karşı gerekli özeni göstermiyor...

Çirkin, savruk ve saygısız bir üslubu temellük ettiği için de, o babanın kemiklerini sızlatıyor.

Mesele ne?

Hatırlarsanız, Ahmet Altan, kendisine gelen bir mahkeme celbinden hareketle, “Eğer Atatürk diktatörse, ben niye onun diktatör olduğunu yazamıyorum” demiş, bazı tanımlamaların ille de “Atatürk’e hakaret anlamı taşımayacağını” söylemişti

Işık Kansu, Ahmet Altan’a cevaben bir yazı yazdı ve aynen şunları söyledi: “Ne yapacaksın, durum bu. Bir hıyarağasına da ‘hıyarağası’ diyemiyorsun işte...”



Işık Kansu’ya “Git, sözlüklere bak? Diktatör nedir, kime denir, öğren... Biraz Mango, biraz Ortaylı, biraz Koçak, biraz Taha Akyol oku!” demeyeceğim. Atatürk’ün “Bıraka bıraka bir diktatörlük mü bırakacaktık?” sözünü araştırmasını da salık vermeyeceğim.

Şunu söyleyeceğim:

Bu kadar çirkin olmayı nasıl başarıyorsunuz?

Kemalist olmak, ötekini aşağılama hakkı mı veriyor size?

Dahası, bu bir “hak” mıdır?

Rahmetli Ceyhun Atuf Kansu, böyle kuşaklar diye mi dünyanın bütün çiçeklerini seferber etti, “Balım Kız Dalım Oğul” kitabını yazdı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi