Faruk Köse

Faruk Köse

28 Şubat Cuntası’nın bileşenleri sadece asker değildi

28 Şubat Cuntası’nın bileşenleri sadece asker değildi

Biliyorsunuz, yeri geldikçe, “28 Şubat Cuntası”nın nasıl bir ayrıcalıktan ötürü üzerine gidilmediğine dair sorularım, “Cunta”nın soruşturulmasına ve gereken hukuki işlemin yapılmasına yönelik ısrarlı taleplerim oldu.
Bugün gelinen noktada “28 Şubat Darbesi”nin “elebaşılarının bir kısmı”nın gözaltına alınmasıyla sürecin başlatılması gerçekten ciddi bir merhale. İnşaallah bu hamle akim kalmaz, inşaallah gereken neyse gerektiği gibi yapılır, inşaallah göstermelik ve yüzeysel bir soruşturmayla “sorumluluk savma” kabilinden kısır bir hamle olmaktan öteye geçer, inşaallah bu soruşturmanın sonu inanan insana kan kusturan bir darbeye bir daha kimsenin teşebbüs edemeyeceği bir ders ile nihayete erer.
Ancak bu sorumluluk sadece yargının omuzlarına bırakılamaz elbette. Çünkü, ülkede mer’i olan hukuk sisteminin ve yasaların bu temennilerimizi tam anlamıyla gerçekleştirmeye yetecek nitelikte olduğunu düşünmüyorum. Ayrıca, süreci yürütenlerin “zorunlu angajmanlar”ı ve muhatap olabilecekleri baskılar, sonucun gerektiği gibi olmasını önleyebilecek nitelikte olabilir. Ancak süreç de bir şekilde başlatılmıştır. O halde, hak ve özgürlük mücadelesi veren, hakkını ve özgürlüğünü önceleyen herkesin bu sürece katkıda bulunması, elinden geleni yapması, üzerine düşeni eda etmesi lazımdır.
İşte bu, davaya “müdahil olmak”la gerçekleşir. Süreçten bir şekilde etkilenen herkesin “28 Şubat Davası”na müdahil olması lazımdır ki, sonuç akim kalmasın, darbe cuntasının mensuplarına hakettiği ceza verilebilsin. Nitekim Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de bunu bütün vatandaşlara tavsiye ediyor ve “28 Şubat, 12 Eylül gibi davalara tüm vatandaşlar, tüm millet müdahil olmalı” diyor.
Tüm vatandaşlar müdahil olur mu olmaz mı bilemiyorum, ama “28 Şubat Cuntacılarının bir kısmı”na operasyon yapıldığını duyar duymaz, ben müdahil olmaya karar verdim zaten. Şimdi konuya dair dosyamı hazırlıyorum. Zamanı geldiğinde gerekeni yapmak üzere... Adalet beklediğimden olmasa da, “zulme karşı duruş” için bunu önemli sayıyorum. Gerekçelerimi de müdahil olduğumda mahkemeye sunacağım inşaallah.
Konuyla ilgili olarak bilinmesi gereken en önemli husus, 28 Şubat Postmodern Darbesi için teşekkül eden cuntanın sadece askerlerden müteşekkil olmadığıdır. Sürecin içinde “askeri erkan”ın yanında “siyasi partiler” ve “siyasetçiler”, “iş çevreleri”, “medya organları” ve “gazeteciler”, “sivil toplum kuruluşları”, “bürokratlar”, “eğitim ve iletişim kurumlarının kimi yöneticileri”, “sağlık kuruluşları”, “bilimsel çevreler” ve hatta “yabancı misyonlar” var. Eğer cunta soruşturulacaksa sadece askeri kanadının değil, sivil unsurlarının da soruşturulması ve gerekenin yapılması lazımdır. Yoksa süreç gerçek boyutlarıyla ele alınmış olmaz.
Hiç kimsenin yaptığı zulüm yanına kâr kalmamalı. Tabiî ki bunu bir “sürek avı” haline getirmek doğru değil, ama kimseye de iltimas tanınmamalı. Hatta –varsa– iktidar partisinin içinde bulunan ve 28 Şubat sürecinde milletin arzularının hilafına alınan kararlara destek verenler de bir şekilde hesaba çekilmeli. Ancak bunun “gerçek anlamda hukuk”un mantığı ile yapılması önemli.
Evet, hukuk mantığı dahilinde 28 Şubat Davasına müdahil olacağım. Bir Müslüman olarak, İslam’a, Müslümana, İslam’ın temel değerlerine, Kur’an’a, Peygamber’e yapılan saldırıların, aşağılamaların, hakaretlerin, imha edici icraatların hesabının sorulmasını isteyeceğim.
Cuntanın askeri kanadının, asıl vazifesi olan askerlik işini bırakıp toplumu “tek tip” olarak biçimlendirme; ülkenin siyasi, idari, hukuki, iktisadi, sosyal vb. yapısını yeniden ve belli bir biçimde dizayn etme çalışmalarının ve bu kapsamdaki tüm yaptıklarının hesabının sorulmasını isteyeceğim.
Toplumun desteğini alarak göreve geldikten sonra bunu unutup cuntaya dahil olarak “toplumun tek tip olarak dizayn edilmesi gerektiği”ni seslendiren siyasilerden, ulaştıkları görev seviyesi her ne olursa olsun, hesap sorulmasını isteyeceğim.
Cuntanın askeri kanadına yardım ve yataklık eden, destek veren, pervasızca ve toplumsal varlığı, kimlik ve kişilik değerlerini hiçe sayarcasına saldırganlaşmasına göz yumup teşvik eden bürokratların, yargı mensuplarının, –sözüm ona– sivil toplum kuruluşlarının, medya organlarının, gazetecilerin, işçi ve işveren birliklerinin, sermayedarların, emniyet güçlerinin, eğitim kuruluşu yöneticilerinin, bürokratların, bilim üretmesi gereken kurum ve kuruluş mensuplarının, yerel yöneticilerin, kültür ve sanat çevrelerinin, çetelerin, çıkar gruplarının ve bu kapsamda cuntaya dahil olan veya destek veren her kim varsa, onların tek tek tesbit edilmesini, suçlarının araştırılmasını, ülkeye kaybettirilen değerlerin ve topluma yaşatılan sosyal, psikolojik ve sair travmaların tesbit edilerek hesabının sorulmasını talep edeceğim.
Onlara hiçbir zaman hakkımı helal etmeyeceğim, buğzumu sevgiye döndürmeyeceğim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Köse Arşivi