Cemal Nar

Cemal Nar

Generalin Gerekçesi

Generalin Gerekçesi

Biraz dinledik, biraz da okuduk. Anlamaya çalıştık. Gördük ki psikolojiden ekonomiye kadar bireysel ve toplumsal çok sebepler var 28 Şubat Post Modern Darbesi’nin arkasında.

Çok uzaklarda değil bu darbe, daha dün yapıldı ve canlı yayınlarda film gibi izledik olan biten vahşeti. Ama bir de set arkası vardı bu çekimin. Perde arkasında neler oluyordu? Neler götürülüyordu bu baş bahane “irtica” ile arkasında?

Bunlar da çok yazıldı, çizildi, konuşuldu malumunuz.

Ama en ilginci bu darbeyi yapanların ağzından dinlemek değil midir gerekçeleri?

Bu ülkenin generalleri nedense konuşmayı çok severler. Forsu çok severler. Yakışır da onlara. Daha doğrusu alışığızdır biz bu havalara. Bu “üstten bakma”lara. Kendinden başka adam görmemelere falan filan.

Ama şu yerli yersiz konuşma hevesi var ya, malum, herkesten daha çok askerin başına çorap örer. Askerlik mesleği, tıpkı hakimlik gibi, vakar ve tevazu kadar ketum olmayı da gerektirir. Asker dediğin ağır olmalıdır. Cıvıklığı kaldırmaz bu meslek. Bu yüzden çok konuşmaz. Konuşmamalı daha doğrusu. Konuşması nadir olduğundan ağzını açınca nefesler tutularak saygı ve dikkatle dinlenir olmalı.

Ama şu lafazan, olur olmaz yerde hava cıva konuşan, sudan bahanelerle aslan gibi kükreyen, politikacı gibi her gün demeç vermeyi seven generallere ne ilgi kalır, ne merak. Belki geriye buruk bir acı kalır, belge kalır, eleştiri ve kınama kalır.

Öyle alana çık nutuk at, gemiye çık nutuk at, medyaya çık nutuk at, medyayı çağır nutuk at, adamı gına getirip bıktırır ve kabak tadı verir doğrusu.

Şimdi Habervaktim’de Çevik Bir’in bir makalesinin özetini okudum. Darbe gibi ciddi ve tehlikeli bir işe neden girişmişler, bunun gerekçesini yazıyor orada, derdi neyse, niçin heves etmişse, ne getirir düşünmeden gelecekte.

Evet, yaptıkları darbenin sebebini yazmış. İşte o gerekçe: “irtica ile mücadele ve İsrail 'le dostluğun sürmesi.”

Habervaktim şöyle yazıyor: Çevik Bir'in, İsrailli stratejist ve siyaset bilimci Martin Sherman'la yazdığı makale “Middle East Quarterly” dergisinin 2002 Güz sayısında yayımlandı. “İstikrar için formül: Türkiye artı İsrail” başlıklı yazıda, Erbakan'ın Başbakanlığı ile İsrail menfaatlerinin tehlikeye girdiği, post modern darbe ile de bunun bertaraf edildiği anlatılıyor.”

Generalimiz şöyle diyor: “Koltuklarımızda öylece oturup, ülkenin yüzünü İslam'a dönmesini, İsrail -Türk askerî ilişkilerinin tehlikeye atılmasını izlemeyeceğiz."

Nitekim izlememiş ve postmodern darbeyi yapmışlar. Darbenin altında yatan iki ana sebep neymiş gördünüz mü?

1- İslam düşmanlığı.

2- İsrail dostluğu.

“İslam düşmanlığı” deyince insan sormadan edemiyor tabi:

Sen hangi dindensin ki ülkenin yüzünü İslam’a dönmesine hiç tahammülün yok?

İslam’dan bu kadar nefret etmenin sebebi nedir?

Başka bir dinin mi var?

Yoksa dinsiz misin?

Eğer dinsiz, tanrıtanımaz bir ateist isen ki olabilir, “Allah hidayet versin” demekten başka bir diyeceğimiz olamaz, ama neden bütün dinlere değil de sadece İslam’a düşmansın?

“İsrail dostluğu” deyince de insanın aklına yine sorular üşüşüyor haliyle:

İsrail -Türk askerî ilişkilerinin tehlikeye atılıp atılmaması devlet politikasıdır. Devletin menfaati kiminle gerektiriyorsa, o ülkeyle iyi ilişkiler kurar. Darbe yapacak kadar İsrail ile özel durumun nedir?

İsrail’e bu özel sevgi ve ilgi nereden kaynaklanıyor?

İsrail vatandaşı olmadığına göre Yahudi misin? Musevilikle özel bir bağın mı var?

Hani bunlar olsa bir kalbi bağı mazur görebiliriz. Fakat Yahudi ve Musevi vatandaşlarımızın dahi bu kalbi bağı ülke çıkarlarının önüne koymasını hoş karşılamayız. Bir vatandaş olarak buna hakkımız vardır herhalde.

Bunlar yoksa acaba ortada bir menfaat ilişkisi mi var?

Bütün bunlar basit sorulardır. Bu sorularda hakaret yok, tahkir ve tezyif yok. Kişilik haklarına saldırı yok. Böyle bir niyet ve kastımız da yok. Sadece merakımızı mucip, açıklama bekleyen basit sorulardır bunlar.

Etmesek de olur aslında ama merak bu ya!

Habere göre makale şöyle bitiyor: “Anayasadan aldığı yetkiyle Türkiye'de ordu laik Cumhuriyet'i korumakla yükümlü. Ordu Erbakan'a açıkça dedi ki: Ülkenin yüzünü İslam'a dönmesini ve İsrail -Türk askerî ilişkilerinin tehlikeye atılmasını izlemeyeceğiz. Erbakan kontrol altında tutuldu. Türkiye ve İsrail MGK baskısıyla İslamcı Başbakan istifasını sundu.” (https://www.habervaktim.com/haber/iste-darbenin-nedeni-237041.html)

“Anayasadan aldığı yetkiyle Türkiye'de ordu laik Cumhuriyet'i korumakla yükümlü olarak nasıl darbe yapabilirmiş?” Çevik Bir’e şimdi bu soruluyor içeride. Ne cevap veriyor acaba, onu da merak ediyoruz.

Etmesek de olur aslında ama merak bu ya!

Sabırla bekliyoruz yargının sonuçlarını. Umarım cevap bulabiliriz sorularımıza…

Ekler:

1-Kutlu Doğum Haftasında etkinlik düzenleyen ve onlara katılan herkese teşekkürler, dualar. Hadi hep beraber bir salavat daha getirelim ve bu vesileyle siyer okumalarımızı bereketlendirelim.

2- Burada, Suriye’de ve daha başka yerlerde Müslüman kanı dökülmemesi için kalbî ve kavlî dua edelim ve ihtilafların çözümüne kafa yormaya devam edelim.

3-Meclisin bütün darbeleri araştırmasını destekleyelim. Darbe dönemlerinin bitmesi için üstümüze düşeni esirgemeyelim.












Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi