M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Ümmet ve Başkanı

Ümmet ve Başkanı

BÜTÜN mü'minlerin tek bir Ümmet olduklarına inanmak ve ona göre düşünmek ve hareket etmek gerekir.

Irk, lisan, kültür çeşitlilikleri içinde mü'minlerin sarsılmaz bir Ümmet inancına, şuuruna, birliğine sahip olması lazımdır.

Halkı Müslüman olan bir ülkede, mübarek Ramazan ayında bir kısım Müslümanlar, içinde içki içilen lüks ve israflı otellerde papazlar, patrikler, monsenyörler, hahamlar, Süryaniler, Katolikler, Ortodokslar, Protestanlar ile neşeli, muhabbetli, gösterişli, renkli, ışıklı, şaşaalı şekilde iftar edebiliyorlar ama senede bir kez bile beş on Müslüman cemaatin, tarikatin, parçanın, hizbin, fırkasının lideri veya hocası bir araya gelemiyor.

Ümmet zamanla kayıtlı değildir. Bundan beş yüz yıl önce yaşamış, sonra ölmüş, çoğunun mezarı düzlenmiş mü'minler de Ümmetin içindedir.

Ümmet Kur'ana, Sünnete, Şeriata bağlılıkla oluşur ve güçlenir.

Mü'minler birbirini sever... Birbirine saygı duyar... Ümmet mensupları büyüklere saygı, küçüklere şefkat besler.

Ümmet olabilmek için birinci şart şudur:

Mü'minlerin başına bir İmam-ı Kebir, bir Emîr seçilecek ve onlar bu muhterem zata biat ve itaat edecekler.

İmam olmazsa, Ümmet lafta ve teoride kalır, hayata ve uygulama sahasına intikal etmez.

İmamdan sonraki ikinci şart hiyerarşi ve teşkilattır.

İslam düşmanı kafirlerin ve münafıkların en korktukları şey Müslümanların başlarına bir İmam seçip Ümmet haline gelmeleridir.

Onlar "Böl parçala ve hükm et" kaidesine uygun olarak mü'minleri birbirinden kopuk irili ufaklı bin parçaya ayırmışlardır.

Bunların bir kısmını birbirine düşman etmişlerdir.

Müslümanlar arasında bitmez ve tükenmez çekişme ve tepişme başlatmışlardır.

Şu anda, başta sevgili vatanımız Türkiye olmak üzere bütün İslam dünyasında İbn Sebe'ler, Lawrence'lar, Hempher'ler, casuslar, ajanlar, provokatörler cirit atmakta, fitne ve fesat saçmaktadır.

Müslümanların başlarına bir İmam-ı Kebir seçmeleri, ona biat ve itaat ederek BİR'leşmeleri küfrün ve rifakın belini kırar.

Bu yüzdendir ki, aman Müslümanlar birleşmesin, aman başlarına ehliyetli bir İmam seçmesin, aman şuurlu ve teşkilatlı bir Ümmet haline gelmesinler...

Bütün Ehl-i Sünnet cemaatleri, tarikatları, fırka ve hizipleri, artık bir konfederasyon mu olur, federasyon mu olur, mutlaka bir çatı altında toplanmalı ve bu birliğin başına alim, fazıl, ehliyetli, liyakatli, muktedir, firasetli, zahid, kâmil, müdebbir, âbid, muhlis, şeci', muttaqi bir zatı getirmelidir.

Bu yapılmazsa cahiliye rezaletleri içinde sürünmeye devam edeceğiz.

Ya birlik, ya esaret ve zillet.

Seçim bize ait.

* (İkinci yazı)

Bazı Sorular

SORU: Tarikattan, mürşid-i kâmilden bahs edip duruyorsun? Sen hangi tarikata, hangi mürşide bağlısın?

CEVAP: Muhammedî tasavvuf tarikatlarının hepsine çok muhabbetim vardır. Tarikat reklamı yapılmasını doğru bulmam. Bir tarikata girmek nasip meselesidir. Tarikat için genel davet yapılmaz. Genel davet İslam'a, imana, Kur'ana, Sünnete, fıkha, Şeriata, ahlaka yapılır. İslamın zâhirine, Şeriata aykırı tarafları olan tarikatlar hak tarikat değildir.

SORU: Bugünün, eskiye göre daha iyi olduğunu niçin kabul etmiyorsun?

CEVAP: Bendeniz, lisede mantık okumuştum... Bugüne daha iyi diyebilmek için mazinin daha az iyi olması gerekir ki, böyle bir şeyi kabul etmem mümkün değildir.

SORU: Bugünün eskisine göre daha az kötü olduğunu söylemek mümkün müdür?

CEVAP: Bu konu tartışılabilir. Mesela eskiden zina kanunen suçtu, şimdi değil. Zina konusunda eski durum mu kötüdür, bugünkü durum mu?

SORU: Sen kendini iyi ve dindar bir Müslüman olarak mı görüyorsun?

CEVAP: Böyle bir gafletten ve küstahlıktan Allaha sığınırım. Mü'minim Müslümanım ama iyi ve vasıflı Müslüman değilim.

SORU: Niçin Osmanlıca konusu üzerinde çok duruyorsunuz?

CEVAP: İnsan kendi anadilini iyi bilmezse iyi düşünemez. Bütün okur-yazar Müslümanların 1928'den önce basılmış Osmanlıca kitapları ve yazıları okuyabilmesi, yine bundan yüz sene önceki Türkçeyi anlayabilmesi gerekir.

SORU: Niçin başı açık imamın ardında namaz kılmıyorsun?

CEVAP: Resul-i Kibriya Efendimiz (Salat ve selam olsun ona) hac için ihramlı olduğu zaman dışında hiç başı açık olarak namaz kılmamıştır. Namazda erkeklerin başlarının kapalı olması namazın Sünnetlerinden ve edeplerindendir. Kasıtlı olarak başı açık namaz kılmak bu sünnet ve adabı hafife almaktır.

SORU: Köşende boyuna kendi kafana göre fetva veriyorsun...

CEVAP: Yanılıyorsunuz, fetva vermek benim haddime mi düşmüş. Bendeniz Ehl-i Sünnet Müslümanlığında kesin olan bazı bilgileri muteber ve güvenilir kitaplarda yazılı olduğu gibi yazıyorum. İki kere ikinin dört ettiğini söylemek için matematik profesörü olmak gerekmez.

SORU: Kemalizm aleyhinde yazman başını derde sokmaz mı?

CEVAP: Kemalizm, M. Kemal Paşa'nın ölümünden sonra çıkartılmış bir ideolojidir. M. Kemal'i koruma kanunu vardır ama Kemalizm'i koruma kanunu yoktur. Kemalizmi sadece ben tenkit etmiyorum; Marksist, ateist, Batıcı, liberal nice yazar tenkit ediyor. Bugünkü Türkiye'de Kemalizmi tenkit etmemek, bu ideolojiye muhalif olmamak mümkün değildir.

SORU: Bazı Kemalist ve reformist ilahiyatçılar senin gibi düşünmüyor...

CEVAP: Onların emekleri, savunmaları boşunadır. İki zıt bir yerde ictima etmez. İslam ile Kemalizm birbiriyle bağdaşmaz ve uyuşmaz.

SORU: Ümitvar mısınız?

CEVAP: Allah'tan ümit kesmek küfürdür. O'nun bizi ıslah etmesini ümit ederim. Müslüman halka gelince: Durumu çok kötüdür. Lakin Allah'tan ümit kesilmez.

SORU: İsim vermeden bazı cemaatleri, tarikatları, fırka ve hizipleri, "parçaları" tenkit ediyorsun. Niçin?

CEVAP: Bazı kesimlerde itikad konusunda büyük, vahim, öldürücü bozukluklar ve bid'atlar görüyorum. Ümmet şuuruna sahip olmayan, hizip ve fırka asabiyeti, holiganlığı, militanlığı yapan cemaatler Batılıların sekt dediği sınıfa girer.

SORU: Her imamın ardında namaz kılıyor musun?

CEVAP: Ehl-i Sünnete göre sâlih veya fasık her imamın ardında namaz kılınır. Yeter ki, onun günahı, bid'ati kendisini küfre götürmesin. Bu ölçüye göre: "Hıristiyanlarla Müslümanlar arasında Allaha iman konusunda ittifak vardır" diyen imamın ardında namaz kılmam. Çünkü onun bu sözünde Tevhid ile Teslisi bir tutmak tehlikesi vardır.

SORU: Elinde maddî imkan ve fırsat olsa hangi hizmetleri yaparsın?

CEVAP: Öncelikle şu dört hizmeti yaparım: (1) Ehl-i Sünnet mezhebine ve itikadına göre son derece özlü, son derece faydalı, son derece güzel basılmış bir ilmihal ve ahlak kitabı hazırlatırım, bunu on milyon adet bastırıp bir kısmını bedava dağıtırım, bir kısmını maliyetine vererek dağıtılmasını sağlarım... (2) Her gün en az iki milyon adet basılacak ve bedava dağıtılacak (Alacağı ilanlar masrafını karşılar) sekiz sayfalık çok güçlü ve kaliteli günlük bir gazete yayınlarım. .. (3) En az yüz süper zeki ve yüksek karakterli genci, her birine ayda beş milyon lira harcamak suretiyle (Kendilerine bir lira bile para verilmeyecektir) çok esaslı bir plan ve program dahilinde dine, devlete, ülkeye hizmet edecek şekilde yetiştiririm... (4) Londra'da veya başka medenî bir ülkenin başkentinde bir cami, bir semahane, bir medrese, bir kültür merkezi ve çeşitli sosyal tesisleri (otel, lokanta, çayhane) bulunan bir İslam Merkez yaptırırım. Camiinde beş vakit namaz kılınır. Tekkesinde her akşam ayrı bir tarikat zikrullah yapar. Hafta bir Mevlevî âyini yapılır... Bu Merkez siyasete ve bulunduğu ülkenin işlerine karışmaz, âsayişi bozmaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi