Faruk Köse

Faruk Köse

Terör örgütü KCK’nın Anayasa paketi

Terör örgütü KCK’nın Anayasa paketi

KCK illegal bir örgüt. Hakkında “terör örgütü” olduğundan dolayı dava açılmış, bir kısım mensubu tutuklanmış. Üstelik, “PKK’nın şehir yapılanması”nı teşkil ettiği, “paralel devlet” örgütlenmesini gerçekleştirmeye yönelik ciddi faaliyetleri olduğu biliniyor. Şimdi bu “KCK terör örgütünün hukuk komitesi” kalkmış, yeni anayasaya ilişkin “öneri paketi” hazırlamış.

Eğer buna karşı topyekün ve kararlı bir duruş sergilenmez de terör örgütü Anayasa paketine müdahil olarak kabul görürse, “terör”e süreklilik, “terör örgütü”ne meşruiyet kazandırılmış olunacak. Bu, “Kürt halkının hakları”na hizmet etmek anlamına da gelmiyor; bilakis Kürt halkını terörize etmek, terör örgütünün kucağına biraz daha itmek anlamına geliyor. Oysa yaşanan faciadan kurtuluşun yolu, “İslam ortak paydası”nda Türk ve Kürt halklarını buluşturmak ve “birlikteliği yeniden sağlamak”tan geçiyor.

Burada dikkat çekici olan şu: İnanan insanın talep etiği herhangi bir hakka karşı duyarsız kalınırken, hak arama yöntemi olarak biraz aksiyoner bir tutum sergileyen inananlar çeşitli ithamlarla yaftalanarak “içeri” alınırken, gerçekten ileri düzeyde silahlı aksiyoner faaliyetler yürüten terör örgütünün paralel devlet yapılanması olan KCK “hukuk komitesi”nin sisteme biçim vermeye yeltenmesi karşısında sus pus kesilenler, bu tutumlarının ardında yatan gerçekleri millete açıklamalı değil mi?

Üstelik KCK’nın, bunu yaparken tehdit savurmaktan da geri durmadığı gerçeği öylece orada dururken... Nitekim “KCK Hukuk Komitesi”nin, yeni anayasa sürecine ilişkin olarak, “ya demokratik çözüm anlayışı temelinde yeni bir anayasa ile sorunlar çözüm yoluna girecek, ya da Türkiye daha şiddetli çatışma ve bunalımlı sürece girecektir” diye açıkça elindeki terör silahını kullanmakla tehdit etmişken...

Öyle bir aymazlık hüküm sürmekte ki, “esaslı çözümler” üretilemediği için, eline silahı alan, işte böyle ülkeyi paramparça etmenin formüllerini üretip kendini dikte ettiriyor. Bakınız terör örgütü KCK neler istiyor:

Evvela, “Avrupa yerel Yönetimler Şartı”nın kabul edilmesini istiyor. Buradan “yerel özerklik yapılanmasını mümkün kılacak yeni idari ve hukuki düzenlemeler”e geçilecek. Asıl amaç ise ülkenin parça parça edilmesi. Nitekim, “birden çok bayrak” olsun istiyorlar. Parçalanmayı anayasal temele oturtmak için, Anayasada “Devletin birliği ve bütünlüğü” konusunu gereksiz görüyorlar. Ardından, parçalanmanın formüllerini sıralıyorlar.

“Türkiye 20-25 özerk idari bölgeye ayrılabilir”miş. Bu olmazsa, “mevcut iller özerk yerel yönetimler olarak yapılandırılmalı”ymış. Daha da ileri giderek, “il, ilçe, belde ve köye kadar irili ufaklı tüm yerleşim birimlerinin her biri kendi çapında özerklik hakkına sahip olmalı” fikrini ileri sürüyorlar. Böylece bütün ülkeyi unufak ettikten sonra, Kürt nüfusun ağırlıkta olduğu bölgelerin kendi aralarında birleşerek “Özerk Kürdistan Yönetimi”ni oluşturmalarına anayasal güvence verilmesini istiyorlar. Üstelik, bu özerk bölgelere, eğer halkı istiyorsa, diğer yakın il ve yörelerin katılmasının mümkün olmasını talep ediyorlar.

Amaç, önce ülkeyi parçalamak, ardından bağımsız Kürdistan’ı kurarak, geri kalan kısmın paramparça halde kalmasını temin etmek. Sonrası için, her bir özerk bölgeciğin “öz savunma, eğitim, vergilendirme, üretim, sağlık” gibi faaliyetleri kendi bünyesinde yapabilmesinin yolunun açılmasını istiyorlar. Bu süreçte KCK’nın belirleyici rol üstlenmesini talep etmekten de geri kalmıyorlar.

Bütün bunların yolu olarak, iller bazında “referandum”u öneriyorlar; ardından asıl meramlarını ifade ediyorlar: “Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkı”, yani “plebisit...” Yani bağımsızlık için, sadece Kürtlerin oy vereceği halkoylaması...

Bu arada, “kamusal alanda Kürtçe’nin resmi dil olmasını” isteyen KCK, lütfetmiş, “Cumhuriyete, Türkçe’nin resmi dil olmasına, bayrak ve başkente” itiraz etmemiş. Şu hale bakın! “Kürt halkının hakları”nı savunma adı altında neredeyse bütün ülke PKK terör örgütünün gözüyle okunarak ve yeniden yorumlanarak; terörize edilmiş bir bakış açısıyla yapılan bu yeni yorumla yeni bir ülke inşâ edilecek. Üstelik bütün bunlar anayasal güvence altına alınacak!

Bu talepler “ülkeyi paramparça etmenin formülü” değil de nedir? Buna gözyummak mümkün mü? Rejimin savunulacak bir yanı yok, ama parçalanmada kabul edilemez. Şimdi bu durum karşısında rejimin iplerini elinde tutanların iki seçeneği var: Ya rejime sahip çıkmaya devam ederek parçalanmayla sonuçlanacak süreci hazlandıracaklar, ya da kenara çekilerek, Müslüman Türk ve Kürt halkının, kendi inandıkları değerlere uygun yeni bir sistem kurmalarının önünü açacaklar.

Acaba tarih bunlardan hangisini yazacak?




Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Köse Arşivi