Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Açıklama için bugüne kadar beklemeye gerek var mıydı?

Açıklama için bugüne kadar beklemeye gerek var mıydı?

Uludere olayı ile ilgili her açıklama kafaları biraz daha karıştırıyor, yeni soruları gündeme getiriyor. Özelliklede bunca zaman sürdürülen araştırma ve soruşturmadan bir sonuç alamayan ilgililerin Wall Street Journal Gazetesi'ndeki haberi yalanlamalarının ardından açıklamaların birbirini takip etmeye başlaması bu kafa karışlığını daha da artırmaktadır. Diyebiliriz ki aylardır unutulmaya terk edilen olayla ilgili önce Başbakan, ardından da İçişleri Bakanı'nın yaptıkları açıklamalar olayın perde arkasını biraz olsun araladı. İyi de bu açıklamaları yapmak için araştırma sonuçları yeni mi ortaya çıktı? Niçin bugüne kadar beklendi? Olayın hemen ardından bugünkü açıklamalar yapılmış olsaydı hükumete güveni artırmaz mıydı?

Derdim bir takım sorularla kafa karıştırmak değil. Buna gerek de yok. Çünkü, 34 insanının hayatını kaybettiği bir olayın bir takım polemiklere konu edinmesini hem insani hem de doğru bulmuyorum. Ancak, hemen belirteyim ki işin başından beri istihbarat konusunda bir yetersizliğin, belki de yanlış bilgi ulaştırmanın olduğu kanaatimi hâlâ sürdürüyorum. Gerçi İçişleri Bakanı yaptığı açıklama ile elde edilen görüntülerin yanlış değerlendirilmesi sonucu olayın yaşandığını net bir şekilde ifade ediyor olsa da belli ki bazı hususların açıklanmasında sakınca görülüyor.

Bu arada Bakan'ın vurulanların kaçakçılık yaptığını, vurulmayıp yakalanmış olsalardı kaçakçılıktan yargılanacak olacaklarını söylemiş olmasını anlayabilmiş değilim. Çünkü, böyle bir yaklaşım yanlış istihbarata dayanarak 34 kişinin hayatını kaybetmiş olmasının gerekçesi olamayacağı gibi mazur da göstermez. Zaten gergin bir bölge söz konusu ve olayı istismar etmek için çırpınan grupların bulunduğu bir noktada Sayın Bakan'ın bu yaklaşımı bana Kenan Evren'in, "Asmayalım da beleyelim mi?" yaklaşımını hatırlattı. Maksadının bu olmadığına inanıyorum ama bazı sözler doğru bile olsa söylenmemesi gerekir diye düşünüyorum.

Çünkü, kaçakçılıktan yargılanmak o insanların hayatını sonlandırmaz, ama yanlış bilgiye dayanarak verilen emir 34 canı bu dünyadan çekip almış, özelliklede terör örgütüne malzeme vermiştir.

Bu noktada benim esas cevabını bulmak istediğim husus şudur: Sayın Başbakan Erdoğan ile İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin son açıklamalarını yapmak için neden bugüne kadar beklediler? Beklemekle siyasi olarak ne kazanmış oldular? Kanaatimce olayın sürüncemede bırakılması sanki unutulmaya terk edilmesi gibi bir görüntünün çıkmasına sebep oldu. Halbuki olayın hemen ardından olmasa bile birkaç gün içinde ulaşılan sonuç açıklanmış olsaydı sanıyorum bugün yaşanan gerilim yaşanmazdı. Çünkü, çatışma bölgelerinde bu tür istenmeyen olaylar yaşanabilmektedir. Kıbrıs Barış Harekatı sırasında kendi gemimizi vurduğumuzu unutmuş değiliz. Olayın hemen ardından yapılan yanlış değerlendirme dile getirilip özür ile birlikte tazminatta açıklanmış olsaydı sanıyorum tepki bu kadar olmazdı.

Bu noktada vur emrini veren komutanların hedef tahtası haline getirilmesi de doğru değildir. Ona araştırmanın sonucuna göre ilgili makamlar karar vermelidir. Ancak, özellikle İçişlerdi Bakanı yaptığı açıklama ile medyanın önüne bazı komutanları atmış görünüyor. Elbette görüntüleri inceleyip karar verme durumunda olan Başbakan ya da İçişleri Bakanı değildir. Ancak, işin siyasi sorumluluğu her zaman siyasilerin üzerindir. Ülkenin başka türlü idare edilmesi de mümkün değildir. Bu olayda toplumu ilgilendiren taraf olayda iç ya da dışarıdan kaynaklı bir kasıt olup olmadığı, siyasi iktidarı güç durumda bırakma niyetinin bulunup bulunmadığıdır. Esas araştırılması ve tespit edilmesi gereken husus budur. Bu tespit yapıldıktan sonra kararı yargı verecektir. Ancak, böyle bir durum yoksa sadece olay görüntülerin yanlış değerlendirilmesinden kaynaklanmış ise bunun açıklanması içinde bugüne kadar beklemenin anlamı yoktu. Kaldı ki adı ister Heron ister Predatör olsun insansız hava araçlarından gelen görüntülerin Türkiye'nin ne kadar işine yaradığının da bu olay vesilesiyle yeniden değerlendirilmesi gerekiyor. Gelişmeler bunu zorunlu kılıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi