İbrahim Karagül

İbrahim Karagül

Hula, kıyım, büyük acı..

Hula, kıyım, büyük acı..

İnsan olanın yüreği bunu kaldırmaz. O gencecik, çocuk bedenlerin sıra sıra dizili görüntülerini hiç kimse hazmedemez.

Bu nasıl bir savaştır? Neyin intikamıdır?

Hangi siyasi amaç, güç arzusu, iktidar mücadelesi böyle bir kıyımı kabullenebilir, sahiplenebilir?

Bu görüntüleri hazmedenlerin, kıyımı yapanların, tetiği çekenlerin hangi amaçlarını kim savunabilir?

Etnik, ideolojik, dini, mezhebi hangi kimlik insanı böylesine vahşileştirebilir?

Bu çocukları kim neden, hangi amaçla, nasıl öldürdü? Hula'da hangi vahşi hesap görüldü?

Muhalefete göre Esad'ın askerleri. Şam yönetimine göre El Kaide öldürdü. BM Güvenlik Konseyi Suriye'yi kınadı ancak kim öldürdü sorusuna cevap vermiyor. BM gözlemcileri hala araştırıyor.

Bazılarına göre iki ateş arasında kaldılar. Bazılarına göre Şam yönetimine bağlı çeteler yaptı. Bazılarına göre muhalefet içinde birileri yaptı.

Muhalefet uluslararası müdahale istiyor. Batılı ülkeler acil çağrılar yapıyor. Kim yaptı, neden yaptı, neyin intikamını aldı?

Hakim kanaat rejim yanlısı güçler olduğu şeklinde. Öyle bir kafa karışıklığı yaşanıyor ki, herkes bambaşka iddialarla müthiş bir medya savaşı veriyor. Mesela BBC, Irak'ta çekilmiş bir fotoğrafı Suriye resmi diye internet sitesinde yayınlıyor, deşifre olunca da kaldırıyor.

Aynı günlerde, aynı bölgede devlet hastanesinin yakılması, köylerin ateşe verilmesi var. Kim kimi bulursa kurşuna diziyor. Bazen ayırım yapmadan kitlesel ölümlere imza atılıyor.

O görüntüler, kimin yaptığı gerçeğinin çok ötesinde bir şeyler anlatıyor bize: Suriye, kirli bir savaşa sürüklendi. Kimlerin ne adına tetik çektiği birbirine karıştı. Gerçekten de, Irak'ta tanık olduğumuz savaşın bir benzeri yaşanıyor bu ülkede. Ölüm üzerinden, sivil katliam üzerinden hesap görülüyor. Demokrasi ve özgürlük isterken böyle bir savaş yaşanacağı öngörülüyor muydu?

Barış çağrıları yapanların elleri kanlanıyor farkında mısınız? Zulümle mücadele ederken zalimleşiyoruz, farkında mısınız?

Stratejik değerlendirmeler, diplomatik manevralar, güç mücadeleleri, iktidar ihaleleri kan üzerinden yürütülüyor farkında mısınız?

Lübnan'daki kıpırdanmalar Suriye'den besleniyor, yarın Lübnan-Suriye hattı bu coğrafyanın tanık olmadığı acılara sahne olabilir, duyuyor musunuz?

Bir halkı kurtaralım derken savunmasız bir şekilde ölümün ellerine terk ettiğimizi anlamıyor musunuz?

İç savaşa yatırım yapanlar, Esad yönetimini iç savaşla bitirmeyi düşünenler, binlerce masum insanı ölüme gönderdiğinizi görmüyor musunuz?

Bir Nusayri öldürmek, bir Sünni öldürmek, bir muhalif öldürmek, bir Suriye askeri öldürmek nasıl bu kadar kutsallaşabildi? Nasıl böylesine bir intikam sarmalına teslim olduk?

Hula'daki acı unutulacak türden değil. Yapanlar elbette hesap verecek, vermeli. Ama bu hesaptan daha öncelikli bir mesele var: Artık bu ülke şiddetin ellerine bırakıldı. Geri dönüşü olmayacak. Hula'da öldürülen otuz iki çocuk gibi, nice kıyımlar göreceğiz.

Neden göreceğiz? Çünkü herkes yatırımını silaha, çatışmaya, intikama, hesaplaşmaya, güç gösterisine ayarladı.

Ölüm, bizden başka, kimin umurunda? Ölenlerin ailelerinden, acıyı yaşayanlardan başka kimin umurunda? Herkes kendi tarafının haklılığı için başkalarının ölümüne susarken savaştan başka yol mu kalır?

Suriye kirli savaşa teslim oldu. Maalesef bu coğrafya için çok acı bir geleceğe daha tanık olacağız. İstihbarat kontrollü örgütler üzerinden özgürlük mücadelesi olmaz.

Şam'da patlayan bombaların öldürdüğü okul çocukları da Suriyeli, Hula'da kurşuna dizilenler de.. Bizim insanlarımız, bizim çocuklarımız onlar. Her ölüm yüreğimize ateş düşürmüyorsa, bu çocukların bir kısmını kardeş, diğerlerini rejim yanlısı diye ayırabiliyorsak, ebediyyen kaybettik demektir.

Bu ülke nasıl ateşe atıldı? Nasıl iç savaşa sürüklendi? Kıyımları sadece Şam yönetiminin kötülüğü ile açıklamak yeterli mi?

Öfke kalbimizi rehin aldı, gözlerimizi kararttı bizim. Artık her şeye bir hesaplaşma ile bakıyoruz. Ne kadar şiddet o kadar başarı noktasına savrulduk. Bir süre sonra, ne kadar öldürdüysek o kadar mutlu olacağız.

İşte o zaman, kimlerin ellerine ne kadar kan bulaştığını sorgulamaya başlayacağız. Ancak kanı durdurmak mümkün olmayacak.

O çocukların ölümünden hepimiz sorumluyuz. Gerçekten suçluyuz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Karagül Arşivi