Engin Ardıç

Engin Ardıç

Madem çok istiyorsunuz, kürtaj yazısı

Madem çok istiyorsunuz, kürtaj yazısı

Sonbaharda kıyılarımıza vuran lüfer ve palamut akını gibi son günlerde basın ve yayın hayatımızı kaplayan "sazan" akınına kapılmamak için çok direndim. Fakat bu ülkede sürüden ayrılmanın çok zor olduğunu da bir kere daha anladım.
Yok, "erkeksen başbakana küfür et de seni de kovsunlar" şeklinde kurulan çakal tuzaklarına düşecek adam da değilim tabii...
Hemen her gazetecinin kadın ve doğum uzmanı kesildiği şu dönemde, önce "sezaryen" konusuyla "kürtaj" konusunu birbirinden ayıralım.
Ülkemiz, sezaryen ameliyatları alanında (çünkü neticede bu bir ameliyattır) dünyanın en önde gelen ülkelerinden birisi... Son yıllarda Türkiye'de yapılan sezaryen sayısında "anormal" bir artış var. Her iki doğumdan biri sezaryen olmuş! (Ayrıntıları ve rakamları yüce basınımızın çaycılarından ve ulaştırmacılarından bile öğrenebilirsiniz. Berberlere ve taksicilere sormayın, onların tek konusu Aziz Yıldırım.)
Bunu sağlık hizmetlerinin ucuzlamasına ve yaygınlaşmasına bağlayan saf ve temiz arkadaşlarımız da çıktı.
Gerçeğini ben size söyleyeyim: Burjuva kadınları, doğumlarını "zahmetsiz" yapmak istiyorlar. Sancı çekmeye yanaşmıyorlar. Nasıl olsa kocalarının parası da var...
Yakın geçmişte, su içinde doğurmalardan bebek gelirken kocasının elini tutmalara kadar değişik ve gülünç çözümler de denendi...
En kestirmesi bu: Kadın uyutuluyor (nasıl olsa genç ve anesteziye dayanıklı), uyandığında, hooop, bebeği kucağında! Gönül rahatlığıyla başla emzirmeye...
Eh, doktor da nasıl olsa "estetik dikiş" atıyor, iz bırakmaz, yani yaz gelince bikini mayonun altını da rahatlıkla giyebilirsin...
Özel hastanenin de böylesi işine geliyor, çünkü fiyatı daha yüksek.
Mesele bundan ibaret. Hükümet bu "suyunu çıkarma" eğilimini frenlemek istiyor.
Elbette tıbbi zorunluluklar, ileri yaşlarda yapılan riskli doğumlar, ikiz ya da üçüz doğumları, annenin ve/veya bebeğin hayatını tehlikeye atabilecek her türlü kritik durum, bu konunun dışındadır.
Önlenmek istenen sezaryen değil, her canı sıkılan çıtkırıldım burjuvanın parayı bastırıp kolaya kaçmasıdır.
Gelelim kürtaja... Mutlaka yasayla kontrol altına alınmalı. Keyfi isteyenin fırt fırt kürtaj yaptırması cinayet.
Süresi mutlaka saptanmalıdır. Dinimiz ne der, ben bilemem, imam bilir. Tıp ne diyor, onu da bilemem, doktor bilir. Kenan Evren devrinde 10 haftaya, yani 2.5 aya çıkarılmış, bunu indirmek istiyorlar. Ama herhalde 4 hafta, yani 1 ay değil.
Öyle ya da böyle, bu konuda rehberimiz politika değil bilim olmalıdır. Çünkü hayatta en hakiki mürşit ilimdir. Tıbbın gereği yapılır, isteyen de dini açıdan kendi ahlaki sıkıntısıyla ve günah korkusuyla başbaşa kalır.
Dünyada ve Türkiye'de kürtaj serbest bırakılsa da yapılacaktır, yasaklansa da yapılacaktır. Yasak, parası olanı yurt dışına yöneltir (yani burjuva gene rahata erer, doğum yapmak için Amerika'ya gitmeyi ve çocuğunun Amerikan vatandaşı olmasını sağlamayı pek iyi bildiği gibi!), parası olmayan çaresiz kaçak ameliyata ya da "kocakarı yöntemleriyle düşürmeye" döner, kabak gene hayatı tehlikeye girecek olan yoksul kadıncağızların başına patlar.
İçkiyi yasaklamakla insanların içki içmesini önleyemezsiniz, yalnızca onları karaborsaya yöneltirsiniz ve içki fiyatlarının artmasına da yol açarsınız. Döviz de bunun gibidir, kürtaj da bunun gibidir işte.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Engin Ardıç Arşivi