Engin Ardıç

Engin Ardıç

Korkma hocam, sabaha sakladım

Korkma hocam, sabaha sakladım

Üniversite hocalarına bir önerim var:
Hükümetin aleyhinde demeç versinler, amigo basında iki tam sayfaları garanti!
Böyle bir reklam fırsatını akademik ömr-ü hayatlarında bugüne kadar hiç bulamamışlardı, ileride de bulamazlar. Gün bugündür.
Eskiden bunlar çeşitli gazetelere ara sıra makale yazarlardı, yazıişlerinden hemen uyarı gelirdi: Hocam, lafa yekün tut, burası üniversite anfisi değil, sayfada yerimiz sınırlı, yazını fazla uzatma!
Oysa şimdi bir günde bir tam sayfa da yetmiyor, tam sayfa tanıtım ertesi gün de sürüyor.
Bu hocalar, "liberal aydın" tabir edilen, önceleri hükümeti desteklerken şimdi "hayal kırıklığına" uğrayıp sırt çevirenler... Amigo basın bunlara bir yandan arka çıkıyor, işine geldiği için, bir yandan da "oh olsun" diye dalgasını geçiyor.
Bir kısmı, çok saydığımız ve sevdiğimiz, kitaplarıyla eğitildiğimiz Profesör Ergun Özbudun gibi, "kendi anayasa taslağı tam olarak benimsenmeyince" küsenler...
Bu kervana şimdi Profesör Faruk Birtek de katıldı. Zafer Toprak daha önce mi katılmıştı, ben mi yanlış hatırlıyorum? Binnaz Hanım'ı saymıyorum, onda eskiden de "aykırı vukuat" çoktur.
Bunlar kendi kendilerine "haddinden fazla ehemmiyet atfederler", eski dille söylersek... Onun için de hep hüsrana uğramaları kaçınılmazdır.
Faruk Hoca, ülkemizi "cahillerin" yönettiğini söylemiş. Eğitim şart... Memleket cahil halkın eline kaldı, bunlar nereye oy vereceklerini de bilmezler...
Başbakan iktisat okumuş, o da bir sosyal bilim ama, hoca beğenmiyor. Belki de İstanbul'un belediye reisini kastediyor, ne de olsa adam muhallebici! Şöyle Lütfi Kırdar gibi "oftalmolog" olsa, göz doktoru, tıp okumuş, hadi bir derece... Koskoca belediye, esnafın eline geçti. Bir şehrin ticaret burjuvazisinden belediye başkanı çıktığı nerede görülmüş yahu? Belediye başkanı dediğin emekli paşa olmalı. (Ama Mustafa da "fırıncı", buyur buradan yak.)
Faruk Hoca, Çetin Doğan paşanın "içeride" olmasına da karşı. Ne yapmış? Senaryo yazmış... Ne varmış bunda?
28 Şubat'ta Erbakan'a git demişler, o da gitmiş, bu bir darbe sayılmazmış. Ne varmış bunda? Asker bağırmış o da gitmiş alt tarafı... Gitmeseymiş...
Faruk Hoca dolmuşa binerken kelle sayıyormuş, aman beş kişi olmasın! Çünkü beş kişi olursa "terör örgütü" diye hocayı götürebilirlermiş... Şaka sandım ama ciddi söylüyor.
Her demokrasi için denge lazımmış, Amerika'da bu parlamento ve yüksek mahkemeymiş, İtalya'da kilise, Türkiye'de de ordu!
Bizde demokrasi için asker gerekiyormuş.
Evet, yanlış okumadınız.
CHP de bundan böyle Faruk Hoca'yı "kazanmış", öyle diyor.
Hayırlısı olsun, Binnaz'a söyle, partide sana bir danışmanlık ayarlasın hocam, üç beş de ek gelir sağlarsın. Belki ileride milletvekilliği falan da çıkar.
Fakat hocam, "Muaviye'ye" benzettiğin başbakanın da belirttiği gibi "onu iktidara sizler getirmediğiniz" için, sizi hangi partinin kazandığı ya da kaybettiği de hiçkimsenin umurunda olmuyor.
Faruk Birtek, orduyla ilgili olarak "bunu söyledim diye şimdi herkes ama herkes bana kızacak, beni kesecek" diye de eklemiş.
Korkma hocam, şimdi kesmeyeceğim, sabaha bıraktım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Engin Ardıç Arşivi