Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

CHP’yle çay bile içilmez

CHP’yle çay bile içilmez

Türkiye’nin hangi meselesine hangi “çözüm önerisini” getirdiğini bilmediğimiz MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Kürt sorunu konusunda çözüm iradesi gösteren liderleri topa tutmaya devam ediyor.

İlginçtir, bu konuda BDP’yle örtüşüyorlar...

Barış sözcüğünden ödü kopan, çözüm umudu belirdiğinde hemen çatışmacı ve provokatif siyaset diline dönen BDP de, adeta MHP’yle amcaoğlu konumunda.

Karşıt yapılar gibi görünseler de, birbirlerini üretiyorlar.

Birbirlerine muhtaçlar.

Mesela, MHP’nin “ihanet” terimleriyle yargıladığı “iyileştirmeler”, BDP tarafından (tersinden) yine “ihanet terimleriyle” yargılanabiliyor... Birinin “çok bile oldu” dediği demokratik haklar, diğeri tarafından “az bile” bulunabiliyor, hatta yok bile sayılabiliyor.

Bu mütemadiyen birbirini üretip duran yapıların, Kürt meselesi hallolduğunda, varlık sebeplerini yitireceklerini hatırlatıp, öyle devam edelim.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bir çağrı yaptı, “Kürt meselesini parlamento zeminine taşıyalım, partilerin oluşturacağı bir akil adamlar heyetiyle birlikte, bu işi çözüm rotasına sokalım” dedi.

Üstelik, herhangi bir şart öne sürmedi.

Hatta, koltuğunu ortaya koydu: “Koltuğumu bile kaybetsem, bu işten geri dönmeyeceğim...”

Bu çağrı olumlu yankı buldu.

Başbakan Erdoğan, “Kapımız her zaman CHP’ye açıktır” dedi ve liderler arasındaki (yani iki lider arasındaki) ilk görüşme gerçekleşti.

Çıkan karar şuydu:

Bütün partiler uzlaşmasa da, iki ana partinin atayacağı heyet,

konu üzerinde müzakerelerini sürdürecek, varsa önerilerini parlamentoya taşıyacaklardı.

Bu işten, yukarıda da söylediğim gibi, iki parti memnun olmadı...

Pardon, üç...

Biri, var olduğundan beri “müzakere” diye tutturan ama müzakere ihtimali belirdiğinde Kandil’i ve İmralı’yı işaret eden BDP, diğeri Kürt sorunu yokmuş gibi davranan MHP, bir diğeri de “siyasi karşıtlaşmadan” nemalanan PKK...

Hadi BDP’yi anladık...

Bir tür “arka bahçe” işlevi görüyor ve sadece teröre mazeret üretiyor.

PKK da yönetme iddiasını kaybedeceği korkusuyla hareket ediyor.

Peki, devletin bekasını düşünen MHP’nin bu işin ucundan tutması gerekmez mi?

Devlet Bahçeli, Kılıçdaroğlu’nun müteaddit diyalog çağrılarına dün de şöyle bir karşılık verdi: “CHP’yle çay bile içilmez...”

Şimdi gel de hatırlatma:

Referandum sürecinde CHP’yle çok güzel çaylar içebiliyordunuz ama Devlet Bey.

Ne çayı? Yediğiniz içtiğiniz ayrı gitmiyordu...

Sadece CHP mi?

BDP’yle de çok çaylar içtiniz... “Anayasanın değiştirilmesi ve statükonun geriletilmesi” tehlikesine (!) karşı, düşman bellediğiniz yapılarla pekâlâ kol kola girebiliyordunuz.

Demek ki darbeleri savunan, demokratikleşmeye karşı aslanlar gibi direnen, sivil bir anayasa ihtimali karşısında ödü kopan CHP’yle aynı safta hizalanılabilir ama “Gelin şu Kürt meselesini çözelim” diyen CHP’yle çay bile içilmez.

Öyle mi?

Hep söylüyoruz, bozuluyorlar...

MHP’yle CHP’yi yakınlaştıran “İttihatçı kardeşliği”dir.

İki parti de (hatta üç, buna BDP’yi de ilave edebiliriz), İttihat ve Terakki’nin sülbünden gelmiştir.

Kılıçdaroğlu, yaptığı çıkışla, bu ittifakı “bozabilecekleri” sinyalini verdi.

Hırçınlıklarının nedeni bu...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi