Mehmet Şeker

Mehmet Şeker

Düştün mü mapus damlarına

Düştün mü mapus damlarına

Şanlıurfa artık daha şanlı! Şimdi herkes cezaevinde çıkan yangında hayatını kaybeden mahkûmları konuşuyor! Olmasın böyle şan!

Yatacak yer yok, oturacak yer yok, aşırı sıcak... Elbette kavga çıkar!

Alabileceğinden daha fazlasını bir dolmalık biberin içine tıkmaya çalışsanız, beceremezsiniz.

Cezaevine kapasitesinin çok üstünde insan nasıl tıkılır?

* * *

En son, iki sene önce Şanlıurfa'ya gitmiştim.

Hz. Eyüp Camii avlusunda yaşları 7 ile 12 arasında dört beş çocuk boya sandıklarıyla başıma üşüştü.

İlle ayakkabılarımı boyamak istiyorlardı.

Boyatmadım. Birini seçsem, diğerleri seyirci kalacak.

Onlarla konuşmak, fotoğraflarını çekmek daha cazip geldi.

Nasıl çıktıklarını merak ediyor, fotoğrafları gösterince çok seviniyorlardı.

Ayakkabı boyama ısrarından hemen vazgeçtiler.

* * *

İsimlerini sordum, okul ve aile durumlarını...

Birinin babası evi terk etmiş, tekrar evlenmiş. Dört kardeşin en büyüğüymüş minik boyacı.

Diğerinin babası kötü hastalığa yakalanmış, hastanede.

Üçüncünün babası cezaevinde yatıyormuş.

Biraz sıkılarak fakat doğallık içinde anlatıyorlardı.

Eski acıklı filmlerden birinin içinde hissettim kendimi.

Az kaldı 'Kaderin böylesine yazıklar olsun' diye bağıracaktım.

* * *

Küçük boyacıların okul durumları da aile durumlarından pek farklı değildi.

'Amca bu var ya bu, okula pek gitmez ama matematiği çok iyidir. Öğretmen matematikte hep bunu kaldırır. Bak şu da hiç anlamaz ha... Tembel mi tembel. İki kere iki kaç eder diye sor, yirmi iki der. Ama onun da sesi çok güzel...'

Şimdi Ahmet hangisiydi, Hasan hangisi karıştırıyorum.

Biri de Abdullah veya Abdurrahman'dı galiba.

Yalnız Selahattin aklımda kalmış.

Babası hapiste olan.

Bilmiyorum, bu arada çıktı mı, hâlâ içeride mi?

Belki yangında hayatını kaybedenlerden biri de Selahattin'in babasıydı.

* * *

Son yıllarda bütün ülke Silivri'ye kilitlendi.

Sanki başka yerde cezaevi yok!

Hâlbuki hepsinin şartlarının iyileştirilmesi üzerinde durulması gerek.

'Onlar zaten mahkûm... Suçlu insanlar' şeklinde bir yaklaşım içinde olanlar, çok büyük bir yanılgı içinde.

Suçlu olabilirler, mahkûm veya tutuklu olabilirler.

Tutuklu halde cezaevinde bulunanların suçlu oldukları kesinlik kazanmamış, mahkeme devam ediyor demektir.

Her ne olursa olsun, cezaevlerinde beş yıldızlı otel konforu değil ama asgarî şartların yerine getirilmesi bir mecburiyettir.

* * *

Nasıl hiç kimse yarın düz yolda giderken bir trafik kazası geçirip sakat kalmayacağını garanti edemezse, aynı şekilde işlemediği bir suçtan cezaevine girmeyeceğini de garanti göremez.

Ancak hapse girince mi oradaki şartların iyileştirilmesi gerektiğini savunacağız?

Kaldı ki bazı insanlar suçsuz yere mahkûm olabiliyor.

Yirmi otuz yıl yattıktan sonra 'Pardon, yanlışlık olmuş' deyip salabiliyorlar.

Hiç biri yanlışlıkla girmiş olmasa da cezaevi şartlarının insana yakışır seviyede olması şart.

Dışarıdaki çoluk çocuğu 'Babamız cezaevinde yatıyor' dediği zaman, söylediği doğru olmalı; hiç değilse yatacak bir yatağı bulunmalı oradaki insanların.

Sıcaktan soğuktan korunabilmeliler en azından.

Bir vantilatör için, bir yatak için birbirine girip yangın çıkaracak duruma gelmemeliler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Şeker Arşivi