Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

CHP ve yoldaşlarının yalanları... Ya da, “tahliye” gerçeği!

CHP ve yoldaşlarının yalanları... Ya da, “tahliye” gerçeği!

Gazetelerdeki “aynı başlıklı” haberleri görünce, “Tamam” dedim; “Yine bir yerlerden servis edilmiş!”

Haberin detaylarını okuyunca gördüm ki, servisi yapan, CHP’liler... Kimine CHP’li Ali Rıza Öztürk servis yapmış, kimine de Emine Ülker Tarhan!..

Ama, ne yazık ki;
“Söylediklerinin yüzde 99’u yalan!”
Evet, evet; “Yüzde 99’u yalan!”
Sadece “yüzde 1’i” gerçek!..
Efendim, CHP’liler demiş ki;
“Yargı, artık yandaş tutuklulara ve katillere çalışıyor!”
Peki, nasıl çalışıyormuş?..
Şöyle çalışıyormuş:
“7 TİP’li öğrenci”nin katillerinin ardından, güya “120 Hizbuttahrir üyesi” de serbest bırakılmışmış da, onların tahliyesine tepki gösteren TBMM Adalet Komisyonu’nun CHP’li üyesi Ali Rıza Öztürk demiş ki;
“Bu, nasıl olur?..
Ergenekon, Balyoz ve KCK sanıklarınınki gibi, Hizbuttahrir üyeleri hakkında da terör iddiasıyla dâvâ açıldı!.. Ergenekon, Balyoz ve KCK sanıkları tahliye edilmezken, Hizbuttahrir üyeleri nasıl tahliye edilir?..”

YALANIN KAYNAĞI SAYGI

“Ali Rıza Öztürk kaynaklı” haber böyle... Bir de CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan kaynaklı haberler var...
Onlar da şöyle:
“3. yargı paketi ile Ülkücülerin ardından 100’den fazla Hizbuttahrir üyesinin de tahliye edilmesine CHP tepki gösterdi.”
CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan demiş ki;
“Hizbuttahrirciler Cuma günü saat 17.20’de tahliye edildiler... Savcılık itiraz etti ama, mesainin bittiği gerekçesiyle Pazartesi’ye bırakıldı... İlk gün içinde kaçan kaçtı!”
Ali Rıza Öztürk konuşmuş!..
Emine Ülker Tarhan konuşmuş...
Ehh, müsaade edin de, “367 Sabih” de konuşsun!.. Konuşmazsa, bir yerleri şişebilir!..
Neyse, o da konuşmuş... O da bir başka gazeteye manşet olmuş...
Özetle demiş ki;
“Yasa yanlış uygulandı... Hizbuttahrirciler hakkında bugün, tekrar yakalama kararı çıkabilir... Ama, ara ki bulasın!”
Eksiği var, fazlası yok!..
“367 Sabih” başta olmak üzere, “CHP’li hukukçular”ın tamamı bunları demiş?..
Ne demişler;
“100’den fazla Hizbuttahrir üyesi!.. Bırakılan 120 şeriatçı!.. 120 Hizbuttahrir üyesinin serbest bırakılmasına!..”
“CHP’lilerin açıklamaları”ndan anlıyoruz ki, “tahliye” edilen Hizbuttahrir üyelerinin sayısı “100 ile 120 arasında”dır!..
Durun bi dakka...
Bu “100 ve 120 rakamı”nı benim gözüm bir yerlerden ısırıyor... “Acaba nerede gördüm?” diyordum ki, birden aklıma geldi...
Tamam, hatırladım;
CHP’li Ali Rıza Öztürk ve Emine Ülker Tarhan’a kaynaklık eden “bilgi”(!)lerin tamamı, Sözcü’den Saygı Öztürk’ün haberinden alınma!..
Saygı Öztürk’ün haberini önceki gün manşetine çeken Sözcü demiş ki;
“Şeriatçı 120 tutuklu son anda tahliye oldu!.. Katiller ve KCK’lıların ardından, tahliye sırası şeriatçı örgütlere geldi. Hizb-ut Tahrir’in hapisteki 120 yönetici ve üyesi, Cuma günü mesai bitimine 10 dakika kala, savcının itirazına rağmen bırakıldı.
İtiraz kabul edilse bile, çıkanları yakalamak zor olacak.”
Ve yine CHP’lilere göre;
“AKP’nin değişiklikleri, nedense hep dinci teröristlere yaramaktadır!.. Zaten, bir buçuk yıl önce serbest bırakılan Hizbullahçılar da, özgürlüğe kavuşmalarını halay çekerek kutlamışlardı!”
Falan, filan!..
Ama, hepsi yalan!..
Hem de, kuyruklu yalan!..
Peki, doğrusu ne?..

HİZBUTTAHRİR’E 1 TAHLİYE!

“Doğrusunu”, dün Adalet Bakanlığı açıkladı... Özetle denildi ki;
“5 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı yasa öncesinde, örgüt üyesi olmayıp, örgütün hiyerarşik yapısı içinde de yer almamalarına rağmen örgüt adına suç işleyenler ile yardım ve yataklıkta bulunan failler örgüt üyesi gibi cezalandırılıyordu... Bu durum, fiil/ceza orantısını bozduğundan eleştiri konusu yapılıyordu...

6352 sayılı yasanın 85’inci maddesi ile bu eleştiriler dikkate alınarak Türk Ceza Kanunu’nun 220. maddesinin 6. ve 7. fıkraları değiştirildi... Sözü edilen eylemlere bağlanan yaptırımlar aynen korunurken, olayın özelliklerine göre belli bir indirim yapılabilmesi imkanı getirildi... Örgüte üye olmayan ve örgütün hiyerarşik yapısına da dahil olmayanlar yönünden getirilen bu lehe düzenleme örgüt kurucu ve yöneticileri ile örgüt üyelerini kapsamıyor.

“İDDİALAR GERÇEK DIŞIDIR”

Kanunun yürürlüğe girmesiyle beraber infaz aşmasında bulunan mahkumiyet kararları, bahsedilen lehe düzenlemeler ışığında yeniden değerlendirilmesi gerektiğinden, mahkemelerce bu kapsama girebileceği düşünülen dosyalar resen incelemeye alındı...
Bu kapsamda, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 130 infaz dosyası talep üzerine ve resen incelemeye alındı.

Mahkemenin yaptığı inceleme sonucu; verdiği infazın durdurulması kararına bağlı olarak 13 Temmuz 2012 tarihine kadar 21 kişinin tahliyesine ve 25 kişinin yakalamalı olarak aranması hükmünün kaldırılmasına karar verildi...

Tahliye edilen 21 kişi arasında Hizbuttahrir terör örgütüyle ilişkisi bulunan sadece bir hükümlü bulunmaktadır. Bu kişi de; örgüt adına bildiri dağıtmak suçundan hüküm giymiş olduğu için tahliye edilmiştir.

Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nce infazı durdurulan ve tahliye olan diğer kişilerin tümü sol örgütlerle ilişkili hükümlülerden oluşmaktadır. Yakalamalı olarak aranması hükmü kaldırılan 25 kişinin tümü sol örgütlerden aranan kişilerden oluşmaktadır.”
Neymiş, neymiş?..

Yasanın çıktığı 5 Temmuz’dan 13 Temmuz’a kadar, “tahliye” edilen insan sayısı “sadece 21”miş, iyi mi?..
“Aranan” sayısı da 25...
21 artı 25 ne eder?..
“Toplam 46 kişi!”
İşte bu “46 kişi”den “yalnızca biri”, evet sadece biri “Hizbuttahrir üyesi”ymiş, iyi mi?..
Geri kalan 45 kişi solcu!..
Peki; bu “1 kişi” nasıl “100’den fazla” veya “120 kişi” olur?..
Hani, “1’in 10 yapıldığını” filan çok gördük de, “1’in 100 veya 120 yapıldığını” ilk defa Sözcü’de görüyor, ilk defa Saygı Öztürk’ten duyuyorum.
Malûm, “avcı”ların “palavra”ları meşhurdur... Attılar mı, desteksiz atarlar... Ama, görünen o ki, Sözcü, Saygı Öztürk ve onu “kılavuz” edinen CHP’nin kurmayları, “palavra” sıkmada “avcı”ları da sollamışlar!..
Şu hâle bakın;
1’i yapmışlar 100’den fazla!..
1’i yapmışlar 120...
“Yalan” söylenir de;
Böyle, “kuyruklu”sunu, palavra şampiyonu “avcı”lar bile uyduramaz!..

YA DAYAK YEMEDİLER, YA DA!

Haa, unutmadan söyleyeyim;
Hani, CHP’li kurmaylar “Hıyarım var” deyince, peşlerinden “tuzluğu” kapıp koşan “Sözcü, Gözcü, yoldaş ve candaş medya” var ya; onlara da bir çift sözüm var;
“Sizler ya sayı saymasını bilmiyorsunuz ya da hiç dayak yemediniz!... Eğer sayı saymasını bilseydiniz ya da bir defacık olsun dayak yemiş olsaydınız 1’i 100 yapmadan önce, hiç olmazsa bir bilene sorardınız.. Meselâ, Adalet Bakanlığı’na, ‘Cezaevinde kaç ülkücü, kaç solcu, kaç Hizbullahçı ve kaç Hizbuttahrirci var’ diye sorsaydınız...”
Eğer sorsaydınız, Adalet Bakanlığı size cevap verir ve derdi ki;
“13 Temmuz 2012 tarihi itibarıyla tüm cezaevlerinde Hizbuttahrir örgütüyle ilişkili hükümlü sayısı 12 kişidir.”
Neymiş, neymiş?..
“Tüm cezaevlerinde” yatan Hizbuttahrirci sayısı “sadece 12” imiş!..
Şu hâle bakın;
“Türkiye’deki bütün cezaevlerinde” yatan “Hizbuttahrir mensupları”nın toplam sayısı 12’dir ama, bu “12’den 1’i” tahliye edilince CHP’liler cayırtıyı koparmaktadır;
“100’den fazla şeriatçı tahliye oldu!.. Ülkücülerden sonra, 120 Hizbuttahrir üyesi de tahliye oldu!..
Ulan Allah’tan korkun be!..
Hem Allah’tan korkun,
Hem de kuldan utanın!..
Eğer utanmanız, sıkılmanız ve dahi kızaracak yüzünüz yoksa, istediğiniz kadar “yalan” söyleyebilir, istediğiniz kadar “palavra” sıkabilir, “tahliye edilen 20 solcu”yu görmezden gelip, “1 Hizbuttahrirci”yi dilinize dolayabilirsiniz ama hiç olmazsa, “1’i 120” göstermeyin!...

BİZ DE YALAN YAZSAYDIK!

Ama, kabahat bizde!..
Bizim mahallenin gazeteleri, “tahliye edilen solcular”a dikkat çekip mesela deseydi ki;
“1 Müslümana karşı 2000 tane azılı solcu tahliye edildi!.. 2500 kızıl Marksisti de arama kararı kaldırıldı!...”
Nasıl olurdu?...
“Bomba gibi haber” olurdu değil mi... Ama biz “yalan” söyleyemez, “palavra” sıkamayız!..
Biz 1’i “yüz”le çarpmayız!.. Eğer çarpsaydık; tahliye edilen “20 solcu”yu pekala “2000” yapardık!... Ve de, “arama” kararı kaldırılan “25 solcu”yu da “2 bin 500” yapardık!...
Saygı Öztürk’ün yaptığı gibi!..
CHP’liler’in yaptığı gibi!..
“Yoldaş ve candaş”ların yaptığı gibi!..
Öyle ya;
“Çamur at, izi kalsın!”
Yazık!.. Çok yazık!..
CHP’ye de yazık,
“Yoldaş ve candaş”lara da!..
Bari, “kılavuz”ları sağlam olsa!..

NEYE FARKLI KARAR?

“Hizbuttahrir” meselesini açıklığa kavuşturduğumuza göre, gelelim “ülkücülerin tahliyesi” meselesine...
Efendim malûmlarınız olduğu üzre;
12 Eylül öncesi işledikleri cinayetlerden dolayı 30 yılı aşkın süredir cezaevinde bulunan ülkücülerin 3’üncü yargı paketi kapsamında tahliye edilmesi tartışmalara yol açtı.
Hani, “CHP’liler” başta olmak üzere, bilumum “yoldaş” ve “candaş” taifesi, bu işi “polemik” konusu yapıyor ya, aslında bu polemik; 12 Eylül döneminde Askeri Yargıtay’ın sağ ve sol kesimin işledikleri suçlara yönelik yaptığı farklı ceza tanımlaması”na dayanıyor.
Askeri Yargıtay, sol kesimin işledikleri tüm suçları hafif veya ağır ayırt etmeksizin (cinayetler dahil) “tek suç” kapsamında eski TCK’nın 146’ncı maddesine göre “anayasayı ilga/vatan hainliği” kapsamında değerlendirdi. Solcuların işledikleri suçları “sol iktidarı hedefledi, amaçları adam öldürmek değildi” şeklinde değerlendirdi... Böylece idam cezası alan solcular 1991 yılında çıkan 3713 sayılı yasayla birlikte, cezaevinde 12 yılını tamamladıktan sonra tahliye oldu.
Askeri Yargıtay Daireler Kurulu “ülkücüler”in işledikleri suçları ise eski TCK’nın 313, 314 ve 315. maddeleri kapsamına sokarak anayasayı ilga yerine çete ve örgüt suçları kapsamında işlenmiş kişisel suçlar kapsamında değerlendirdi.

İşledikleri her suçtan “ayrı ayrı müebbet hapis cezası” almaları gerektiğine karar verdi.
3713 sayılı çıkan yasa ile tek suçtan idam cezasına çarptırılan solcuların cezası 12 yıla düşerken, ayrı ayrı suçlardan müebbet hapis cezasına çarptırılan sağcılar, her cinayetten 8’er yıl hapis cezası aldı.

Askeri Yargıtay; ülkücülerin işledikleri suçları “Amaçları iktidarı hedeflemek değil, organize ve kişisel istekle adam öldürmek” olarak değerlendirdi. Böylece sağ kesimin infazı bitmezken sol kesimden tahliyeler başladı..

MHP’Yİ KURTARMAK İÇİN Mİ?

Sizin anlayacağınız;
“Solcu”ların çoğu “1990’lı yıllarda” tahliye edilirken, “ülkücü”lerin tamamı, bugüne kadar hapis yatırıldı!...
Haa, “Askeri Yargıtay”ın kararı, belki de “özellikle” verilmiş bir karar olabilir!..
“Ülkücüler”in işledikleri suçlar, eğer “bireysel” değil de “örgütsel” suç kapsamına sokulmuş olsaydı, otomatikman “MHP ana davası” ile birleştirilecekti.
Öyle ya;
“Örgüt mu arıyorsun?..
Al sana örgüt!...”
Bu durumda, “merhum Alparslan Türkeş”in dahil, MHP yöneticileri okka altına gidebilirdi. Ama, Askeri Yargıtay; ülkücülerin suçlarını “bireysel suç” kapsamında değerlendirdi ve böylece “MHP’yi kurtardı!”
Evet, “MHP’yi kurtardılar” ama olan “ülkücü”lere oldu!.. Yıllarca “zindan”larda çürüdüler!...
Şimdi birileri çıkmış ve hiç utanmadan diyorlar ki; “Ülkücülerin tahliyesi vicdanımızı sızlattı!..”
Tamam da;
“Eli kanlı solcu katiller 1990’lı yıllarda tahliye edildiğinde” sızlamayan vicdanlar, “ülkücülere” gelince mi sızlıyor?
“8 erin katili Adil Aydın” denilen komünist “sadece 3 yıl hapis” yatarken sızlamayan vicdanlar, “7 TİP’linin katilleri” tahliye olunca mı sızlıyor?..
Vazgeçin artık bu “çifte standart”tan!... Vazgeçin bu “ikiyüzlülük”ten!... Vazgeçin, millete “yalan” söylemekten!..
Söylediklerinizin hepsi yalan!..
İşte gerçeğini ben yazdım...
Var mı itirazı olan?...



Erdoğan sonrası
Başbakan Tayyip Erdoğan, önceki gün Eskişehir İl Kongresi’nde son derece duygusal bir konuşma yaptı ve dedi ki;
“Bu partide şahıslar, makamlar değil hizmet öne çıktı. Recep Tayyip Erdoğan fanidir, her yaradılan gibi o da ölür. Milletim bize nerede görev verirse biz oradayız. Bu yüce millete hizmet etmek isteyenlere de bu fırsatı tanıyacağız.
Verdiğimiz sözün gereği olarak 12 Haziran milletvekili seçimlerinde üçüncü dönem ve son defa olarak milletvekili seçildik. 30 Eylül’de ise 4. ve son defa da Genel Başkanlığa aday olacağız.”
Erdoğan bu sözleri söyledi ya, bu sözlerden iki-üç gün önce de HAS PARTİ Genel Başkanı Numan Kurtulmuş’a bütünleşme teklifinde bulundu ya; hemen senaryolar yazılmaya başlandı: “Erdoğan, kendi yerine Numan Kurtulmuş’u hazırlıyor... Erdoğan Köşk’e çıkınca, yerine Kurtulmuş gelecek!”
Hiç kimse hayal görmesin, hiç kimse senaryo yazmasın... Numan Kurtulmuş gelir, kendisine verilen “görev”leri yapar ve eğer varsa, “katkı”sını sunar!..
Ama, “Erdoğan’ın yeri” filan!..
Bunlar, boş hayaller!..
AK Parti’nin “İkinci bir Erdoğan”a ihtiyacı yok ki!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi