Mehmet Şeker

Mehmet Şeker

Dis iz Ebuk

Dis iz Ebuk

Tam bir İstanbul sevdalısı Ebubekir Kurban'ı bir tarihte Ankara'ya yolcu etmiştik. Gidiş o gidiş.

Kaç sene geçti, bir yerden sonra saymayı bıraktım.

Artık oralı oldu.

Şehrin kılcal damarlarına kadar nüfuz ettiğini, bürokrasi ile siyaseti en yakından gözlemlediğini layıkıyla belgeledi ve Ankara üzerine bir kitap yazdı: "İsmet Saat Kaç?"

Şehir ve medeniyet üzerine izlenimlerini, düşüncelerini keyifli bir üslupla anlatıyor.

Ankaralı olmak ne demektir?

Orada yaşayan insanlar zamanla nasıl bir yapıya bürünür?

Bir şehir insanı nasıl şekillendirir?

Ankara'da nereye gidilir ya da gidilmez?

Kılık kıyafet, protokol kuralları... Buluşma mekânları, camekânları...

Şehrin sokakları, caddeleri, muhitleri, Muhittinleri...

***

Ufak bir bozkır kasabasından nasıl devasa boyutta bir 'Başkent' çıktığını, gri ağırlıklı binalarını, lacivert ve siyah elbise giyinen memurlarını, arkadaş çevresini, fakirini zenginini tebessümle okuyoruz.

Her kurum, Atatürk'ün kendi alanıyla ilgili bir sözünü duvarına mıhlamış. Kültürle ilgili olan Kültür Bakanlığı, havacılıkla ilgili olan Türk Hava Kurumu, tarımla ilgili olan Tarım Bakanlığı duvarında.

Gayet normal. Karışık olsaydı garip karşılardık. (Tarımla ilgili söz Kültür Bakanlığı duvarında olsaydı mesela...) Ama en ilginci de kitaba adını veren kısımda.

Tamire verdiği saatini almaya gittiğinde, saatçinin duvarında gördüğü yazıyı aynen aktarıyor yazarımız:

"İsmet, saat kaç? Mustafa Kemal Atatürk"

***

Bir bölümüne bakmazsak, noksan kalır. Çankaya'yı şöyle anlatıyor Ebubekir Kurban:

Çankaya'sız bir Ankara düşünmek zor, hatta imkânsız. Başkentin bir peruk kadar hüzünlü, bir peruk kadar yalnız ve yine bir peruk kadar mutsuzları orada yaşar. Herkes yaşadığı yeri sever ama onlar tutku ve aşkla bağlıdırlar muhitlerine. Ezeli ve ebedi korkuları Çankaya'nın bir gün "Ezankaya" olması ihtimalidir.

Kemalettin Kamu, yıllar önce "Ne örümcek ne yosun/ Ne mucize ne füsun/ Kâbe Arab'ın olsun/ Çankaya bize yeter" diyerek bu korkuya tercüman olmuştur. Cumhuriyet'in ilanından sonra bir Bayburtlu'ya bu dizeleri yazdıran Çankaya, aslında o günden bugüne orada yaşayanlar için vatanın ta kendisi demek. Kâbe'nin yalnız Araplar değil tüm Müslümanlar için bir değer taşıdığını ne yazık ki bilemeyen bu zihniyet Çankaya'yı da kendileri için "kutsal mekân" olarak görmekten bir türlü vazgeçemez. İşte tam da bu yüzdendir ki, Çankaya'da dolaştığınızda sık sık "Good Bye Lenin" filminden enstantanelere rastlamanız mümkündür.

Enteresan bir filmdir o. Doğu Almanya'da yaşayan bir anne oğulun hikâyesidir. Anne kalp krizi geçirip aylarca komada kalır, o komada iken Berlin'deki "Utanç duvarı" yıkılmıştır. Fakat doktor, annenin karşılaşma riski olan kötü olaylardan ve şoklardan korunması gerektiğini, yoksa ölebileceğini söyler. Bu durumda oğlunun görevi, annesini duvar yıkılmadan önce olan hayatın aynen devam ettiğine inandırmaktır. Her şey ama her şey saklanır anneden. Çevresinde yalancı bir dünya örülür.

Anneye, eskiden kaydedilen bol sosyalist propagandası yapılan haber bültenleri seyrettirilir, istediği kimi şeylere orak çekiçli etiketler yapıştırılır vs. Annenin duvarın yıkıldığını öğrenerek şok yaşamaması gerekmektedir. Yoksa ölebilir. Bunun için var gücüyle çalışır çocuk. Annesini bu suni dünyada yaşatmaya çalışırken oldukça acıklı hallere de düşer. Hasta birine değişimi kabul ettirmek zor ve zahmetlidir çünkü.

Birçok Çankayalının durumu da en az bu anne oğulun durumu kadar hüzünlüdür işte. Onların bu acıklı haline üzülen kimi siyasi parti ve kimi dernekler değişimi kabul edemeyen, hazmedemeyen, bununla yüzleşemeyen zavallılar için kalp sektesi geçirmesinler diye birbirinden acıklı hallere düşerek tapınılan Çankaya'nın hâlâ değişmediğine inandırmaya çalışırlar ahaliyi.

Mecburi haller dışında Çankaya dışına çıkmaktan imtina eden çoğu Çankayalı, geçmişin hatıralarıyla yaşayan, yaşadığı zamanı inkâr eden bütün zamanın dışında kalmışlar gibi kendilerine sunulan eski şarkıları dinleyerek tesilli bulur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Şeker Arşivi