Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Suriye toz-duman... Kim öle, kim kala!

Suriye toz-duman... Kim öle, kim kala!

Suriye’de ortalık toz-duman... Daha “Şam’daki patlama”nın tozu-dumanı dağılmadan, bu defa “Esed’den misilleme” geldi... Esed’in askerleri, “bir muhalifin cenazesi”ni taşıyan insanlara “bombalı saldırı”da bulundu, “100’den fazla ölü” var!..
İDDİA ÜSTÜNE İDDİA!


Dedik ya;


Ortalık toz-duman...


“Esed’in yakın kurmaylarının öldüğü” saldırı “önceki gün” mü yapıldı, yoksa “19 Mayıs’ta” mı?.. Esed’in adamları “suikastla” mı öldürüldü, “zehirlenerek” mi?..


Derken, dün yeni iddialar geldi gündeme... Meselâ, İngiliz Guardian gazetesi, “saldırıda Esed’in de yaralandığını, eşi Esma’nın ise kaçtığını” iddia etmiş!..


Kimine göre Esed’in yeri bilinmiyor, kimine göre ise Lazkiye’de bulunuyor.


Saldırıyı ise;


Özgür Suriye Ordusu’nun yanı sıra, Liva el İslâm, yani “İslâm Tugayı” adlı bir başka muhalif grup daha üstlenmiş...


Demişler ki;


“Grubumuza bağlı Seyid el Şüheda Tugayı, Ulusal Güvenlik binasındaki kriz kontrol merkezine patlayıcı yerleştirmişti. Canlı bomba kullanmadık. Bir aydır bu saldırıyı planlıyorduk.”


SESSİZ PATLAMA!!!


Ortalık o kadar toz-duman ki, “patlama”nın nasıl olduğu da meçhul!..


Ulusal Güvenlik Dairesi merkezinin bulunduğu Ravda’nın yakınlarında oturan “Şamlı”lar, Reuters Ajansı’na konuşup, demişler ki;


“Patlama sesi duymadık.


Hiç duman da görmedik!”


Ne demektir bu?..


Demektir ki;


“Sahabe Tugayları tarafından 19 Mayıs’ta gerçekleştirilen zehirleme iddiası doğrudur!”


Ya da;


Önceki günkü olayda “bombalı araç” kullanılmamıştır... O halde, “Esed’i kalbinden vuran patlama” nerede ve nasıl gerçekleşti?..


Bir patlama, nasıl “sessiz” olabilir?..


Burada da “3 ihtimal” var:


¥ Bir: Korumalardan biri, toplantı salonuna girerek üzerindeki bombayı patlattı.


¥ İki: Toplantı salonuna önceden yerleştirilen bomba uzaktan kumandayla patlatıldı.


¥ Üç: Korumalardan biri, bombayı patlatmak istediği yere bıraktı ve kaçtı.


İyi ama; civardaki insanlar yine de “patlama” sesini duymalı değil miydi?..


O kadar “yıkıntı” olacak ama “patlama” sesi duyulmayacak, bu mümkün mü?


“Resmî açıklama”lara hep “kuşku” ile bakan ben, önceki günkü saldırı ile ilgili olarak “Suriye yönetimi”nden yapılan “resmî açıklama”ya da, hâlâ kuşkuyla bakıyorum.


Bu adamların “ikinci defa öldürüldükleri” yönündeki kanaatimi muhafaza ediyorum.


Zira; “Kurmayların 19 Mayıs’ta öldürüldükleri” iddiası da, “Suriye muhalefetinin başarısı”nı gölgelemez!..


Nihayetinde;


“Zehirleyerek” de olsa, “suikast”la da olsa, “Esed’in en yakın adamlarını” ortadan kaldırmışlardır.


Düşünebiliyor musunuz;


“Ulusal Güvenlik Merkezi” denilen bina, “Baas yönetiminin kalbi”dir.


Orası, Esed’in “harem”idir!..


Suriye muhalefeti, “Esed’in haremi”ne kadar girdiğine göre, daha ne yapsın?..


“Esed’in kalesi”nden ötesi, “Esed’in kellesi”dir ki, iddialara göre, o da “yaralı”dır!..


Bu durumda;


Esed ne yapacaktır?..


“Kalıp, direnmeye” devam mı edecektir, yoksa “Suriye’den bir parça” kopartıp, “Nusayri Cumhuriyeti”ni mi ilân edecektir?..


“Nusayri Cumhuriyeti” mesele değil de; ülkedeki “Kürtler” ne olacak, “Hıristiyanlar” ne olacak?..


“Parçalanma” bir başlarsa, “Türkiye’nin korktuğu şey” başına gelir ve Suriye bir kaç parçaya bölünebilir.


APTALCA BİR YORUM!


Bazı gerizekâlılar ya da “kimin değirmenine su taşıdıklarını bilmeyen” aptallar, biraz da “yorum şehveti”ne kapılıp, böyle bir günde diyorlar ki;


“Bu suikast işinde acaba Türkiye’nin de parmağı olabilir mi?”


Ohaaa!.. Çüşş!..


Israr ediyorlar;


Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel, Suriye ile “uçak krizi”nin yaşandığı günlerde şöyle demişti ya;


“Suriye ile savaşacak halimiz yok ama yakın takipteyiz... Ne yapacağımızı soruyorsunuz... Büyük devletler ne yapıyorsa, onu... Biz yapınca, bütün dünyayla birlikte siz de görürsünüz!”


İşte, bu sözler üzerine, “Suriye’deki patlamayı Türkiye’nin yaptırdığını” iddia ediyorlar, iyi mi?..


Gel de kafayı yeme!..


ESED’SİZ ÇÖZÜM!


Adamlar, resmen ve alenen, bir “ihtimal” olarak bunu da dillendiriyor.


Ve bu “saçma iddia”yı da;


Önceki gün Rusya Devlet Başkanı Putin’le görüşen Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, “Esed’siz çözüm” sözlerine dayandırıyorlar, iyi mi?..


İyi ama;


Erdoğan’ın “Esed’siz çözüm” sözleri yeni değil ki!.. Erdoğan; “Suriye muhalefetini bastırma” operasyonlarının “katliam”a dönüşmesinden bu yana dillendiriyor “Esed’siz çözüm” teklifini!..


Bunu, Kremlin’de görüştüğü Putin ve kurmaylarına da açık açık söyledi... Bunu, “Moskova dönüşü”nde de açıkladı:


“Putin’e, Esed’siz seçim hükümeti önerdik... Sayın Putin’in Beşşar’ın olmamasından duyduğu endişeler var... Kendilerine başka alternatifler de sunduk... Sanıyorum, bunları düşünecekler!”


Erdoğan, “önceki gece” bunları söyleyince, “dün sabah” Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’dan bir “yalanlama” geldi:


“Esed’siz çözümü görüşmedik!”


Hoppalaa...


Ne yani, Erdoğan “yalan” mı söyledi?.. O toplantıda, hiç mi “Esed sonrası” gündeme gelmedi?..


Evet, ortada bir “yalan” var ama bu yalanı söyleyen Erdoğan değil, Rusya tarafı!.. Zira, Erdoğan’ın, hele de böyle bir toplantıda “Esed sonrası”nı gündeme getirmemesi mümkün değil!..


Zira Erdoğan;


“Dozun fazla kaçırıldığı” yönündeki “yoğun eleştirilere” rağmen, en başından beri, Suriye’ye ve özellikle Esed’e karşı “son derece açık” bir tavır sergilemiştir.


Erdoğan; “Suriye’deki halk isyanı”na ve Esed’e karşı “mesafeli” durmak yerine, “taraf” olmuş ve “muhalefetin yanında” yer almıştır!..


Böyle bir Erdoğan’ın, Putin’le görüşmesinde “Esed sonrası”nı gündeme getirmemiş olması mümkün değildir... Dolayısıyla, “yalan” söyleyen Lavrov’dur!..


Çünkü bu konu kesinlikle masaya gelmiş ve konuşulmuştur ama Rusya’nın rahatsızlığı, belki de bunun “açık edilmesi”dir!..


Öyle ya;


Esed’le araları iyi!..


GİDECEK AMA NASIL?


Ama, şurası bir gerçek;


Esed’in kurmayları, ister “19 Mayıs’ta zehirlenerek öldürülmüş” olsun, ister önceki günkü “bombalı saldırı”da öldürülmüş olsun, sonuç değişmez... “Esed’in kalbine yönelik bu eylem”den sonra, “Baas diktası”nın daha fazla sürmesi, biraz zordur... Esed; “Rusya ve İran’ın desteği”ne rağmen gidecektir!..


O zaman göreceğiz;


Türkiye’nin izlediği “şeffaf politika” mı doğrudur yoksa Rusya ve “Batı ülkeleri”nin izlediği “saman altından su yürütme” politikası mı?..


Esed’i; “Ramazan’ı bile kanla karşılayan” ve “100’den fazla kişinin öldüğü” dünkü “katliam” da kurtaramayacaktır!..


“Toz-duman” dağıldığında;


Suriye’de belki de “Beşşar Esed diye biri” olmayacaktır!..


En yakınları bile onu “terk ettiğine” göre, kendisi de gidecektir!..


Bu gidiş, fren tutmaz!..





Yine çuvalladılar!


Dün sabaha kadar, kendi kendime kızıyor ve diyordum:


“Ne fesat adamsın!.. Bak, CHP kurultayında hiçbir olay çıkmadı!.. Ne kavga vardı, ne de tekme-tokat!.. Son derece olgun bir kurultay geçirdiler... İçindeki fesatlıktan dolayı, CHP’lilerden özür dile!”


Bunları düşünüyor ve bir “özür” yazısı yazmaya hazırlanıyordum ki, “son dakika” haberleri gelmeye başladı:


“CHP’nin Parti Meclisi ile ilgili oylama sonuçları iptal edildi... Oy sayımı tekrar yapılacak!”


“Tamam” dedim; “Benim CeHaPem işte budur!”


Öyle ya; CHP “kurultay” yapacak, ama bir “gürültü” çıkmayacak!.. Mümkün mü bu?..


İşte yine “mahkemelik” olmuşlar!..


Ve de oy sayımı “iptal” edilip, yenisi yapılmış!..


CHP’li kurmaylar; “Öyle büyük bir fark yok” diyorlar ama; Adnan Keskin, listenin birinde “41 oy” alırken, kayda “4 oy” aldı diye geçmiş, iyi mi?.. Bu fark mı ufak?..


Diyeceğim şu: “Özür dilemeyi” düşündüğüm bu yazı, gördüğünüz gibi yine “eleştiri yazısı”na dönüştü...


Ben ne yapayım?.. Adamlar, ellerine-yüzlerine bulaştırmadan kurultay yapmayı beceremiyor ki!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi