Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

İşkence insanlık suçudur

İşkence insanlık suçudur

İşkencenin, ırza geçmenin ‘kötü bir yanı’ yok mu?”

Olmaz olur mu? İşkence insanlık suçudur.. Lanet olası bir iştir.. Bunun sivili, askeri, polisi yok..
“Irz”, “Namus” konusuna gelince. Evamir-i Aşere’deki 10 büyük günahtan biridir.. Zina büyük suçtur. Irzın korunması, İslam’da en temel değerlerden biridir..
Sözü, Taraf gazetesinde, Ahmet Altan’ın bir yazısına getirmek istiyorum.. Altan ciddiye aldığım bir yazar. Bazı eleştirileri son derece önemli. Ama bazan bana göre kantarın topuzu kaçıyor bazan.. Bu durum benim için olduğu gibi, başkaları için de geçerli..
Altan’ın yazısı İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne terörle mücadeleden sorumlu Müdür Yardımcısı olarak atanan Sedat Selim Ay’ın işkenceci geçmişi ile ilgili.
Olayın savunulacak yanı yok.. İddialar doğru ise, kendisi “terör” suçlusu birini bu işin başına getiriyorsunuz.. İşkenceciye bile, işkencecinin başkasına davrandığı gibi davranamazsınız..
Bu, ciğeri kediye etslim etmek gibi bir şey..
İçişleri Bakanı’ndan önce, Vali, Emniyet Müdürü bu olaya nasıl razı oldular.. Bu insanların dini hassasiyeti olmadığını söylemek mümkün değil. Hele bir de işkence, ırz, namus sözkonusu olunca.. Peki bu atama konusunda Emniyet Genel Müdürlüğü ne diyor?
Türkiye işkenceyi önleme konusunda bu kadar çaba gösterirken, geçmişin alnımızdaki kara lekesini silmek için bu kadar çalışma yapılırken, peki bu ne?
Emniyetteki atamalar “Cemaat”ın ince eleyip sık dokumasından geçiyor deniyor. Peki bu ne pehriz, bu olan ne lahana turşusu. Bütün bunlar geçilip, İçişleri Bakanı “haberi incelemedim” demiş, oradan yola çıkılarak, “bu atamadan dolayı uygulamalarını fütursuzca benimsiyorsa, destekliyorsa, aynısını kendi döneminde yaptırabileceğini “aldırmazlığıyla” ortaya koyuyorsa kime güveneceksiniz? Hanginizin ırzı güvende olacak bundan böyle?” deniyor..
Bu Atama kararnamesinde bakanın, ya da Müsteşarın imzası var mı bilmiyorum.. Bakan yardımcısı imzalamış olabilir mi? Daha da önemlisi, bu adamın böyle bir geçmişi varsa, sicil kayıtlarında bu işler nasıl görünmüyor. Görünüyorsa, nasıl bu atama yapılabilir..
MİT, Başbakanlık müfettişleri bunu bir araştırması gerek..
Bakanın sözü sanırım biraz da “baştan savmak” için söylenmiş bir söz..
Elbette bu işte sorumluluğu büyük. Ama bu kişinin işkence ve ırz meselesini hafife aldığı anlamına değerlendirilemez. Bunun böyle olup olmadığını, bu olay ortaya çıktıktan sonra atacağı adımlarda aramak gerek. Bakanın Müslümanlığı sorgulanıyor, ırz düşmanlarına, işkencecilere yardım ve yataklık etmekle suçlanıyor sanki!
Bunun bir adım sonrası, “Bu bakanı getiren adam da bu işin başıdır” noktasına gelir..
Tamam bu iktidar döneminde, böyle yanlış bir karar alınmış, yanlış bir iş yapılmıştır. Bunun ortaya çıkartılması da çok önemlidir..
Bu adam madem bu kadar riskli biri, Emniyet’te neden tutuluyor ki. Bırakın o göreve getirilmesini, teşkilatta tutulması bile tartışmalı.
Düşünüyorum da, bu güne kadar teşkilat içinde kaldı ise, yoksa birilerinin adamı da, birileri bu yüzden bu kişiyi tasfiye etmek istiyor olmasın. Yani bu özellikleri kullanılarak, başka bir işten dolayı birileri bu adamı cezalandırmak istiyor olmasın sakın..
Ya da bir zamanlar bunları yapmışsa, bu gün tevbekar olan biri olamaz mı?
Olay da vahim, böyle bir kişinin terfi ettirilmesi de.. Bunların hepsi tamam! Ama bu işin arka yüzünü öğrenmeden bir atkım görevliler ve siyasi kişiler hakkında, onları bu işin bir parçası gibi görme/gösterme de çok anlaşılır, Kabul edilebilir bir durum değil..
Sorumsuzluk, dikkatsizlik diyebilirsiniz, ama sanki bilerek, kasten bu işi yapıyorlarmış gibi göstermek doğru olmasa gerek. Dediğim gibi bakana gelene kadar, bu atama sürecinde imzası bulunan on kişinin daha sorgulanması gerek..
Bakanın, muhtemelen gazetecinin sorusunu geçiştirmek isterken, bağlamından koparılarak, iş biraz da işin içine “gerine gerine” gibi umursamazlık efekti katılarak, iş ırz tartışması üzerinden siyasi iktidarın geleceğine bağlanmış.. Evet! Ortada vahim bir hata var.. Bu işi çok sert bir şekilde eleştirmek elbette bir gazetecinin hakkı.. Ama bu olaydan yola çıkarak, somut olayı genellemek, hatta “işkenceci bir ırz düşmanlığını koruma” ya kadar vardırmak doğru bir yaklaşım mı?
İşin aslını öğreniriz inşallah.. Bilgi sahibi olmadan kanaat sahibi olmanın kimseye faydası yok..
Bir ahlaksızı savunmak kadar, ahlaklı bir insanı aynı şekilde ahlaksızlıkla suçlamak da vahim bir hatadır.. Bu atamada sorumluluğu olan en az 10 bürokrat ve siyasinin böyle bir ithamda karşı karşıya kalması da esef verici.. Ve tabi, böyle bir atamadaki sorumluluk sahibi kişilerin bu tür suçlamalara muhatap olmamaları için de dikkatli olmaları gerek..
Bu yanlış, es geçilebilecek, hafife alınacak bir durum değil..
Suçlanan adam da konuşmalı, Bu atamayı gerçekleştirenler de. Ve gereken neyse o yapılmalı. Gerçek ortaya çıkmalı.. Düşünün ki, ya bu durum ilk ve tek örnek değilse! Ha bu konu da bakana ders olsun. Bakanın başı gazetecilerle hoş değil. Ve bu ilk iş kazası da değil..
Şimdi bir de Hatay’daki rezalet çıktı.. Birileri bütün bunları iktidara fatura etmeye çalışacak. Kuşkusuz bunların hiç olmaması, birilerinin bu tür cür’et ve cesaret içine girmemesi gerekir di, ama ha bu AK Partililere ders olsun. Selam ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi