Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Senin Esed’den farkın ne?

Senin Esed’den farkın ne?

Ulusalcı kimi arkadaşlar, Beşar Esed’in çekilmesiyle Kuzey Suriye’de alan bulan Kürt varlığını, “Türkiye’ye atılmış stratejik kazık” biçiminde değerlendirdiler ve çok sevindiler.

Maksat, “Tayyip iktidarı” zarar görsün.

Kendi derdiyle meşgul Esed, “stratejik ataklar” yapacak güçte mi?

Daha doğrusu, bu geri çekilmeyi Türkiye’yi zora sokacak bir hamle mi saymalı?

Ulusalcılarımız daha da ileri gittiler:

Esed’in hamlesiyle tehlikeli bir “Kürt çemberine” alındığımızı ileri sürdüler ve bu durumun “savaş sebebi” sayıldığı tezini işlemeye başladılar; sanki Türkiye Cumhuriyeti devleti, Suriye’deki Kürt varlığına karşıymış ve Kürtlerin demokratik taleplerinden vazgeçmelerini istiyormuş gibi.

Türkiye, Suriye’deki Kürt varlığından rahatsız değildir muhteremler.

Türkiye’nin rahatsız olduğu konu, “terör”dür.

Yani, Türkiye, Kuzey Suriye’de konuşlanmış PKK varlığını, kendi güvenliğine yöneltilmiş bir tehdit sayacaktır ve gerekirse müdahale edecektir.

Kaldı ki, Kuzey Suriye coğrafyası, terör hareketleri konusunda uygun bir lojistiğe sahip değildir. PKK, çok da rahat hareket edemeyecektir; eylemlerini düz ovaya taşıyamayacaktır. Vs...

Demek ki, ortada Türkiye açısından rahatsız olacak bir durum yok...

Hayır, var...

Baas rejiminin çekilmesiyle alan kazanan Kürtler, bunu, doğal olarak, bir “kazanım” olarak görecek ve sunacaklardır.

Biz, burada, bir kısım Kürtlerin “siyasi temsilcisi” olduğunu öne süren BDP’nin pozisyonunu (bu geri çekilmeyi izah çabalarını) anlamaya çalışıyoruz ama anlayamıyoruz.

Buyuruyor ki BDP’li arkadaşlar, “Özgürlük savaşı verilmiştir ve kazanılmıştır... Bu zafer PYD-PKK ortaklığının bir ürünüdür.”

Bu zaferin neyin ürünü olduğu açık...

Burayı geçiyoruz...

Konu özgürlük ve demokratik haklarsa, “Baas anlayışınakarşıymış gibi” yapan BDP ve PKK çizgisinin, Türkiye’nin güneydoğusunda tatbikata koyduğu “Baas uygulamalarını” nasıl açıklayacağız?

PKK ve BDP’nin Baas partisinden farkı ne?

Hepsi de “modernist” yapılar...

Temsil değerleriyle değil; güya modernleştirici, dönüştürücü, özellikleriyle öne çıkıyorlar.

Çürütüyorlar, ifsad ediyorlar.

Dahası, “antidemokratik bir mekanizma” üzerinde oturuyorlar.

Baas rejimi, “muhaliflerine” söz hakkı tanımıyordu.

PKK ve BDP çizgisi de tanımıyor.

Baas rejimi, aykırı sesleri temize havale ediyordu.

PKK terör örgütü de bunu yapıyor. BDP ise mazeret üretiyor.

Baas rejiminin iç infazları vakayı adiyedendi.

PKK’nın iç infazları da vakayı adiyeden sayılıyor.

Baas rejimi Arap ve Kürt öldürerek hayatiyetini sürdürüyordu.

PKK terör örgütü de Türk ve Kürt öldürerek hayatiyetini sürdürüyor.

Baas rejimi, (ulusalcılarımızın tabiriyle) “dinsel gericiliğin” karşısına parti doktrinlerini koyuyordu.

PKK ve BDP çizgisi de, dindar Kürt halkını birtakım “ilerici/sol” değerlerle modernize (!) etmeye çalışıyor. Burada, Türk ulusalcılarıyla örtüşüyorlar.

Nitekim Abdullah Öcalan, Bekaa döneminde, “Bölgedeki dinsel gericiliğe karşı, gerekirse ilerici güçlerle ittifak yapabiliriz” mesajını göndermiş ve “karşılık” bulmuştu.

Şunu söylemeye çalışıyorum.

Baas uygulamalarıyla Müslüman Kürt halkını sindirebilirsiniz ama kazanamazsınız. Antidemokratik yüzünüzün ortaya çıkması çok da uzak değildir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi