Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

PKK’lı savaş baronları... Onlar savaşmaz, savaştırır!

PKK’lı savaş baronları... Onlar savaşmaz, savaştırır!

Olaylar öyle birbirleriyle “bağlantılı”, o kadar “iç içe” ki, tıpkı; “tavuk mu yumurtadan çıktı, yumurta mı tavuktan?” sorusu gibi!..

Dün Foça’da “bombalar” patlamış, bir kişi ölmüş... 11 yaralı varmış...

Elbette PKK’nın işi!..

İyi de;

PKK’nın Foça’da işi ne?..

Bunun çeşitli sebepleri var...

Birincisi; “Amfibi Deniz Piyade Tugay Komutanlığı”nın bulunması!..

İkincisi; “Turistik bölge” oluşu!..

PKK, Foça’da vuracak ki, sesini dünyaya daha rahat duyuracak!..

Ama asıl önemlisi, PKK demek istiyor ki;

“Ben, Türkiye’nin her tarafında eylem yaparım!”

Bunun, bilinmeyen tarafı yok!..

Herkes biliyor ki;

Türkiye’nin 81 vilayeti “bomba deposu” halinde ve PKK istediği zaman, istediği yerde bu bombaları patlatır!..

Zaten, “terör örgütü” denilmesinin sebebi de bu değil midir?..

Terör örgütü, her an, her yerde insanları korkuya ve paniğe sevkeden eylemler yapmaz mı?

Onlardan “mertlik” beklemeyeceksin!..

Zira, “namert”tirler!..

“Kalleş”tirler!..

İşin aslı, “korkak”tırlar!..

Eğer “mert” olsalar, “erkekçe” dövüşürler, arkadan hançerlemezler!..

Tüm terör örgütleri gibi, PKK da “kalleş” ve “namert” bir örgüttür... Öyle olmasa, insanları “pusu”larla ve “uzaktan kumandalı bomba”larla öldürmezler...

“Kalleş”ten her şey beklenir!..

Haaa, sanmayın ki;

“Kalleş” dedim diye üzülecekler ve bunu bir onur meselesi yapacaklar!..

Neredeee!..

O duygular, “insan”lara mahsus!..

SAVAŞMAZ, SAVAŞTIRIR!

Bugün 1. sayfamızda, Diyarbakır Cezaevi’nden muhabirimiz Erol Metin’e mektup gönderen Şemdin Sakık’ın “bomba”larını manşete taşıdık...

Ayrıntılarını elbette okuyacaksınız ama, şu tespiti bana ilginç geldi;

“CHP ve PKK’nın, Esed’in sosyalist Baas’ına destek vermeleri solcu, bir parça da Alevi dayanışmasıdır... Evet, PKK’nın büyük çoğunluğu Sünnilerden oluşur ama burada da yönetim, azınlık durumundaki Alevilerin elindedir...

PKK’nın, savaşan demiyorum, savaş yanlısı yöneticileri çoğunlukla solcudurlar.”

Bu da, bildik bir tespit.

Ne var ki, Şemdin Sakık’ın ağzından çıkması son derece önemli.

ÇOCUKLAR ÖN SAFLARDA!

Gördüğünüz gibi;

PKK’nın yöneticileri “savaş yanlısı” ama kendileri “savaşmıyor!”

Ya, kimleri savaştırıyorlar?..

Gazeteler yazdı:

“Çukurca’daki çatışmada öldürülen PKK’lıların otopsisine katılanlar acı bir gerçekle karşılaştı...

Ölü ele geçenlerin durumu, eylemin bir nevi intihar saldırısı olduğunu gösteriyor... El bombalarını atanlar, sızma eylemine uygun seçilmiş...

Çünkü, her üç eylemci de, çocuk denecek yaştaki kızlar... Bu 16-17 yaşındaki kızlar çatışmanın en ön safına sürülmüşler!”

“ÖLÜN... DÖNMEYİN!”

Bu, Çukurca’da olanı...

Peki, Şemdinli’ye ne demeli?..

Biliyorsunuz, 2 haftayı aşkın zamandır Şemdinli’de çatışmalar devam ediyor.

PKK’nın amacı; Şemdinli’ye “bayrak” dikip, orasını “kurtarılmış bölge” ilân etmek ve bir anlamda “Kürt baharı”nı oradan başlatmaktı...

Ama, “ağır bir darbe” yediler!..

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı rakamlara göre, “Şemdinli’de 115 terörist öldürüldü, 2 şehidimiz var!”

Bu rakamın 150’ye çıktığı söyleniyor... Peki, zaten “300 terörist” ile saldıran PKK’lılar, elemanlarının yarısını kaybettiği halde, niye çekilmiyorlar?..

Zira, talimat böyle:

“Ölün, geri dönmeyin!”

Yani oraya “ölmeye” gelmişler!..

Aynı zamanda “öldürmeye!”

Hem de “sivil-asker” veya “Türk-Kürt” farketmez!.. “Gerekirse 3 bin kişi ölecek ama Şemdinli’ye girecekler ve orada kalacaklar!”

Bu plânı, teslim olan “kadın terörist”lerden biri anlatmış... Kendilerine denilmiş ki;

“Evlere girin!.. Çatışma olsun!..

Sivil ölmüş, ölmemiş çok önemli değil... 3 bin kişi ölse bile, ilçeye girin, ilçede kalın, sakın geri dönmeyin!”

Şemdinli’deki çatışma, işte bunun için uzuyor... Evet, “ağır bir darbe” yediler ama, geri de dönemiyorlar!..

Zira, dönseler bu sefer de “ateist yöneticiler” öldürecek kendilerini!..

Peki, öldürürler mi?..

Çukurca’da 16-17 yaşlarındaki kız çocuklarını ön saflara süren bir örgütten her şey beklenir!..

SURİYE’DE NE YAPTILAR?

Bu “terör baronları”nın talimatıyla, PKK’lı piyonlar, “Suriye’nin taşeronu” olarak gider Hatay’da orman yakar, “İsrail’in taşeronu” olarak da gider Foça’da askeri araca saldırır!.

Evet, saldırır; çünkü adamın; “Benim insanım” diye bir duyguya kapılması mümkün değil... Öyle ya; İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in de ifade ettiği gibi; “Ele geçirilen 4 teröristten 2’si Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı değil... Ya İran, ya Suriye, ya da Irak ve Ermenistan, bazen de İsrail kimliği taşıyorlar...”

Düşünün hele;

Ahmet’in, Mehmet’in ya da Ayşe ve Fatma’nın ölmesi, bir Ermeni veya İsrailli teröristin yüreğini yakar mı?..

Yakmıyor olmalı ki;

1983’te başlayan PKK terörü, son 29-30 yılda tam 6 bin 814 cana maloldu...

Peki, sormak gerekmez mi?..

Neyi değiştirdi PKK?..

Bana göre, hiçbir şeyi!..

Biliyorum, şöyle diyecekler;

“PKK olmasaydı, Kürtler sahip oldukları haklara kavuşamazlardı!”

Palavra... Kuyruklu palavra!..

Ben de sorarım o zaman;

“Dediğiniz PKK, 1983’ten 1999’a kadar 16 yıl boyunca Suriye’nin Bekaa Vadisi’ndeydi... Peki, Apo’nun da başlarında olduğu PKK, Suriye’deki Kürtlerin hangi derdine derman oldu, hangi sorununu çözdü?

Bir yıl öncesine kadar Suriyeli Kürtlerin kimlikleri yoktu... Gidip de sandıkta oy kullanamıyordu... Seçilmek şöyle dursun, seçme hakları bile yoktu!”

Söyleyin hele;

O yıllarda en şaşaalı yıllarını yaşayan PKK, Kürtlerin haklarını niye isteyemedi?.. Türkiye’deki haklarını ise; PKK almadı, AK Parti Hükümeti verdi!”

Demek oluyor ki;

Bunlar, “terör baronları”dırlar ve “Kürt halkı” ile ilgileri yoktur.

Bunlar “savaşmaz”lar;

“Savaş kışkırtıcılığı” yaparlar.

Daha doğrusu;

Kendileri savaşmaz,

Salakları savaştırırlar.

Ortada böyle bir PKK varken, CHP ve Bay Kemal Kılıçdaroğlu, daha neyi merak ediyor ki, Meclis’i olağanüstü toplantıya çağırıp, “Terörü konuşalım” diyor!..

Terör konuşulmaz ki!..

Terörle mücadele edilir!..

Hem, neyini konuşacaksın ki?..

Her şeylerini biliyoruz!..

En başta da “kalleşlik”lerini!..



Ben, bunu nasıl yaparım?

Buyrun, tam da günün mânâ ve ehemmiyetine uygun bir fıkra...

Adamın biri bir gün berbere gitmiş.. Belli bir süre bekledikten sonra sıra kendisine gelince berber koltuğuna oturmuş.

Berber, adama:

- Tıraşınız nasıl olsun? deyince adam başlamış söylemeye:

- Soldan kahkül bırak, sağı kazı, arkayı sıfıra vur, ortadan bir merdiven şekli yap.

Berber şaşkın bir şekilde:

- Ama beyefendi, bunu ben nasıl yapayım? Bu ne biçim tarif?

Adam berbere sinirlenmiş:

- Geçen geldiğimde bunu tarifi olmadan nasıl yapmıştın?

“Kimyasal silâh” bahanesiyle Irak’ı işgal eden, ama bu arada bölgeyi “yaşanmaz” hâle getiren ABD, İngiltere ve Avrupa ülkeleri, oluşan “yeni karışıklık”tan sonra ne yapacaklarını bilmemenin şaşkınlığı içindeler.

“Suriye’yi nasıl dizayn etsek?.. Irak üçe bölündü ama hâlâ durulmadı... İran ne yapar, Rusya ve Çin’in etkisi ne kadar?”

Onlara şunu demek lâzım;

“Nasıl dağıttıysanız, öyle toparlayın!”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi