Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

PKK’ya kardeşlik çağrısı

PKK’ya kardeşlik çağrısı

Hedef, dört parçalı Kürdistan’ın birleştirip, “bağımsız Kürt devletini” kurmakmış...

Böyle diyorlar...

İnternet sitelerine girin, tezgâh altı yayınlarına bakın, mail gruplarını izleyin, hatta PKK siyasetini savunanlarla yüz yüze görüşün; hemen her müntesibin ağzından buna benzer sözler duyacaksınız...

Mesela biri şöyle yazmış (özetleyerek aktarıyorum): “İngilizlerin birinci dünya savaşından sonra yapay olarak çizdiği sınırlar, Kürdistan’ı Türkiye, İran, Irak ve Suriye arasında paylaştırdı. Her ulusun kaderini tayin hakkı vardır ve Kürtler de sonunda devletlerine kavuşacaktır...”

Doğrudur...

Birinci dünya savaşından sonra “yapay sınırlar” çizilmiştir, yapay devletler ortaya çıkarılmıştır...

Suriye, Fransızların; Irak, İngilizlerin hâkimiyet alanına bırakılmıştır.

Kürtlerin, Arapların ve Türklerin yaşadığı coğrafya da hâkimiyet alanlarına göre parçalanmış ve nihai düzenlemeyle birlikte dört parçaya bölünmüştür.

Bunlar olmuştur...

Fakat Kürtler, çoğunluk itibariyle, yani ruhen ve bedenen, tasfiye edilmiş imparatorluğun yanındadır ve “bağımsızlık” fikriyatından anladıkları, sadece ümmetin bağımsızlığıdır.

Bu cümleden olarak, ümmetin (Kürtlerin, Türklerin, Çerkezlerin, Lazların, Arapların) bir arada yaşayacağı vasatı oluşturan devletin (doğacak olan Türkiye Cumhuriyeti devletinin) bağımsızlığını/kurtuluşunu desteklemişlerdir ve Sivas Kongresi’yle birlikte bu sürece katılmışlardır.

Budur...

Efendim, ulus devlet temeline oturtulmuş Türkiye Cumhuriyeti, bütün protokollere ve verilen sözlere rağmen Kürt kimliğini tanımamış, Kürt haklarının üzerine yatarak bir tür “asimilasyon politikası” gütmüş, Kürt halkının onuruyla oynamış, baskı yapmış, zulüm üretmiş, “tedip hareketleri” çerçevesinde Kürtleri katletmiş, vs...

Bunlar da olmuştur...

Bir mekanizma olarak devlet, evet zulüm üretmiştir.

Bu zulümden payını Kürtlerle birlikte Türkler de almıştır. Manavlar da almıştır, Çerkezler de almıştır, Lazlar da almıştır, Pomaklar da almıştır.

Ulus devlet temeline oturtulmuş Türkiye Cumhuriyeti, demokratik mekanizmaları ketmederek (yani İkinci Grubu tasfiye ederek, milli mücadeleyi yürüten Birinci Meclis’i lağvederek, 1908’de kurulmuş çok partili parlamenter sistemi yıkarak, İzmir İktisat Kongresi kararlarını paspas yaparak, bürokrasiye dayalı bir yönetim anlayışı kurarak) bir tür “tek parti diktasına” yönelmiştir ama, bütün bunları “hususen” Kürtleri düşünerek yapmamıştır...

Devlet zaten böyle olduğu için böyle yapmıştır

Köprünün altından çok sular aktı.

Tek parti dönemi geride kaldı ve sistem demokrasiye evrildi...

Bu cümleden olarak, asimilasyon ve inkâr politikaları da geride kaldı.

Kürtler artık bu ülkenin eşit vatandaşları...

Kendi kültürünü gerçekleştirecek, kendi dilini öğrenecek ve öğretecek, isterse eğitimini kendi dilinde yapacak.

Bunun için kan dökmeye, metropolleri ateşe vermeye, hamile Kürt kadınlarını öldürmeye gerek yok...

Efendim, Kürt coğrafyası dört parçaya bölünmüş...

İtirazınızı, Kürdistan’ı dört parçaya bölüp yapay sınırlar çizen İngilizlere yapacaksınız.

Tek parçalı bir Kürdistan istiyorsanız, İngiliz karakollarını (yahut İngilizlerden nöbeti devralan Amerikan ve İsrail karakollarını) basacaksınız, bombalarınızı emperyal güçlerin metropollerinde patlatacaksınız.

Buna gelemiyorsanız ve “Hayır ben Türkiye’den de toprak kopararak bağımsız Kürdistan’ı kuracağım” diyorsanız, bunun mümkün olmayacağını bilmenizi isterim.

Türkiye Cumhuriyeti devleti ortadan kalkmadıkça, bağımsız bir Kürdistan zor... Hem de çok zor.

İyisi mi, kardeşçe bir arada yaşayalım...

İngilizlerin çizdiği yapay sınırları boş verelim... Irak’ıyla, Suriye’siyle, İran’ıyla, bütün sınırları yok sayan yeni bir düzen (yeni bir birlik) kuralım ve adına da isterseniz “Heval” diyelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Ahmet Kekeç Arşivi