Faruk Köse

Faruk Köse

Goman Dağı’na bayrak çekmek...

Goman Dağı’na bayrak çekmek...

Daha önce yazacaktım, ama heyecanların yatışmasını, duygusallıkların sükûnete ermesini, “akl-ı selim”in öne çıkmasını bekledim.


Öyle ya, “söz söyleyenin ne demek istediği”nden, “niyetin ne olduğu”ndan, ya da “sözün ne manaya geldiği”nden ziyade “neyi çağrıştırdığı”na bakıldığı; meselelerin akılla, düşünülerek değil de hislerle, “kanalize edilmiş kitlesel tavır”la ele alındığı; “esasın bırakılıp kabukla ilgilenildiği” psikolojik ortamda, söz söylemek için bazan beklemek icabediyor.

Bir devlet, kendi egemenliği altındaki bir arazi parçasına, büyük bir askeri operasyonla, havadan indirme yaparak ve gösteri yaparcasına bayrak çeker ve bu da “başarı” olarak, gururla takdim edilirse, bu, o devlet için aslında başarı mıdır, yoksa acziyete dayalı bir çırpınış mı? Bir devlet nasıl olur da kendini bu hallere düşürebilir? Bunun için ne yapmıştır, neyi yanlış yapmıştır, yapması gereken hangi doğruları yapmamıştır? Devleti bu durumlara düşüren, dolduruşa getiren, basit hareketlere iten(ler) kim(ler)dir?

Bir süre önce, uluslararası şer güçlerin taşeronu olan PKK terör örgütü, Kuzey Suriye’de fiilen oluşan “Kürt kurtarılmış bölgeleri”nden oluşturmak için Şamdinli’de yol kesip kimlik denetimi yapmaya başlamıştı. Bunun üzerine yapılan askeri operasyonların bitirildiği açıklanınca, terör örgütünün politik uzantısı olan BDP’nin eşbaşkanı Demirtaş, “Çukurca-Şemdinli arasındaki 400 kilometre PKK’nın denetiminde” demişti. Demirtaş’ın söyledikleri yenilir yutulur cinsten değildi: “Ordu sadece havadan karakollara lojistik destek yapıyor. Karadaki denetim PKK tarafından ele geçirilmiş durumda....”

Demirtaş abartıyor muydu? Dünkü Hürriyet’te Yılmaz Özdil, Beytüşşebap eski Kaymakamı Mesut Taner Genç’in “Ateş Hattında - Beytüşşebap Kaymakamı’nın PKK ile Mücadele Günlüğü” adlı kitabından iktibasla yazdı. Kaymakam’ın 1993-95 arası döneme ait yazdıkları, sanki Demirtaş’ı doğrular gibiydi:

“Vali beni kabul etti.... Köy ziyaretleri yapmamamı, çünkü, devletin kırsalı tamamen terk ettiğini, il ve ilçe merkezinde tutunulmaya çalışıldığını söyledi.... Beytüşşebap’a kadar 60 kilometre... Sürekli mayın döşeniyor. Aslında, bu yolu en az birkaç noktada her gün kesip, kimlik kontrolü yapıyorlar... Hiçbir kamu görevlisi karayolunu kullanmıyor... İnsanlar, aman kaymakam bey sakın şurdan aşağı inme, şurayı geçeyim deme gibi uyarılarda bulunuyor...”

Ancak Hükümet Demirtaş’ın iddialarını yalanladı. Asker ise iddiaların asılsız olduğunu ispat için öyle bir şey yaptı ki, sanki Demirtaş’ı doğrular nitelikteydi. Şemdinli’nin güneyindeki Goman Dağı’na 2 bin askerin katıldığı, korucuların da görev aldığı hava destekli operasyon yapıldı. Kobra helikopterleriyle Goman Dağı’nın zirvesine inildi, her yandan görülebilen dev bir Türk bayrağı dikildi. Böylece devletin ordusu, “üç-beş çapulcu”ya karşı kendi ülkesindeki bir dağın zirvesine, havadan indirme yaparak bayrak çekti; bunu da “hakimiyet bizde”nin isbatı olarak sundu.

Peki, o bayrak oraya karadan çıkılarak niye dikil(e)medi? Ya da, durum ne hale gelmiş ki, bir devlet, kendi ülkesinin bir dağına bayrak çekmek için 2 bin asker, geçici köy korucuları, savaş helikopterleri ve tanklarla, ağır silahlarla destekli askeri operasyon yapıyor! Demirtaş da aynını demiyor muydu? “Devlet karadan denetimi kaybetti, ancak karakollara havadan destek indiriyor” dememiş miydi? Şimdi bu operasyon, Demirtaş’ı haklı çıkarma anlamına gelmiyor mu? Ordu savaş stratejisini, propaganda stratejisini de mi doğru belirleyemiyor, ya da birileri orduyu manipüle mi ediyor da böyle bir hata yapılabiliyor?

Bugün o bayrak hâlâ Goman Dağı’nın tepesinde mi, merak ediyorum doğrusu. Askerin gündüz, havadan indirme yaparak çektiği bayrağı gece olunca teröristler indirmiş olmasın? Eğer bayrak çekilecekse, karadan yürüyerek dağa çıkılıp çekilemez miydi? Çekilemezse, böyle bir operasyonla PKK sözcüsü politikacının dediklerini onaylamış olmaz mısınız?

Büyük bir askeri operasyonla araziye bayrak çekip, korumaya alarak orada dalgalanmasını sağlamanın bir anlamı yok. Önemli olan, bayrağı yüreklere çekebilmek!.. Eğer yüreklere bayrak çekebilirseniz, dağın orasına burasına dikilen terör örgütüne ait simgelerin hiçbir anlamı kalmaz. Yok, eğer yürekleri kaybetmişseniz, nereye bayrak çekerseniz çekin, o bayrak bir gün oradan indirilir. Bu basiretsizlikle, hatada inatla, vatana da, millete de yazık olur.

Yüreklere bayrak çekmek için yüreklerin fethedilmesi lazım. Bu ülkede, Kürtlerle Türklerin yüreklerini bir arada tutacak, aynı frekansta atmasını sağlayacak tek fetih, o yüreklere, Cumhuriyet’in ilanından itibaren silinen, sökülüp atılmaya çalışılan İslam’ın yeniden yazılmasıdır.

Bunun için, daha önce de yazdım, rejimi değiştirecek, Laik-Kemalist ideolojiden vazgeçecek ve İslam Şeriatı’nı ilan edeceksiniz. Hayır mı? Kaymakam’ın yazdıklarını, Demirtaş’ın dediklerini bir daha okuyun; gözünüz-kulağınız haberlerden ayrılmasın!

Vatana-millete yazık etmeyin!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Faruk Köse Arşivi