D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Hafızamız ne alemde?

Hafızamız ne alemde?

“Beersheva” İsrail’de bir şehirmiş. Hem de 7. büyük şehir... Zihnimizden “herhalde İsrail’in Yahudi yerleşimciler için kurduğu yeni bir şehirdir” düşüncesi geçmiştir önce.


Fakat, bu şehirde tarihî bir camide yapılacak şarap festivali ile ilgili haber, şehrin yeni olmadığını gösteriyor.

Hem de bu cami Osmanlı döneminde yapılmış...

Osmanlı zihni bu adda bir şehir tanımıyor... Elbette bunun Arapça/Türkçe söylenişini bulmalıyız ki, zihnimiz yerine gelsin.

Bu şehir “Birüssebi”...

Birüssebi, çölün ortasında kurulmuş bir şehir. Ressam Naciye Neyyal Hanım’ın hatıralarından hayal meyal hatırımda. Abdülhamid döneminde Naciye Hanım’ın eşi Kudüs Mutasarrıfı Mehmet Tevfik Hamdi Bey merkezden gelen bir emir üzerine, çölün ortasında bir şehir çekirdeği kurmak üzere harekete geçiyor. Gerekli devlet binalarının temellerini atıyor, bazılarının yapımına bizzat nezaret ediyor.

Hatıratı okurken, iki şey beni çok etkilemişti. Birincisi, Mekteb-i Mülkiye’den yeni mezun olmuş genç bir Osmanlı bürokratının Kudüs gibi bir şehirde hakkıyla yöneticilik yapması, diğeri de, bugünkü ölçülerle “cahil” sayılabilecek eşinin bir vali veya mutasarrıf eşi olarak kendini kabul ettirmesi.

Neyyal Hanım, bilgili görgülü bir vali eşi gibi davranıyor. Güzel ata biniyor, iyi yüzüyor...

Mehmet Tevfik Bey’in kurmaya başladığı şehir kısa zamanda stratejik bir önem kazanıyor. Hicaz demiryolundan buraya bir hat veriliyor. Birinci Dünya Savaşı’nın sonuna doğru, 1917’de İngilizlerin eline geçiyor. Arap nüfusunun yoğunluğundan ötürü, kurulacak Filistin Arap devletine verilmesi kararlaştırılıyor önce. Fakat sonradan Araplar saf dışı ediliyor ve “Yahudi şehri Beersheva” ortaya çıkıyor.

Osmanlıların kurduğu şehirde cami, Kudüs Mutasarrıfı Abdülkerim Bey tarafından 1906 yılında yaptırılmış. Caminin bahçesinde ‘Vali Konağı’ varmış. Bu yapıların karşısındaki Osmanlı hükümet binası olarak bilinen yapı halen İsrail Savunma Bakanlığı’nın tasarrufundaymış.

Osmanlı’nın bölgede 1917’de hâkimiyetini kaybetmesinin ardından konak ve yönetim binası 1948 yılına kadar İngiliz manda yönetiminin idari binaları olarak kullanılmış. 1948’de İsrail devletinin kurulmasının ardından cami Etnografya Müzesi yapılmış. Geçen yıl da İsrail Yüksek Mahkemesi tarafından Sanat Tarihî Müzesi’ne dönüştürülmesi kararı alınmış.

Birüssebi’yi hâfızamıza iade ettiği için İsrail’e müteşekkir mi olmalıyız?

Fakat bu hatırlatmanın tarzı düşünülürse, bir İslâm mabedi üzerinde yapılan tasarruftan ötürü, zıddını yapmak gerekir herhalde!

Bu caminin avlusunda, tam da bugünlerde belediyenin ev sahipliğinde bir festival düzenlenecekti. Belediyenin ev sahipliğinde yapılacak festivalde İsrail’de üretilen şaraplar yarışacakmış.

Okuyucularımız, sanırım bu haberi duymuş ve çok da fazla ilgilenmemiştir. Ülke İsrail, şehir adı da zihnimizde bir çağrışım uyandırmıyor. Bir süre sonra, İslâm dünyasından ve Türkiye’den sesler yükselmeye başladı.

Cami bahçesinde yapılacak şarap festivali şiddetli tepkiler üzerine iptal edildi.

Birüssebi, Birinci Dünya Savaşı sırasında İngilizlere karşı düzenlenen Kanal Seferi’nin akim kalması üzerine, geri çekilen ordumuzun son direniş noktası olmuştur. Kudüs, Birüssebi’de savunulmaya çalışılmıştır.

Tarihin bundan sonrasını biliyoruz...

İngiliz kuvvetleri önce Birüssebi’yi ve ardından Kudüs’ü düşürmüşlerdir...

Ajanslarımız, gazetelerimiz, televizyonlarımız, hafızasızlığa mahkûm adeta. Önlerine bir haber geliyor ve onu olduğu gibi servis ediyorlar. “Beersheva”nın zihnimize yabancı bir yer olmayabileceğini, “Birüssebi” olabileceğini dahi düşünmüyorlar!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
D.Mehmet Doğan Arşivi