Faruk Köse

Faruk Köse

Hz. Peygamber’e hakarete tepki ile PKK terörü aynı şey mi?

Hz. Peygamber’e hakarete tepki ile PKK terörü aynı şey mi?

Görünen o ki, “İslam coğrafyası” için yeni bir “işgal dalgası” tezgâhta. “Arap Baharı” tabir edilen gelişmeler “Batı emperyalizmi”nin istediği istikamette gelişmedi ya, buna “bir şekilde müdahale” edilecek. Yanına “ABD’deki Başkanlık seçimi”ni de koyduğumuzda mevzuyu anlıyoruz; “ABD hükümetlerinin illa ki Müslüman kanı üzerine kurulması gerekiyor!” Sistem öyle kurulmuş.

Anlamadığımız, “avam”ıyla, “havas”ıyla “Müslümanların tutum belirleme zaafiyeti.”

Olayı biliyorsunuz. “Siyonist destekli” bir film yapılıyor. Filmde “Hz. Peygamber’e ve İslam’a galiz hakaretler” var. Bunun üzerine “İslam coğrafyasındaki hassas noktalar”da Müslümanlar ayağa kalkıyorlar. Zamanlamaya dikkat edin; tam da İslam Coğrafyası’nın ABD tarafından kanlı işgaline yol açan “ABD yapımı 11 Eylül tezgâhı”nın yıldönümünde, Batı’nın tüm çabalarına rağmen İslami yönetim kurulması yönünde hızla ilerleyen Libya’da ABD büyükelçisi öldürülüyor.

ABD Başkanı Obama’nın Dışişleri Sekreteri Clinton, büyükelçinin öldürülmesi üzerine şu cümleyi kuruyor: “Özgürleşmesine yardımcı olduğumuz bir ülkede nasıl böyle bir şey olabilir?” İşte kafalarının basmadığı nokta burası. Bir Müslümanın, canından çok sevdiği Peygamberine hakarete tahammül etmesi, “yokmuş gibi” davranması mümkün mü?
“Özgürleşme”sine yardımcı oldunuz diye, bir halkın dinini, inançlarını, kimlik ve kişilik değerlerini ayaklar altına alma; onurunu, şeref ve haysiyetini, hassasiyet noktalarını, kırmızı çizgilerini çiğneme hakkını da elde etmiş mi oluyorsunuz? Hayır, böyle olmuyor. ABD olarak, “Firavun tavrı”ndan, “Nemrut enaniyeti”nden vazgeçin artık! Vazgeçmediğinizde işte böyle oluyor.
ABD bu filmi derhal yasaklamalı ve yapımcılarını mahkemeye çıkarmalı.
“Efendim, ABD’de fikir ve sanat özgürlüğü vardır, öyle film falan yasaklanamaz” demeyin. Bir, Melih Gökçek’in deyimiyle, “tükürürüm öyle sanatın içine!” İki, ABD de bal gibi film yasaklıyor. Nitekim “Kod Adı Kılıçbalığı” adlı bir film, 11 Eylül tezgâhının ardından “şiddet içeriyor” gerekçesiyle yasaklandı. Ancak filmdeki şiddet sahnelerinden kat kat fazlası olan filmler yasaklanmazken bu filmin yasaklanmasının asıl sebebi, “ABD’nin dünyayı işgal tezgâhını deşifre etmesi”ydi. Demek ki oluyormuş.

Gelelim Müslümanların tutum belirleme zaafiyetine...
Avamın tutumunda ölçüsüzlük olduğu kesin. Elbette Peygamber’e hakaret karşısında susmamak, tepki göstermek, eylem yapmak; bu hakareti yapana da, izin verene de, yayana da hakarete son verilip özür dilenene kadar tepkili kalmak, ambargo, boykot, “kurumsal ve ticari hedefler”e karşı ölçülü saldırı mümkün. Ancak, filimle ilgili olmayan şahısların canına saldırı, “Müslümanca” değil, tam da “avamca bir hareket”tir. Özetle “avam eylemde haklı, ama ölçüde hatalı”dır.
Bence “havas”ın tutumu “avam”dan da hatalı. Buna dair yapılan iki açıklamaya dikkatinizi çekmek istiyorum. Biri Başbakan Sayın Erdoğan’a, diğeri Muhterem Fethullah Hocaefendi’ye ait.
Obama’ya başsağlığı dileyen Başbakan Erdoğan şu cümleleri kuruyor: “Ülkelerini yurtdışında fedakârlıkla temsil eden diplomatları hedef alan bu saldırıyı en sert şekilde kınıyorum. Türkiye, ABD ile terörle mücadele konusundaki işbirliğini önümüzdeki dönemde de sürdürmeye kararlıdır.”
Mavi Marmara’da İsrail tarafından şehid edilen “yardım gönüllüleri”ne taziye vermeyen Fethullah Hocaefendi de, ABD Büyükelçisi’nin ölümü üzerine yayımladığı taziye metninde şu cümleyi kuruyor: “Bu saldırıyı en şiddetli şekilde kınıyor ve bu vesileyle faili kim olursa olsun terörün her türlüsünü lanetliyorum.”

Yani; kendi kulvarlarında en çok izleyeni olan “en popüler siyasetçi” ile “en popüler din adamı”, iki noktada birleşip ortak dil kullanıyorlar:
1- Hz. Peygamber’e hakarete tepki göstermeyi “terör” olarak nitelendiriyorlar.
2- Bu olaylara sebep olan filmi yapanlara karşı resmi bir tepki göstermiyorlar.

Her iki “lider”e soruyorum:
Evet, tepkide sınırlar aşılmış, belki cinayet de işlenmiştir. Ama “Hz. Peygamber’e hakarete gösterilen tepki” ile mesela “PKK terörü” aynı şey midir? “Haklı davalar” terör müdür? Gâvur yapınca “hata”, Müslüman yapınca “terör” denmesi makul müdür?
ABD Irak’ı “özgürleştirirken”, Afganistan’ı “Taliban’dan kurtarırken” kaç milyon insan öldürmüştür? Buna karşı tek bir cümle sarf ettiniz mi?
Hadi büyükelçinin öldürülmesini kınıyorsunuz, aynı “kınama metni” içinde, olaylara sebep olan filmin yapımcılarını, buna müsaade eden ABD makamlarını, yayan servisleri neden kınamıyor; neden, İslam coğrafyasında yükselen tansiyonun düşürülmesi için ABD’yi filmi yasaklamaya davet etmiyorsunuz?
Herkes dilediği gibi İslam’a, Hz. Muhammed’e küfredecek, hakaret edecek; ama Müslümanlar “maslahat icabı” her zaman “sükûnet”le bu saldırılara boyun eğecek, öyle mi?
“Havas” dinine sahip çıkmazsa, “avam”ın elinden gelen bundan ibarettir; kusura bakmayın!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Faruk Köse Arşivi