M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Feminist Reformcular

Feminist Reformcular

Camiler kadınlara kapalı değildir. Arzu eden muhterem Müslüman kadınlar camilere gelip ibadet edebilir. Caminin neresinde? Kadınlara ayrılmış olan bölümlerinde... Bazı reformcular, kadınlarla erkeklerin karışık olarak namaz kılmasını istiyor. Bu bir sapıklıktır.

Hür ve mukim Müslüman erkeklerin farz namazları cemaatle kılmaları gerekir. Kadınlar için böyle bir mecburiyet ve hüküm yoktur.

Ehl-i Sünnet Müslümanlığında kadınların ille de camilere gelmeleri diye bir problem ve gündem maddesi yoktur.

Genç hanımların camilere gelmelerinde sakıncalar, fitneler vardır.

Kadınlar camilere gelebilirler ama namazları evlerinde kılmaları daha uygundur.

Son Ramazanda değil, daha önceki Ramazanda bir gece yatsı ve teravih namazında Ankara Hacı Bayram camiinin içine erkek cemaat alınmaması, sadece kadınların alınması, bu maksatla otobüs ve minibüslerle camiye kadın taşınması, on dört asırlık İslam tarihinde eşi görülmemiş bir bid'at ve reform hareketidir.

Ezan okunduktan sonra camiye erkek Müslümanların alınmaması bir zulümdür, ayrıcalıktır.

Resulullah Efendimizin (Salat ve selam olsun ona) sahih hadîs-i şeriflerinin AB ve Feminizm normlarına göre ayıklanması çok vahim bir reform, tahrif ve bid'at hareketidir.

İslamda kadınlarla erkekler Şeriat önünde, Müslüman olmak bakımından eşittir ama kadınla erkek arasında mutlak eşitlik yoktur.

Kadınlar bazı hususlarda erkeklerden, erkekler bazı hususlarda kadınlardan üstündür.

Dünyanın hiçbir ordusunda erkek asker ile kadın asker sayısı eşit değildir.

Olimpiyat müsabakalarında kadın atletlerle erkek atletler ayrı gruplar olarak yarışır.

Kadın erkek karışık futbol takımı yoktur.

Dünyanın hiçbir parlamentosunda erkek milletvekilleriyle kadın milletvekillerinin sayısı eşit değildir.

Kadınları camilere doldurmak, Hacı Bayram camiine bir yatsı ve teravih namazında erkek cemaat almayıp camiyi kadınlarla doldurmak, erkek kadın karışık saflar tutulmasını istemek büyük, dehşet verici, , yıkıcı, korkunç bir bid'attir.

Fizikî güç bakımından (istisnalar dışında) kadınlar erkekler kadar güçlü değildir.

Kadınlarla erkeklerin düşünce yapılarında farklılıklar vardır.

Kadınların muayyen halleri, onları zayıf düşürür.

İslam'ın tesettür farzı, kadınları alçaltmaya yönelik değil, bil'akis yüceltmeye yöneliktir.

İslam, resmî fahişelik belgeleriyle bazı bedbaht kadınların, köleliklerin en iğrenci ve kötüsü olan seks işçiliği yapılmasına, bundan KDV ve gelir vergisi alınmasına asla izin vermez.

Gerçek bir İslam devletinde, genelevler imparatoriçesi Madam'a devlet törenleriyle vergi rekortmenliği ödülü verilmesi gibi bir rezalet ve skandal yaşanmaz.

Yüce İslam dini, kadın ve kızların şehvet/seks aleti olmalarına izin vermez.

İslam dininde, kadınlara olduğu gibi erkeklere de iffet, hayâ, edeb konusunda sınırlar çizilmiştir.

İslam dini zinayı büyük günah, büyük ahlaksızlık sayar ve evli zinacılara recm cezası verir. İslamda recm haddi olmadığını iddia etmek hezeyandan ibarettir. Bütün hadîs külliyatlarında ve fıkıh kitaplarında recm ile ilgili bahisler ve hükümler vardır.

İslamın üç yüzden fazla kesin hükmünün, haram ve helalinin, farzının tarihsel olduğu ve bugün geçerli olmadığı iddiası ciddiyetten uzak bir safsatadır.

Fazlurrahman adlı kişinin tarihsellik ve tatiliye mezhebi sapık bir mezheptir.

Ehl-i Sünnet İslamlığını kaldırıp, onun yerine Fazlurrahman mezhebini getirme teşebbüsleri gerçek İslam'ı yıkmaya yöneliktir.

Allaha, Resulüne, Kur'ana, Sünnete, Şeriata sâdık mü'mine kadın ve kızların, reformcuların ve bid'atçilerin tuzaklarına düşmemeleri ve İslam'ın Cadde-i Kübrasında yürümeleri beklenir.
* (İkinci yazı)
Cehalet Gaflet Hıyanet

Soru şudur: Müslüman dünyası, kendini kurtarmak, zillet ve esaretten izzet ve hürriyete kavuşmak için müşterek bir strateji, plan ve program yapabilir mi?

Böyle bir şey aklen mümkündür ama bugünkü durumda gerçekleşmesi çok zordur.

Niçin?

Müslümanlar o kadar bölünmüştür ki, birleşmeleri bir mucize olur.

Müslümanların akılları (nadir istisnalar dışında) dumura uğramış, çocuklaşmıştır.

1924'ten bu yana İslam dünyasının başında gerçek veya sûrî, güçlü veya güçsüz bir Halife yoktur.

İslam dünyasını çekip çevirecek güçlü ve vasıflı bir ulema ve fukaha sınıfı yoktur... Tasavvuf hayatı çok sönükleşmiştir...

İslam dünyasını peşine takacak bir Şamil, bir Emir Abdülkadir, bir Nureddin Zengi, bir Salahaddin yoktur...

İslam dünyasında sayısız yıldız vardır ama bir güneş yoktur, bir Bedr-i munir yoktur.

Çağdaş Müslümanlar birleşmemek konusunda sanki ittifak etmiştir.

Soruyorum: Bütün İslam dünyasını kapsayan ciddî, ipe sapa gelir bir kurtuluş stratejisi, bir necat ve felah plan ve programı var mıdır?

İslam dünyası (yine istisnalar dışında) iki şeyin çok gerisinde kalmıştır:

Bir: İslamın... İki: Çağdaş dünyanın, çağdaş kültürün, çağdaş zekânın...

Bir buçuk milyarlık İslam dünyası vardır ama İslam'ın temel değerleri hayata uygulanmamaktadır.

On altıncı asırda Osmanlı İslam devleti dünyanın en büyük devletiydi. O muazzam imparatorluk İstanbul'dan Halife ve Sultan tarafından idare ediliyordu.

Zamanımızda İslam kalesi içten feth edilmiş ve Müslümanlar köle ve esir statüsüne düşürülmüştür.

Bunun asıl ve ana sebebi İslam düşmanları değil, bizzat Müslümanlardır.

Müslümanlar hıyanete uğramışlar ve hıyanet etmişlerdir.

Müslümanlar kendi cehaletlerinin, gafletlerinin kurbanı olmuşlardır.

Müslümanların büyük bir kısmı namazı terk etmişler ve şehvetlerine uymuşlardır.

Müslümanlar dünyevîleşmişler ve belâlarını bulmuşlardır.

Cehalet, gaflet ve hıyanet o dereceye varmıştır ki, Kur'ana, Sünnete Şeriata açıkça aykırı olan küfürleri, bid'atleri, hükümleri milyonlarca Müslüman beğenmekte, onlardan razı olmaktadır.

Müslümanlar küfre, nifaka, sapıklığa, bid'atlere, büyük günahlarının açıkça işlenmesine kanıksamış ve alışmıştır.

Müslümanlar emr-i mâruf ve nehy-i münker yapmamaktadır. Bu farzın terkinin azap gelmesine sebep olacağı Hz. Peygamber (Salat ve selam olsun sona) bildirilmiştir.

Müslümanlar mevcut hürriyetten yararlanıp Kur'ana, Sünnete, Şeriata gereği gibi hizmet etmekten aciz durumdadır.

Müslümanların büyük bir kısmı bozuk bir düzenin haram rantlarıyla zengin olmak için çırpınmaktadır.

Şaşkınlık o raddeye varmıştır ki, nice Müslüman istidracları keramet sanmaktadır.

Şu koskoca Türkiye'de on seçkin İslam temsilcisi bir araya gelip de dört başı mâmur bir kurtuluş plan ve programı yapmamaktadır.

Netice: Ya bugünkü gafletten, cehaletten, ittihatsızlıktan, gayretsizlikten, hamiyetsizlikten, mürüvvetsizlikten, parçalanmış ve bölünmüş olmaktan kurtuluruz, yahut layık olduğumuz cezayı çekeriz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi