M. Emin Parlaktürk

M. Emin Parlaktürk

“Vesile” Anlayışı ve Ömrü Uzatan Büyük Zat!

“Vesile” Anlayışı ve Ömrü Uzatan Büyük Zat!

Hayatımız, hayata nasıl baktığımızla şekillenir.

Nasıl bakarsak öyle görür, nasıl görürsek öyle düşünürüz.

Nasıl düşünürsek öyle inanır ve nasıl inanırsak öyle yaşarız…

Sonuçta, yaşadığımız gibi ölmüş oluruz.

Hayatı değiştirmek, ancak düşünceyi değiştirmekle mümkündür.

Bu yüzden Allah cc., insana akıl vermiş ve düşünmeyi öğütlemiştir.

Düşünmek, tefekkür ve tedebbür etmek; kişiyi gerçek imana götüren ana arterdir.

***

Bir Müslüman’ın ağzından çıkan şu cümle, yazımın konusudur. Diyor ki:

“Adamın ömrü bitmişti, falanca büyük zat devreye girdi, adamın ömrünü uzatıverdi!..”

Güya, Allah katında hatırlı olduğuna inandığı bu büyük zat vesilesiyle adamın kurtulduğunu anlatıyordu.

Belli ki, bu Müslüman; “bir şeyi vesile etmek” ile “vesileyi ilahlaştırmak” konusunu birbirine karıştırıyordu.

Ömrü veren ve alanın ancak Allah olduğunu, ömrü uzatma ve kısaltma işinin de ancak Allah’ın yetkisinde bulunduğunu sanki bilmiyordu.

Belki biliyordu ama düşüncesi farklı olduğu için böyle inanıyordu.

Mekkeli müşriklerin Allah’ı bilip de gereğince inanmadıklarına benziyordu bu durum.

Belki, bunun bir “şirk” olduğunu duyduğu halde, düşüncesini değiştirmediği için böyle inanmaya devam ediyordu…

Çünkü, kişiyi böyle inanmaya sevk eden çevreler, ısrarla şu ayeti ileri sürüyorlardı:

“Ey iman edenler! Allah’tan korkun, O’na yaklaşmaya vesile arayın ve O’nun yolunda çaba harcayın ki, kurtuluşa erebilesiniz.” (Maide,35).

Bu Müslüman’a göre, buradaki “vesile” mutlaka o zat olmalıydı…

Zira, ona öyle gösterilmiş, böyle inandırılmıştı…

Düşüncesi değişmedikçe de, böyle inanmaya şüphesiz devam edecekti…

***

Bütün müfessirlerin ittifakıyla sabittir ki, ayette geçen “vesile” kelimesinin anlamı; “kişiyi Allah’a yaklaştıran amel”dir.

Amel’den maksat da; Allah’ın emrettiklerinin yerine getirilmesi, yasaklarının terk edilmesidir.

Bu amelleri, elbette insanın bizzat kendisi yapacaktır.

Yoksa, amellerini bir başkasına havale edip onu bir taşeron gibi kullanarak değil!

Veya dini vazifelerini görmede, tövbesini ve duasını kabul ettirmede şahısları vesile kılarak değil!...

Ya da yukarıdaki örnekte olduğu gibi, Allah’a torpil yapacak birilerini devreye sokup hayatını uzatmak veya dünya ile ahiretini kurtarmak hayaline kapılarak değil!..

Ayeti böyle anlayıp tevil etmek, böyle yorumlamak, ayeti bağlamından koparmaktır.

Kur’an ayetleri ve sahih hadisler, asla böyle bir anlayışa kapı açmaz.

Kişiyi Allah’a yaklaştıracak amellerin ne olduğu, Kur’an-ı Kerim’de tek tek sayılmıştır.

Hepsi de amel’le ilgilidir, şahıslarla değil!
Kudsi hadislerde de, kişiyi Allah’a yaklaştıran en önemli şeyin Allah’ın farz kıldığı ibadetler ile nafileler olduğu açıkça belirtilir. (Ahmed b.Hanbel, Müsned, 6/256).

Bu gerçeklere rağmen, ayeti farklı yorumlayıp “vesile” yi şahıslara endekslemek ve Allah katında “torpil yapan, kayıran, kurtaran” olduklarından hareketle onlardan medet ve necat ummak, cahiliye geleneğine aittir.

***

Unutmayalım.

Kabe’de dikili putların tamamı ve bunların en büyüklerinden Lat, Menat, Uzza ve Hubel putlarının her biri ayrı ayrı şahısları temsil ediyorlardı.

Ve bu zatlar, yaşarlarken insanların manevi önderleri ve dini rehberleri idiler.

Öldükten sonra, insanlar onları daha da yücelttiler, resimlerini ve suretlerini yapmaya başladılar.

Onlara bakarak ibadetlerini yapıyorlar, onlarla ancak Allah’a ulaşacaklarına inanıyorlardı.
Bu insanlar, Allah’a inanmalarına rağmen bu zatları da Allah’ın yanına koyarak onları kutsallaştırdılar.

Allah katında çok yüksek değerleri olduğuna inanılan bu zatları araya koyup Allah’a ulaşmada bunlardan yardım dilemeye, bunların isimleriyle dua etmeye başladılar.

Şirk toplumu böyle oluştu.
***

Allah Rasulü (a.s) bu sakat düşünceyi değiştirmek üzere, bütün putları önce Kabe’den sonra da kalplerden temizleyerek “tevhid” inancını tesis etti.

Düşünce değişti, tevhid yerleşti.

Bugün de, tevhid inancını aslına döndürmek ve kalplere yerleştirmek için, önce düşünceyi değiştirmek gerek!

Düşüncelerini bu doğrultuda değiştirmeyen kimi okuyucuların, bu yazıdan dolayı yazarını “tasavvuf ve tarikat düşmanı” diye yaftalamasına hiç şaşırmayacağım!..

twitter.com/parlakturk
facebook.com/vaktulemin




Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
124 Yorum
M. Emin Parlaktürk Arşivi