Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

10 günlük ayrılıktan sonra, yeniden merhaba

10 günlük ayrılıktan sonra, yeniden merhaba

Alt ta­ra­fı 10 gün... Siz­ler­den ay­rı kal­dı­ğım bu 10 gün için­de ne­ler ol­du, ne­ler... AK Par­ti, 4. Bü­yük Kong­re­si’ni yap­tı, PKK “kal­leş­çe sal­dı­rı­lar”ına de­vam et­ti, mer­hum Cum­hur­baş­ka­nı Tur­gut Özal’ın me­za­rı açıl­dı ve es­ki baş­ba­kan Tan­su Çil­ler baş­ta ol­mak üze­re “28 Şu­bat mağ­dur­la­rı” Dar­be­le­ri Araş­tır­ma Ko­mis­yo­nu’na ifa­de ver­me­ye baş­la­dı­lar.


Bun­la­rın hep­si, el­bet­te apay­rı bi­rer ya­zı ko­nu­su...

Me­se­lâ AK Par­ti 4. Bü­yük Kong­re­si’ni ge­niş ge­niş yaz­mak is­ter­dim... Hem, Kong­re’ye ka­tı­lan “mi­sa­fir”le­re, hem de Baş­ba­kan Tay­yip Er­do­ğan’ın 2.5 sa­at­lik “sa­mi­mi, iç­ten ve duy­gu­sal” ko­nuş­ma­sı­na uzun uzun te­mas et­mek is­ter­dim.

Ama, bil­di­ği­niz gi­bi;

“Sı­la-i ra­him” yap­tım...

Son 10 gün için­de; hem rah­met­li an­nem ve ba­bam baş­ta ol­mak üze­re ahi­re­te in­ti­kal et­miş bü­tün ya­kın­la­rı­mı ve “şe­hit as­ker­ler”imi­zin ka­bir­le­rin­i zi­ya­ret edip du­alar oku­dum, hem de “eş-dost-ak­ra­ba” ve Yü­cel Türk­doğ­ru gi­bi, yıl­lar­dır gör­me­di­ğim ar­ka­daş­la­rı­mla hasret giderdim...

ÇAL­DAĞ’DA KAT­Lİ­AM

Ta­biî, bu ara­da Tur­gut­lu’ya gi­dip, “Çal­dağ’da­ki son du­rum”u gör­me­den gel­mek ol­maz­dı.

Ar­ka­da­şım Hü­se­yin Em­rem ve Tur­gut­lu TE­MA Tem­sil­ci­si Ay­la Yö­net ha­nı­me­fen­di ile bir­lik­te Tur­gut­lu’nun ilk ca­mii Ha­cı Zey­nel Ca­mii’nde Cu­ma na­ma­zı­nı eda et­tik­ten son­ra, Çal­dağ’a gi­dip, bir da­ğın na­sıl oyul­du­ğu­nu, 5-10 yıl­lık çam ağaç­la­rı­nın na­sıl kat­le­dil­di­ği­ni, bir de­fa da­ha ye­rin­de gör­dük ve fo­toğ­raf­lar­la bel­ge­le­dik... Önü­müz­de­ki gün­ler­de, in­şal­lah bu ko­nu­yu gün­de­me ge­ti­re­ce­ğim.

VE­RİM­Lİ SOH­BET­LER

Gün­le­ri­min ço­ğu­nu Sa­lih­li’de ge­çir­dim... Ta­bii, Sa­lih­li de­yin­ce, Hic­ret Ki­ta­be­vi’nin sa­hi­bi Emin Sert ağa­bey­den bah­set­me­den geç­mek ol­maz... İşa­da­mı Fa­ruk Se­ve­roğ­lu be­yin ver­di­ği, Emin Sert ağa­be­yin or­ga­ni­ze et­ti­ği ve ara­la­rın­da öğ­re­tim üye­le­ri­nin, okul mü­dür­le­ri­nin, öğ­ret­men­le­rin, avu­kat­la­rın, dok­tor­la­rın ve STK tem­sil­ci­le­ri­nin bu­lun­du­ğu ak­şam ye­me­ğin­de hem “odun köf­te” ye­dik, hem de “Tür­ki­ye ve dün­ya me­se­le­le­ri”ni ko­nuş­tuk... 50’ye ya­kın “seç­kin in­san”ın ka­tıl­dı­ğı ye­mek, tam bir “be­yin fır­tı­na­sı” ha­va­sın­da geç­ti ki, şah­sen ben, ko­nuş­ma­lar­dan çok is­ti­fa­de et­tim...

Bu ara­da De­niz­li’den ve İz­mir’den ge­len okur­la­rı­mız­la da ol­duk­ça ve­rim­li soh­bet­le­ri­miz ol­du...

Bu ge­zi­de; ha­len in­şa­atı de­vam eden Mev­la­na Ca­mii’nin ima­mı Meh­met Zen­gin ile Ye­ni Ca­mii’nin ima­mı Ab­dul­lah Er­gin ho­ca­lar­la ta­nış­mak ve on­lar­la soh­bet et­mek, be­ni çok mut­lu et­ti...

Ve yi­ne, bu ge­zi­de Göl­mar­ma­ra Kay­ma­ka­mı Ca­fer Sa­rı­lı ile ta­nış­mak­tan da bü­yük mut­lu­luk duy­dum... Ger­çi, da­ve­ti­ne ica­bet edip “Göl sa­za­nı” yi­ye­me­dik ama bir “çay” içi­mi bir­lik­te ol­mak bi­le, hay­li gü­zel­di... “Sı­cak il­gi”sin­den do­la­yı ken­di­si­ne bir de­fa da­ha te­şek­kür edi­yor, “obe­zi­te ile mü­ca­de­le” et­mek gi­bi “et­kin­lik”ler­de ba­şa­rı­lar di­li­yo­rum.

Dö­nüş yo­lun­da Bur­sa’ya da uğ­ra­dım... Ken­di ye­tiş­tir­di­ği mey­ve ve seb­ze­ler­den ik­ram ede­bil­mek için ni­ce­dir be­ni Bur­sa’ya da­vet eden hem hem­şeh­rim, hem oku­rum, hem de “um­re­daş”ım Meh­met Akif kar­de­şi­min da­ve­ti­ne ni­ha­yet ica­bet et­tim ve bir-iki sa­at­li­ği­ne de ol­sa uğ­ra­yıp, ken­di el­le­riy­le ye­tiş­tir­di­ği mey­ve ve seb­ze­ler­den ye­me im­kâ­nı bul­dum... Lâf ara­mız­da, dem­le­di­ği çay da çok gü­zel­di.

BİT­ME­YEN DUB­LE YOL

“Gü­zel” de­dim de ak­lı­ma gel­di... İs­tan­bul’dan Ya­lo­va’ya, Ya­lo­va’dan Bur­sa’ya, Bur­sa’dan Ba­lı­ke­sir’e, Ba­lı­ke­sir’den Ak­hi­sar’a ve ora­dan da Sa­lih­li’ye, “çok ra­hat bir yol­cu­luk” yap­tık...

Yol­cu­lu­ğu­muz çok ra­hat­tı, çün­kü “dub­le yol”da se­ya­ha­tin ta­dı bir baş­ka gü­zel...

Es­ki­den, TIR, kam­yon ve­ya trak­tör­le­rin pe­şin­de gi­der, on­la­rı sol­la­ya­bil­mek için kar­şı­dan ge­len olup ol­ma­dı­ğı­na ba­kar­dık... Ama şim­di, çift şe­rit­li yol­da ne kam­yo­nun ne de trak­tö­rün pe­şi­ne ta­kıl­mak var...

Kay­mak gi­bi yol...

Git, gi­de­bil­di­ğin ka­dar...

Yal­nız, bu ve­si­ley­le bir “si­tem”imi ak­tar­ma­dan ge­çe­me­ye­ce­ğim...

Efen­dim;

Ak­hi­sar-Sa­lih­li ara­sın­da, top­lam 50-60 ki­lo­met­re­lik bir yol var ki, “dub­le yol” ya­pı­mı­na yıl­lar ön­ce baş­lan­mış­tı... Ama, yol ya­pı­mı o ka­dar uza­dı ki, “yı­lan hi­kâ­ye­si”ne dön­dü.

Yo­lun dört­te üçü, hâ­lâ tek şe­rit gi­diş, tek şe­rit ge­liş... İşin ga­ri­bi, çok da dar... Bu me­se­le­ye Ulaş­tır­ma Ba­ka­nı sa­yın Bi­na­li Yıl­dı­rım mı el atar, yok­sa Ma­ni­sa Mil­let­ve­kil­le­ri mi, ora­sı­nı bi­le­mem. Ama, yı­lan hi­kâ­ya­esi­ne dö­nen bu “dub­le yol” ola­yı bir an ön­ce bi­ti­ril­me­li.

Zi­ra, Ak­hi­sar-Sa­lih­li ara­sın­da git­mek, İs­tan­bul’dan Ak­hi­sar’a git­mek­ten da­ha çok yo­ru­yor in­sa­nı.

Köy­le­re bi­le “dub­le yol” ya­pı­lan bir dö­nem­de Ak­hi­sar-Sa­lih­li ara­sı­nın “tek şe­rit­li” ol­ma­sı; bu ik­ti­da­ra hiç de ya­kış­mı­yor.

İn­şa­al­lah, önü­müz­de­ki yıl git­ti­ğim­de, bu ayı­bı tek­rar gör­mem!..

CA­Mİ­YE BEK­LE­RİZ

Uzun lâ­fın kı­sa­sı;

Git­tim, gör­düm, dön­düm.

Şü­kür, yi­ne bir­lik­te­yiz.

Bu­gün­kü ya­zı­yı, bir “peş­rev”, bir “gi­riz­gâh” ola­rak ka­bul edin...

İn­şal­lah, ya­rın­dan iti­ba­ren, yi­ne “ak­tü­el” ko­nu­la­ra gi­rer ve me­se­le­le­re bir­lik­te ka­fa yo­rar, “çö­züm” yol­la­rı­nı bir­lik­te ara­rız...

Ya­zı­ya son ver­me­den ön­ce, CHP Grup Baş­kan­ve­ki­li Mu­har­rem İn­ce’ye bir çift söz söy­le­mek is­ti­yo­rum.

Bay Mu­har­rem İn­ce; Baş­ba­kan Tay­yip Er­do­ğan’ın ce­vap­lan­dır­ma­sı ta­le­biy­le TBMM Baş­kan­lı­ğı’na ver­di­ği so­ru öner­ge­sin­de de­miş ki;

“Ca­mi­ler­de Ata­türk ve si­lâh ar­ka­daş­la­rı için dua edi­li­yor mu, edil­mi­yor mu?”

Ben­ce, Bay İn­ce’nin, bu­nu öğ­ren­mek için “so­ru öner­ge­si” ver­me­si­ne hiç ge­rek yok­tu... Gi­der­di bir ca­mi­ye; hem “na­maz” kı­lar, hem de “va­az” ve­ya “hut­be” din­ler, “Ata­türk ve si­lah ar­ka­daş­la­rı”na dua edi­lip edil­me­di­ği­ni ken­di ku­lak­la­rıy­la du­yar­dı...

Ama, be­ye­fen­di­ler “ca­mi”ye git­me­yi “ge­ri­ci­lik” sa­yı­yor­lar ve do­la­yı­sıy­la ca­mi­nin ya­nın­dan bi­le geç­mi­yor­lar... Do­la­yı­sıy­la da, ca­mi­nin için­de kim­le­re, han­gi du­ala­rın ya­pıl­dı­ğı­nı da bil­mi­yor­lar.

Her­hal­de “ab­dest” alıp “ca­mi”ye gel­mek, ora­da “rü­kû”ya eği­lip “sec­de”ye ka­pan­mak zor ge­li­yor be­ye­fen­di­le­re...

Alır­sın ab­des­ti, ge­lir­sin ca­mi­ye... Kı­lar­sın na­ma­zı, din­ler­sin va­az ve­ya hut­be­yi... O za­man gö­rür­sün “Ata­türk ve si­lâh ar­ka­daş­la­rı” için dua edi­li­yor mu, edil­mi­yor mu?..

Bu­nu, ni­ye Tay­yip Er­do­ğan’a so­ru­yor­sun ki; git, ken­din öğ­ren!..

Hep “ma­sa ba­şın­da” po­li­ti­ka ol­maz ki... Kon­for­dan fe­ra­gat edip, bi­raz “ara­zi”ye çı­kın...

Ba­kın, ben; “din­len­mek” için çık­tı­ğım “ta­til”de bi­le “ara­zi”de in­ce­le­me­ler yap­tım, “so­run”la­rı ye­rin­de gör­düm.

Tav­si­ye ede­rim;

Siz de ay­nı­sı­nı ya­pın...

Ya­pın ki;

Bir-iki in­san gö­rün!..

Gö­rün ki;

İn­san­lar, “CHP” di­ye bir par­tinin var­lığın­dan haber­dar ol­sun­lar!..

Bil­mem, an­latabil­dim mi?..

Bugün­lük bu kadar...


Meh­met Al­tan ni­ye ya­za­mı­yor?
Ma­lûm, “28 Şu­bat Sü­re­ci”nde bir­çok ga­ze­te ve ga­ze­te­ci “as­ke­rin he­de­fin­de”ydi ve sü­rek­li “teh­dit” edi­li­yor­lar­dı... Bun­lar­dan bi­ri de Meh­met Al­tan’dı... Meh­met Al­tan da, dö­ne­min üst dü­zey ko­mu­tan­la­rı ta­ra­fın­dan; “Ma­ka­tı­na sün­gü ta­kı­lıp, cep­he cep­he do­laş­tı­rıl­mak­la” teh­dit edil­miş­ti.
İş­te bu Meh­met Al­tan, 15 yıl son­ra bu­gün ku­ru­lan “Dar­be­le­ri Araş­tır­ma Ko­mis­yo­nu” ta­ra­fın­dan da­vet edil­di ve “ta­nık” ola­rak ifa­de­si­ne baş­vu­rul­du. Al­tan, Ko­mis­yon’da­ki ifa­de­sin­de de­miş ki: “O gün­ler­de Sa­bah ga­ze­te­sin­de­ki ya­zı­la­rım 4 gün­den 3’e in­di­ril­di, bir da­ha da 4’e çık­ma­dı... Ama o gün, hiç ol­maz­sa ya­zı ya­zı­yor­dum, bu­gün hiç ya­za­mı­yo­rum.”
Ya­ni de­mek is­ti­yor ki; “O gün­ler­de as­ker bas­kı­sı­na rağ­men ya­zı ya­zı­yor­dum, bu­gün Hü­kü­met bas­kı­sı yü­zün­den ya­zı ya­za­maz ol­dum!”
Öy­le mi aca­ba?..
Meh­met Al­tan, ger­çek­ten de “Hü­kü­met bas­kı­sı” yü­zün­den mi ya­za­mı­yor?.. Yok­sa, ya­zı­la­rı ge­re­ken il­gi­yi gör­me­di­ği için mi tek­lif al­mı­yor?..
Far­ze­de­lim ki, “Hü­kü­met bas­kı­sı” do­la­yı­sıy­la “yan­daş”(!) ga­ze­te­ler­de ya­zı ya­za­mı­yor, pe­ki “yol­daş” ve “can­daş” ga­ze­te­ler ne gü­ne du­ru­yor?..
Me­se­lâ Cum­hu­ri­yet’te ya­za­maz mı?..
Ya da “Ev­ren­sel” ve­ya “Bir­gün”de ni­ye yaz­mı­yor?..
Ha­di on­lar da yü­zü­ne bak­ma­dı di­ye­lim; “kar­de­şi­nin ga­ze­te­si”nde ni­ye yaz­mı­yor?.. “Hü­kü­met’e mu­ha­le­fet” ede­cek­sen, kar­de­şin Ah­met Al­tan’ın ga­ze­te­si Ta­raf’a gi­der, mu­ha­le­fe­ti­ni ora­da sür­dü­rür­sün!..
O da ol­ma­dı, pi­ya­sa­ya ye­ni çı­kan “Sol” ad­lı ga­ze­te­de ya­zar­sın!..
Ama, Meh­met Al­tan’ın der­di, ga­li­ba “ya­zı” yaz­mak de­ğil...
Eğer der­di bu ol­say­dı, ya­za­ca­ğı ga­ze­te çok...
“Pek okun­ma­dı­ğı” için mi tek­lif al­mıyor acaba?!?..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi