Faruk Köse

Faruk Köse

Angajman kuralları ve tezkere

Angajman kuralları ve tezkere

Uçak düştü. Kimse bunu beklemiyordu. Muhaliflerle başı belada olan Esed, bir de üzerine Türkiye’nin hışmını çekecek öyle mi? Böyle bir şey olamazdı... Ama oldu; Suriye uçağı düşürdü. Şimdi ne olacaktı? Başbakan olacağı açıkladı:
“TSK’nın angajman kuralları artık yeni aşamaya göre değiştirilmiştir. Suriye’den sınırımıza yaklaşan her askeri unsur tehdit olarak değerlendirilecek ve askeri hedef olarak muamele görecektir.”
Suriye’ye gözdağı verildi, “bir daha yaparsan görürsün” dendi. Ya uçak?... Üzerine bir bardak soğuk su içildi.
Suriye, bu “bir daha yaparsan görürsün”ü daha önce de duymuştu. Suriye uçakları ve helikopterleri defalarca sınır ihlaliyle Türkiye üzerinden manevra yapıp muhalifleri arkadan vururken de aynı “bir daha yaparsan görürsün”lere şahit olmuştu. Esed’in mermileri Kilis’e kadar ulaşıp Türk vatandaşlarını vururken de, daha önceki sınır aşımlarında veya bomba düştüğünde de... Bişeycikler olmuyordu. Esed, devam edebilirdi.
Ve etti de... Akçakale’ye düşen top mermisi, savaşın çirkin yüzünü Türkiye’ye taşıdı. TSK’nın angajman kuralları değişmişti ya, anında karşılık verildi, Suriye mevzileri bombalandı. Şu Esed’e iyi bir ders verilmişti yani. Ama acaba öyle miydi?
Askeri terim olarak “angajman”, “düşmanla çatışmaya girme” anlamını taşıyor. “Angajman kuralları” ise, bir ülkenin “savaşa girme, askeri müdahale şartları”nı ifade ediyor.
TSK, angajman kuralları çerçevesinde, sınıra yaklaşan unsurları takibe alır, bunların düşmanca hareket edip etmediklerini gözler, tehdit algılarsa veya ihlal olursa, ikaz eder ve son aşamada hedef gözetmeksizin ateş ederdi. Yeni angajman kurallarına göre bu süreç, Suriye için yerini “sıfır tolerans”a bıraktı. Suriye askeri unsurları, sınırı daha geçmeden “düşmanca hareket” olarak algılanıp, sınıra yakın bölgede vurulabilecekti.
Türkiye, “değişen angajman kuralları” çerçevesinde, Akçakale’ye düşen top mermisi üzerine Suriye’deki bazı askeri mevzileri bombaladı; ilaveten bir de “tezkere” çıkarıldı. Suriye konusunda, yabancı ülkelere asker gönderilmesi ve görevlendirilmesi de dahil, Hükümete 1 yıllık yetki verildi.
Ancak tezkere, bölgedeki gelişmelerin gerçek anlamda algılanmadığını da gösterdi. Çünkü tezkereye göre “güvenlik tehdidi”, sadece “Suriye Arap Cumhuriyeti’nin askeri unsurlarının ihlalleri, ülkemize yönelik saldırgan eylemleri”nden ibaret. Ya Esed yönetiminin Kuzey Suriye’yi ayrılıkçı PKK denetimine bırakması, onların da süratle yerel yönetimlerini oluşturması, ordularını kurması; böylece Kuzey Irak’tan sonra bir de Kuzey Suriye’nin ayrılıkçı Kürt hareketine “devlet statüsünde” zemin oluşturması nereye konacak? Bunu tehdit olarak görmeyen bir algıdan ne bekliyorsunuz? Yani mesele “güvenlik”se eğer, bu tehdide karşı bölgede nüfus bakımından PKK denetimindeki Kürt unsurundan çok olan “Türkmenlerin örgütlenmesini sağlayamayan bir savunma politikası”yla ne yapılabilir?
Tezkerede deniyor ki; “.....hudut, şümul, miktar ve zamanı Hükümetçe takdir ve tespit edilmek kaydıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesi ve görevlendirilmesi .... için bir yıl süreyle izin verilmesini....” Yani Suriye politikasını ABD’nin onamasına endekslemiş Türkiye’nin, tezkereyi “laf olsun kabilinden” çıkardığının da bir göstergesi değil mi bu? “Hudut”, “şümûl”, “miktar” ve “zaman” neye göre belirlenecek, bu konuda Türkiye’nin bağımsız bir stratejisi ve politikası var mı? Nitekim Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, “Hükümetin tezkere alması illa savaşacağı anlamına gelmez” demedi mi?
Tezkere çıkarıldı çıkarılmasına da, tam bir komediye dönüştürüldü. Bir ülkenin savunma politikası bu kadar mı ayağa düşürülürdü? Tezkere talebi daha Meclis’e verilir verilmez, hem “siyasiler”, hem de anlı-şanlı “uzmanlar” ekran ekran dolaştı; “aslında savaşmayacağız da, laf olsun kabilinden tezkere çıkarıyoruz” demekten başka bir anlam taşımayan açıklamalarda bulunuldu.
Zaten kullanılmayacak bir tezkereyi, halkını kıtır kıtır doğrayan Esed mi dikkate alacaktı? Nitekim almadı da... Önce, “şimdilik özür dilemiyoruz” açıklaması yaparak “tezkereyi kullan-mayacağız”ın ciddiyetini test ettiler. Adamlar inanamamış; “kullanmayacağız” açıklamasını Devlet ciddiyetiyle bağdaştıramamışlardı. Baktılar bişey olmuyor ve Türkiye “laf olsun kabilinden” tezkere çıkarmış, ardından bombalamaya devam ettiler. Hatay’daki zeytin bahçelerine top mermileri düştü. Peki “angajman kuralları” ne oldu? Zeytinlikte kimse ölmediği için Türkiye bunu tehdit olarak algılamadı.
Gümleyen top mermisiyle birlikte, angajman kuralları da güme gitti.
Tam da bunlar olurken, Sayın Egemen Bağış, öyle bir laf etti ki...
“Türkiye’nin askeri gücü Suriye’yi birkaç saat içerisinde bitirebilecek noktada!...”
Bak hele! Güler misin, ağlar mısın?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Faruk Köse Arşivi