M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Cemaatlere Karşı Değilim

Cemaatlere Karşı Değilim

çOK açık yazıyorum ama bazı cemaatçilere meramımı anlatamıyorum. Anlamıyorlar mı, anlamak istemiyorlar mı? Bu konuda aşağıdaki açıklama ve aydınlatmaları yapmam gerekiyor.

(1) Cemaatlerin faydalı hizmet ve faaliyetlerini elbette alkışlıyorum. Bir Müslümanın faydalı dinî hizmet ve faaliyetlere karşı olması mümkün müdür?

(2) Bazı cemaatlerin faydalı olmayan, zararlı faaliyetlerini (isim vermeden anonim bir şekilde) tenkit ediyorum.

(3) Bazı cemaatler ve gruplar, İslâm’ın Allah katında tek hak ve makbul din olduğu inancına aykırı beyanlarda bulunuyor, faaliyetler yapıyor. Onları bir Müslüman olarak, fitne ve fesat çıkartmayacak şekilde tenkit etmek boynumun borcudur.

(4) Bazı cemaatler, Peygamber Efendimizi inkar ve tekzib eden, Kur’an’ı ilahî hak kitap olarak kabul etmeyen, İslâm dinini uydurma bir din olarak gören kafirleri ehl-i necat ve ehl-i Cennet yapıyor. Bu bozuk inancın ve görüşün mutlaka tenkit edilmesi gerekir.

(5)   Bazı bozuk ilahiyatçılar, bir cemaatin gölgesinde şu yanlış görüşleri yayıyor: “Bütün insanların Müslüman olmaları dinin, Kur’an’ın hedefi değildir”... “Peygamberimiz ‘Yahudiler mutlaka Müslüman olsun’ demiyor, ‘Hıristiyanlar mutlaka Müslüman olsun’ demiyor...” (Alıntılar aynen alınmıştır.) Bu yanlış görüşleri tenkit etmeyip de ne yapacağız?

(6) Bir cemaat, Kelime-i Tevhid’in “Muhammed Resulullah” kısmına iman etmeyenleri de kurtulmuşlar zümresine ilhak etmektedir. Böyle bir inanç Kur’an’a zıttır. çünkü Kur’an’da “Her kim Allah’a ve Resulüne inanmazsa bilsin ki, Biz kafirler için çılgın bir ateş hazırlamışızdır” (Sûre 48, ayet 13) buyurulmaktadır. Müslümanlığın temel inançlarından biri de BüTüN PEYGAMBERLERE iman etmek, onlardan hiçbirini inkar ve tekzib etmemektir. Hazret-i Muhammed’in risaleti, tebliği, dâveti kendisine ulaşıp da bunları inkar edene necat da yoktur, Cennet de. Kaldı ki, Teslis inancına bağlı olanlar, Kelime-i Tevhid’in birinci kısmına da iman etmiş sayılmazlar, çünkü Hz. İsa Efendimizi tanrı, Allah’ın oğlu olarak kabul ederler.

(7) Bazı cemaatler zekatları topluyor ve fakir fukaranın haklarını gasb etmiş oluyor.

(8) İsrail, ABD, Mossad, Cia ile işbirliği yapıldığına dair birtakım rivayetler vardır. Kimler yapıyor? Burası kesin olarak belli değil ama bu konuda ümmet-i Muhammed’i uyarmak gerekmez mi? Yarası olmayan gocunmasın...

(9) Bazı cemaatler, Kur’an’ın ve Sünnetin sınırlarını aşarak başlarındaki zevatı hiç hatâ etmez, günah işlemez masum kimseler olarak gösteriyor. öyle sapık kişiler ve gruplar var ki, Resûl-i Kibriya aleyhissalatü vesselam Efendimize hakaret edilince kılları kıpırdamıyor ama kendi başkanlarına toz kondurulunca korkunç tepki gösteriyor. Bunların tenkit edilmesi, uyarılması gerekmez mi?

Kur’an, Sünnet, icma, ahkam-ı şer’iye sınırları içinde hayırlı hizmetler yapan cemaatlere minnettar ve müteşekkiriz. Allah’ın tevfiki onlarla olsun.

Bir cemaatte hem hayır var, hem şer... Hayrına dil uzatmayız, şer ve yanlış tarafını isim vermeden tenkit ederiz.

Hayır yapıyor diye yanlış taraflarını ve faaliyetlerini de doğru bulup alkışlayacak değiliz.

Tekrar ediyorum:

Bütün hayırlı ve gerçek tarikatlara taraftarım. Hayırlı hizmet ve faaliyet yapan bütün cemaatlere ve vakıflara taraftarım.

İsim vererek kesinlikle tenkit ve uyarı yapmam. Bendeniz savcı değilim, hakim değilim, cellat değilim...

Evliyanın Kerametleri

EVLİYAULLAH’ın kerametlerini iki zümre inkâr eder. Birinciler dinsizler, ateistler, pozitivistlerdir. Bunların son ikisi Allah’ın varlığını bile kabul etmez. Velilerin kerametlerini inkar ve tekzip etmelerine şaşılmamalıdır. İkinci zümre Müslümanların içindeki bir taifedir. İşte onlara şaşılır.

Bir velinin kerameti, mensup olduğu Peygamberin bir nevi mucizesidir.

Velilerin en önemli kerametleri şunlardır: Tarikat ve tasavvuflarının Şeriat-ı garra-i Ahmediyeye uygun olması. Şeriattan zerre kadar sapan/inhiraf eden tarikat hak tarikat değildir.

İtikatta Kur’an’a, Sünnete, icmâ-i ümmete uygunluk.

Salavat-ı mefruzayı (farz namazları) dosdoğru kılmak.

Cemaate devam. Bursa şeyhlerini anlatan “Yadigâr-ı Şemsi” adlı kitapta, eski şeyhlerden muhterem bir zatın 50 sene boyunca farz namazlarını hep cemaatle kıldığı yazılıdır. İşte bu büyük bir keramettir.

Resûl-i Kibriya aleyhi ekmelüttahaya Efendimizin sünnetine bağlılık, O’nun ahlâkı (huyları) ile mütehalli olmak (süslenmiş bulunmak), ne güzel bir keramettir.

Bazı velilerde tayy-i mekân kerameti görülmüştür. Bu da bir keramettir ama Şeriata uygunluk, namaz ve cemaat gibi konulardaki kerametler ondan daha büyüktür. Büyüklerimiz, bir adam batmadan su üzerinde yürüse, lakin onda şeriata aykırı haller olsa, o görülen şey keramet değil, istidractır (bozuk kişilerde görülen harika işler) buyurmuşlardır.

Rufaî tekkelerinde yapılan âyinlerde bürhan gösterilir. Cezbe haline gelmiş dervişlerin vücuduna şişler batırılır. Kan akmaz, acı vermez. Bir müddet zikirden sonra şeyh efendi bismillah der, şişi çıkartır, yaranın üzerine parmağını bastırır, hiçbir iz kalmaz. Bazı büyük rufaî şeyhleri şiş yerine bıçak ve kılıç kullanmışlar ve yine hiçbir şey olmamıştır. İşte bütün bunlar, Efendimiz İbrahim Halilullah’ın (aleyhisselam) ateşte yanmama mucizesinin bir devamı mahiyetindedir. Cezbe halindeki gerçek dervişleri ateş yakmaz, kılıç kesmez. Bütün bunlarda akıl, vicdan ve fîraset sahipleri için ibretler, burhanlar vardır.

Salih Müslümanların faziletleri de olağanüstü hallerdendir. İnsanların lisanından emin olduğu (güvende bulunduğu) bir Müslüman kerim bir Müslümandır.

Hâtemülenbiya Habib-i Kibriya Fahr-i Kainat aleyhi ekmelüttahiyyat Efendimizi çok sevmek de büyük kerametlerdendir.

Eskiden yoktu ama şimdi uçaklar var, uçmak önemini yitirdi. Kuşlar da uçuyor.

Güzel ahlâklı olmak ne büyük keramettir.

Kendini beğenmemek, nefsini kötülemek... Bunlar da keramet.

Allah’ın verdiği nafakayı muhtaç kardeşleriyle paylaşmak...

Ehlî (evcil) ve vahşi hayvanlara, bitkilere, sulara, toprağa, denize zarar vermemek...

Benlikten kurtulmak için hiç olmaya çalışmak...

Haramdan ve şüpheli şeylerden kaçınmak.

Bunlar hep keramettir.

Gurur, kibir, nefsaniyet ile keramet bir yerde olmaz.

Ben diyende hayır yok.

Hiç olabilmek, ne büyük keramet.

İyilerin duaları üzerimize sâyeban (gölgelik) olsun.

âmin...

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi