Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

İsrailli çocuklar rahat uyusun diye, Filistinli bebekler katlediliyor

İsrailli çocuklar rahat uyusun diye, Filistinli bebekler katlediliyor

Geçen hafta birçok olay meydana gelmekle beraber, haftanın en önemli olayı, hiç kuşkusuz “İsrail’in Gazze’ye saldırısı”dır...


Olayı biliyorsunuz...


Gazze’ye her fırsatta saldırılar düzenleyen Siyonist İsrail’in hedefi bu defa Hamas’ın askeri kanadı İzzeddin El Kassam Tugayları Genel Komutan Yardımcısı Ahmed el-Caberi oldu. Kassam komutanı Caberi ile birlikte toplam 11 kişi şehid düştü... Şehid düşenler arasında 3 çocuk, 1 bebek, 1 kadın ve 1 de yaşlı bulunuyor. Başka saldırılarda da ayrıca şehidler verildi. Bu arada; “Başbakanlık binası” da bombalandı ve yerle bir edildi...

ABD, İsrail’in saldırı ve katliamlarına ‘meşru müdafaa’ diyerek destek verirken, Filistin Başbakanı Heniye, Filistin halkının İsrail saldırganlığına karşı birlik içinde karşı koyacağını belirtti ve İslâm dünyasından saldırıların önlenmesi için adımlar atılmasını istedi.

Saldırılara Türkiye, Mısır, İran, Tunus, Katar yönetimlerinden sert tepkiler gelirken, İstanbul gibi birçok dünya kentinde halk gösteriler düzenleyerek Siyonist İsrail’i lanetledi, hükümetlere İsrail’le ilişkilerini kesmesi çağrısında bulundu...

HAC’DAN 4 GÜN SONRA


İsrail’in füze ile katlettiği Ahmed el-Caberi nasıl biriydi?.. Onu, arkadaşı Fehd Şelludi, şöyle anlatıyor:

“Çok neşeliydi. Hep espri yapardı. 15 yıl zindanda kaldı. Beraber kaldığımız süre içerisinde hep bizim maneviyatımızı yükseltti. Kendisi aslen el Fetih mensubuydu, ancak zindanda Hamas şeyhlerinden Şehid Salah Şahade ve diğer büyük zatlardan etkilenerek Hamas mensubu oldu. Zindanda Şehid Salah Şahade’den ders aldı. Hayatı boyunca Filistin dışına çıkmadı. Tek ve son yolculuğu hac yolculuğu oldu. Ve hacdan döndükten 4 gün sonra şehid edildi.”

Bu ne güzel ölüm ki;

“Hac’dan 4 gün sonra” şehadet şerbetini içiyor... Allah, mübarek eylesin...

SHALİT’İN İNTİKAMI MI?

Peki, İsrail niye Caberi’yi hedef aldı, onunla birlikte 10 kişiyi niye öldürdü?..

Sorunun cevabı, “İsrail saldırısının ertesi günü” İsrail gazetelerinde yayınlanan bir “fotoğraf”ta yer alıyor.

Caberi; 2006 yılında bir tünelden geçerek İsrail’e girip sonraki beş yıl boyunca rehin tutulan Gilat Shalit adlı eri Gazze’ye getiren grubun lideriymiş...

2011 yılı Ekim ayında rehin erin İsraillilere iadesi sırasında çekilmiş fotoğrafta Shalit ile Caberi yan yana görünüyor o fotoğrafta...

Noam Shalit, Gilad’ın politikaya meraklı babası, Caberi’nin katledilmesi dolayısıyla demiş ki; “Gerekli bir adımdı.”

Yani;

“Oğlumun intikamı alındı” anlamında...

Görüyorsunuz ya;

Adamlar hem “din” hem de “kin” dolu... “Kin” dolular, çünkü Gilat Shalit’in 6 yıl önceki intikamını bugün alıyorlar... “Din” dolular, çünkü düzenledikleri “Bulut Sütunu” adlı saldırının adını, “Muharref Tevrat”tan almışlar!..

ONLAR RAHAT ETSİN DİYE!

22 Ocak’taki “Seçim öncesi propaganda” amacıyla başlatılan, biraz da “Obama’nın yeniden seçilmesi”ne “gözdağı” anlamı taşıyan saldırının amacı, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu tarafından şöyle açıklanmış;

“İsrailli çocuklar daha rahat uyusun diye bu operasyonu yaptık!”

Peki, “İsrailli çocuklar rahat uyusun” diye yapılan bu saldırıda ölen “10 civarında Filistinli bebek” ne olacak?..

İkisi henüz 1 yaşını bile doldurmayan “Filistinli bebekler”den henüz 10 aylık Hanen adlı bebek, “İsrail barbarlığı”nın sembolü olarak, şimdiden hafızalara kazındı bile...

Kaldı ki; İsrailli çocuklar rahat uyusalar bile, İsrail Başbakanı Netanyahu, o kadar da rahat değil...

İsrail’in bomba ve füzelerine misillemede bulunan Hamas’ın fırlattığı füzeler, İsrail’i “alârm” durumuna geçirmiş durumda.

Hamas’ın “Fecr-5” füzeleri, 1. Körfez Savaşı’ndan bu yana ilk defa İsrail’in savunma sistemi olan “Demir Kubbe”sini deldi ve Tel Aviv ile Kudüs’e ulaşıp 3 kişinin ölümüne yol açtı...

Tel Aviv ve Kudüs’te sokaklar “savaş sirenleri”yle çınlarken, İsrail Başbakanı Netanyahu da “rahat bir çalışma ortamı” için, çareyi “sığınak”lara sığınmakta buldu; iyi mi?!?..

Evet, evet;

“Sığınağa kaçtı!”

VAHŞETİN HESABI SORULACAK!

Saldırıların devam etmesi ve gerilimin tırmanması üzerine, Başbakan Tayyip Erdoğan devreye girdi, Cuma akşamı ABD Başkanı Obama ile Rus Devlet Başkanı Putin’i telefonla arayarak, müdahil olmalarını istedi.

Erdoğan, Cumartesi günü de “10 bakan ve işadamları” ile birlikte Mısır’a giderek; hem Mısır Devlet Başkanı Muhammed Mursi ile görüştü hem de Kahire Üniversitesi’nde bir konferans verip dünyaya şöyle seslendi:

“Er ya da geç; Gazze’de insanlık dışı yöntemlerle katledilen o masum yavrucakların hesabı mutlaka ama mutlaka sorulacaktır.

İsrail orantısız güç kullanmaktadır. Bu eylemleri tüm gücümüzle kınıyoruz.

Konu Suriye ve Filistin olunca susmayı tercih eden BM, köklü bir değişime uğramalı ve bu ikiyüzlülüğe son verilmelidir.”

Bölgede ve dünyada bu gelişmeler yaşanırken İsrail, saldırılarına devam ediyordu...

Ancak, Erdoğan’ın da dediği gibi;

“Bu katliamın hesabı, er ya da geç sorulacaktır!”

İsrail, bunun hesabını verecek...

Hem de en ağır biçimde...

APO’DAN MESAJ: BİTİRİN!

Bölgede bunlar olurken, Türkiye’de de “açlık grevleri” devam ediyordu... Hapishanelerdeki “hükümlü ve tutuklular”la birlikte bazı BDP milletvekilleri de açlık grevine başladılar...

Ne var ki;

Akit’in “fotoğraflarıyla belgelediği” gibi, bazı BDP milletvekilleri de birbirlerine “ciğer kebap ziyafeti” çekiyor, bazıları da “açlık grevine rakı molası” veriyorlardı...

Kamuoyundan yükselen; “Niye içeridekiler açlık grevi yapıyor?.. Açlık grevini asıl dışarıdakiler yapmalı değil mi?” eleştirileri, PKK elebaşı Abdullah Öcalan’ın da kulağına gitmiş olmalı ki; Öcalan, kendisini Cumartesi günü ziyaret eden kardeşi Mehmet Öcalan vasıtası ile şu mesajı gönderiyordu:

“Açlık grevine girenler, dışarıdakilerin yapması gereken işi ve sorumluluğu kendi üzerlerine almışlardır. Dışarıdakiler, kendi görev ve sorumluluklarını zaten zor şartlarda olan, hasta olan, dört duvar arasındaki tutsaklara yüklemesinler.

Açlık grevini, eylem tarzı olarak doğru bulmamakla birlikte, açlık grevleri yapılacaksa bile içeridekilerin değil dışarısının yapması gerekir. Açlık grevi eylemi çok anlamlıdır. Bu eylem yerini bulmuş ve amacına ulaşmıştır.

Hiçbir tereddütte kalmadan, bir an önce açlık grevine son versinler. Buradan açlık grevindeki herkese özellikle birinci ve ikinci gruptakilere tek tek selamlarımı söylüyorum.”

Bakalım içerdeki ve dışardakiler, bu mesajı tam anlamıyla hayata geçirecekler mi?

Biz, bölgedeki ve Türkiye’deki gelişmeleri sizlere aktarmaya devam ederken “Terör devleti İsrail”in Gazze’ye yönelik saldırıları ile, Türkiye’deki “açlık grevleri” devam ediyordu...

Dileriz;

“Vahşi saldırılar” da;

“Açlık grevleri” de, tümüyle sona erer...

Çünkü, ikisi de “insanlık dışı!”

Selâm ve saygılarımızla...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi