Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Şiddet ve fişleme üzerine

Şiddet ve fişleme üzerine

Hemen belirtelim ki, “haddinden fazla şiddet gayedeki hikmeti yok eder”.


Şiddeti tümü ile ortadan kaldıramazsınız.. Bunu sadece fiziki şiddet olarak düşünmeyelim, psikolojik baskı da bir şiddet türü.

Ama akıl, hukuk dışı bir şiddeti de asla meşrulaştırmayalım. Hele de maddi ve manevi iz bırakan ve başkalarının tanıklığı ile gerçekleşen bir şiddete asla göz yummayalım.

Sorun kocanın karısına şiddeti ile sınırlı değil.. Usta çırağa şiddet uygulamıyor mu? Askerde sille-tokat, angarya, ana avrat sövmeye varan aşağılama ve şiddet yaşanmıyor mu? Hasta yakınlarının doktorlara öfkesine ne demeli.. Bu iş okulda da devam ediyor, sokakta da.. Farklı ideolojik, politik, dini grubların başkalarına uyguladığı şiddet de var..

Suç varsa şiddet de olacaktır..

“İntihar eden asker sayısının, şehit olanlardan fazla olması”nın ‘ilginç’ olduğunu söyleyen Arınç, “Şimdi disiplin suç ve cezalarını kaldırıyoruz, disiplin kurulları meydana getiriyoruz ve bu kurulları yargı denetimine açıyoruz” dedi. Evet, nihayet! Doğru yönde ileri doğru bir adım.. Komutanlar artık çekineceklerdir.. Tabii uygulanırsa, bir de şiddet gören taraf hakkını ararsa..

Şiddeti, sadece erkeğin karısına şiddeti üzerinden tartışmak doğru değil. Çocuğuna şiddet uygulayan anne-baba yok mu?

Biz şiddete karşı çıkalım.. Basit itişme – kakışmaları da büyütüp sorunu daha da içinden çıkılmaz hale getirmeyelim tabii.. Herkes için bir ölçüde sabır, tahammül ve affedici olmak da önemli..

Bazan işleri çok fazla abartıyoruz.. Haksızlığa uğramayı, haksızlık yapma hakkı gibi algıladığımız da oluyor.. Ya da hak arıyorum diye, basit işler önce kavgaya, sonra mahkemeye taşınıyor ve sıradan bir konu içinden çıkılmaz bir hal alabiliyor..

Aile içi şiddet tartışmalarındaki üslub, bakış açısı ve çözüm önerileri, bana kalırsa sorunu çözmekten çok derinleştiren bir karakter gösteriyor.. Erkek suçlanıyor, kadın kışkırtılıyor gibi sanki.. Tavşana kaç, tazıya tut hesabı.

Kadın mağdur edilmiyor mu? Edilmez olur mu? Mirasdan payını alabiliyor mu mesela. Kadının şamaroğlanına döndürüldüğü birçok örnek vardır.. Hele de içki içen erkeklerin bir de namaz kılan eşi varsa.. Bize örnek gibi gösterilen batıda şiddet gören kadın sayısı bizden daha az değil.. Sonuçta ne oluyor? Mahkemeye düşüyorlar. Çocuklar belediyeye, karı-koca, herkes kendi yoluna.. Çözüm bu mu olmalı.. Kadın artık kocasından değil, beraber yaşadığı adamdan dayak yiyor. O ona, o ona.. İkisi de karakola düşüyor.. Alkol, uyuşturucu, akıl hastalıkları.. Olacağı bu..

Şu fişleme tartışmalarına da bayılıyorum.. Sanki devletin hiç fişleme yapmadığı dönem olmuş gibi. Sanki devletin hiç fişleme yapmaması gerekirmiş gibi.. İnsanları potansiyel suçlu göstermek isterseniz, onlara yönelik tehdit, baskı, toplum mühendisliği için, üstünüze vazife olmayan bir şekilde, tehdit, baskı, caydırma, yıldırma maksadı güderek birtakım izleme ve fişleme yaparsanız bu sorun.. Yoksa bugün artık fişlemeye gerek olmadan kayıt altına alınıyorsunuz zaten.. Güvenlik kameraları, uydu kameraları, kredi kartları bunu yapıyor..

Mahalleye bir cemevi açın karşısına bir Mobese koyun, gelip-giden herkes kayıt altında..

28 Şubat’ta işin suyunu çıkardılar. Şimdi de sanki hiç kayıt ve izleme yapılmaması gerekirmiş gibi bir hava verilmeye çalışılıyor.

Arabanız çalındığında, evinize hırsız girdiğinde, eğer eşkalini biliyorsanız, robot resmi çizip arama yaparken ya da daha önceki olaylardaki profiller üzerinden size teşhis yapmanız için bir albüm sunduklarında, “a siz fişleme mi yapıyorsunuz” diyor musunuz?

Önemli olan ayırımcılık yapılıp yapılmadığı.. Yoksa üyesi olduğunuz dernek, abonesi olduğunuz dergi, satın aldığınız kitap, bankalar ve cep telefonları tarafından da izleniyor, adresleriniz, IP nolarınız kaydediliyor sürekli.. İçeriden, dışarıdan sürekli gözaltında tutuluyorsunuz..

Ya hu artık, şirketlerin bile, derneklerin bile ajandalarında, bir sürü fiş kaydı var. Bu işin ajansları var.. Girdiğiniz sitelerden sizi avlayıp, size mal satmak isteyen adamlar var.. “Kim Kimdir?” diye herkes karşısındakinin dost mu, düşman mı, tarafsız mı olduğunu hesap etmeye çalışıyor. Parti, Vakıf, Dernek, Oda kongrelerindeki listeler üzerinden ekipler kendi fişlemelerini, yapıp, ona göre çalışmıyorlar mı? Önemli olan size karşı, hukuk dışı bir uygulama yapılıp yapılmaması ile ilgili.

Yoksa varsayalım, mahallenizdeki Rumlara karşı bir saldırısı sözkonusu ise, o Rumları korumanız gerektiğinde kimi, nasıl koruyacaksınız..

Devlet zaten vatandaşlık numarası ile, vergi kaydı üzerinden her şeyinizi izliyor..

28 Şubatçıların yaptığı ahlaksızlıktı. Sürek avı gibi bir şeydi. Nazi uygulamalarına benziyordu. Bugün de benzer hesaplar içinde davrananlar vardır.. Ancak bu işi abartırsanız, yarın telafisi mümkün olmayan zorluklarla da karşılaşabiliriz. Selâm ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
11 Yorum
Abdurrahman Dilipak Arşivi