D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Özbekistan’da “Safahat’tan seçmeler”

Özbekistan’da “Safahat’tan seçmeler”

Büyük şairimiz Mehmed Âkif’in anne tarafı Buharalı… Aile Türkistan’dan gelip Tokat’a yerleşmiş. Bugünkü anlayışla “Mehmet Âkif Özbek’ti” desek yalan olmaz! Şimdi o topraklar üzerinde Özbekistan Devleti var. Oysa, Âkif’in döneminde ve öncesinde “Buhara Emirliği” vardı. Coğrafya o zaman nasıl Türkistansa, bugün de öyle olmalı…


Türkistan’la Türkiye’nin edebî, kültürel ilişkileri o zaman bugünkünden güçlü idi. İstanbul’da yayınlanan Mehmed Âkif’in başyazarı olduğu Sırat-ı müstakim/ Sebilürreşad dergisi bütün Türk dünyasında takip edilebiliyordu. Bugün böyle bir şey sözkonusu olabilir mi?

Birkaç sebeple mümkün değil. Birincisi: Alfabe farklılıkları…

Yüz yıl önce bütün Türk dünyası tek alfabe kullanıyordu ve bu alfabe “fonetik” değildi. Bunun nasıl bir nimet olduğunu bugünlerde daha iyi anlıyoruz. Çin sınırındaki Uygurlardan Balkanlara kadar bir alfabe ile yazışabilen, anlaşabilen bir topluluk… Kırım’ın Bahçesaray şehrinde Gaspıralı İsmail Tercüman gazetesini yayınlıyordu ve bu gazete bütün türkçe konuşan halklar tarafından ilgiyle takip ediliyordu.

Dil de bu kadar farklılaşmamıştı. Türkiye’de dil devrimi yapılmamıştı, oralarda da Sovyet devrimi!

Alfabe inkılâbından başka Türkiye’deki dil devrimi ve Sovyet inkılâbı Türk topluluklarının dillerini farklılaştırdı.

Türkiye’de “öztürkçecilik” uğruna yapılan dil değişiklikleri kardeş topluluklarla anlaşma imkânlarımızı kısıtladı. Yüz yıl öncesini hasretle anıyoruz, çünkü Mehmed Âkif Türkistan’ın Fıtrat gibi, Çolpan gibi yazarları tarafından biliniyordu, eserleri rahatlıkla okunuyordu. Mehmed Âkif de Türk dünyasının şair ve yazarlarını tanıyordu, aracısız okuyabiliyordu.

Bir çeviri veya aktarma faaliyetine gerek kalmaksızın kitaplar okunup anlaşılabiliyordu. O zaman Türkistan’ın aydınları Safahat’ı olduğu gibi okuyabiliyorlardı. Şimdi bu mümkün değil!

Meğer bugünkü ölçülerle “Özbek asıllı” şair Mehmed Âkif’in şiirleri Özbekistan’da kitap halinde yayınlanmamış. Bunu Özbek yazar Miraziz Âzam’ın hazırladığı “Safahat’tan Seçmeler” kitapçığının arkasına yazdığı tanıtma yazısından öğreniyoruz…

Arka kapaktaki bu tanıtma yazısı Latin harfleri ile. Fakat kitabın tamamı Kiril alfabesi ile basılmış. Bir ülke ve aynı anda iki alfabe!

Miraziz Azam, kitabın başına “Söz başı” başlıklı bir “sunuş” yazısı koymuş. “Mehmed Âkif Ersoy’un ceditci Özbek yazar Abdurrauf Fıtrat’a tesirleri hakkında” başlığı ile verilen bu yazıda, 20. Yüzyılın başında Türkistan-Türkiye edebî-fikrî ilişkileri hakkında bilgi veriliyor.

Ünlü yazar Abdurrauf Fıtrat bir süre İstanbul’a gelmiş ve tahsil görmüştür.

Buhara’da kurulmuş olan Terbiyat-ı Etfal (çocukların terbiyesi, eğitimi) cemiyeti beş kişiyi İstanbul’a tahsil için gönderiyor. Bunların içinde Abdurrauf Fıtrat da vardır. Fıtrat 1909-1913 yılları arasında Darülmuallimin de (Öğretmen Okulu) pedagoji okur. Bu arada Sırat-ı müstakim dergisinin yazarları ile, muhtemelen Mehmed Âkif’le de tanışmıştır.

İşe bakın: Tam yüz yıl sonra Miraziz Âzam’ın Safahat’tan Seçmeler kitabı ile Özbekistan Mehmed Âkif’le tanışıyor!

Safahat’tan Seçmeler’de ilk kitaptan “İnsan, Selma, Meyhane, İstibdat, Şair huzurunda tenkidci, Gül bülbül, İtiraf” şiirleri aktarılmış. Süleymaniye Kürsüsünde isimli ikinci kitaptan seçme bölümlere yer verilmiş. Vaiz, Vaiz kürsüde, İstanbul’da, Matbaa, Rusya’da, Avrupa’da tahsil, Türkistan’a hareket. Hakkın Seslerinde’den de bazı parçalar alınmış. Fatih Kürsüsünde’den seçme yapılmamış, beşinci kitap Hatıralar’dan Uyan ve Berlin hatıraları şiirleri alınmış. Âsım’dan örnek verilmemiş, son kitap Gölgeler’den Şark, Bülbül, Mehmet Aliye, Kıt’alar ve ilave olarak İstiklâl Marşı kitabın sonuna konulmuş. En sonda da İstiklâl Marşı’nın kabulü ile ilgili kısa bilgiye yer veriliyor.

Miraziz Âzam’a teşekkür borçluyuz. Koca şairi anne ülkesine tanıttığı için!

Kitap hattı: Osmanlı Mezar Taşlarında Manzum Metinler. Nidayi Sevim

Mezar taşları, devirlerinin aynası. Osmanlı mezar taşlarının zerafeti, hece taşlarına kazınan metinlerin edebiyat değeri bugünkü mezar taşlarında görülebilir mi? Kitaptaki metinlere bakınca bu sorunun cevabını buluyorsunuz. Buyurun Kıbrıs fatihi Lala Mustafa Paşa’nın mezar taşındaki şiire bakalım:

Ey sual eden bu meşhed sahibin bunda gelüp

Fatih’i Kıbrıs olandır bu Güzin-i gaziyan

Nice yıl serdar olup açtı Acem iklimini

Akıbet kıldı cihanda azm-ı ukba verdi can

Rıhletin gördük de dedi Bülbüli tarihini:

“Mustafa paşayı eyleye Hüda cennet-i mekân”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi