Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

28 Şubat’ın sonu mu?

28 Şubat’ın sonu mu?

28 Şubat’ın 1 Numarası savcılıkta 2 saat ifade verdi.. Mahzun ve yorgun gözüküyordu.. Ürkekti.


Kendini şikayet eden ise, eski yardımcısı; Çevik Bir!
Çevik Bir, kendisinin sorumluluğunun emirleri yerine getirmiş olmakla sınırlı olduğunu iddia ediyor.. Suçu Karadayı’ya yıkmaya çalışıyor.. Karadayı da Çevik Bir’e yıkmaya çalışıyor. Biri emirsiz bir şey yapmamış, öteki hiçbir belgeyi imzalamamış.. Belediye başkanları da riskli imzaları vekillerine attırır. Minareyi çalacak olanlar kılıfını hazırlamışlar yani.. Birilerini günah keçisi seçiyorlar, o da bu işi mevzuatına göre kılıfına sokuyor.. Alavere dalavere Kürt Mehmet nöbete hikayesi yani.. Peki bunca haltı kim yedi?

Derin çevrelerde derin hesaplaşma başlamış durumda.. Kimi Çiller özel örgütünden söz ediyor, kimi ben “emir kuluyum” diyor.. Bu arada PKK sorunu ile ilgili de önemli gelişmeler yaşanıyor.. Oslo sürecinden çok daha ileri bir noktada sürdürülüyor ilişkiler..

Suriye ile ilgili de önemli gelişmeler sözkonusu.. Her an, her şey olabilir…

Anayasa değişikliği ile ilgili de önemli gelişmeler var.. Değişim için değişim anayasası sözkonusu. Yani, nihai anayasa değil, şu anki anayasanın istenmeyen maddelerinin ayıklanması söz konusu birinci etapta. Yani bir def-i mazarrat süreci yaşanacak gibi.. Darbe ve askeri vesayet sistemi anayasadan ayıklanacak, acil ve sorunlu değişiklikler yapılacak ve daha sonra, daha özgür bir ortamda, korku anayasası değil, ideal bir anayasa yapılacak..

Bana kalırsa 2013’de yerel seçimlerle birlikte bir sandık da referendum için kurulabilir..

Aslında benim önerim, açık, basit ve net.. Uzlaşılan maddeler, tek madde halinde, uzlaşılmayan maddeler alternatifli olarak sunulsun. Üniversite seçme sınavı gibi bir kitapçık üzerinden, tek sayfalık, seçmeli bir formla oylama yapılabilir.. Seçim iki dereceli olur. İlk derecede seçiciler seçilir ve değişime evet ya da hayır tercihleri konur.. İttifak edilen maddeler kesinleşmiş olur, ihtilaf edilenler, seçiciler kurulunun oyuna bırakılır..

İlk dereceli seçimde, aynı zamanda 1000 ya da 10.000’de bir örnekleme esasına göre, dar bölge seçiciler kurulu seçilir.. Her belediye bölgesi bir seçim bölgesi sayılır..

Neyse, olacak bu işler. Biraz zaman alacak ama olacak.

Hele bir şu 28 Şubat davası açılsın, Ankara’ya gelelim bir. Siyaset ve bürokrasi, media, sermaye, siyaset bu işin neresindeymiş görelim.. Daha İstanbullarda dolaşıyoruz..

Muhsin Yazıcıoğlu davası bir açılsın görelim, bu işin içinde kim nerede duruyor. İnşallah arayıp-bulma konusunda ihmali görülen birkaç memura bu iş yıkılıp, dosya kapatılmak istenmez.. Bu saatten sonra bu zor ama, olmaz olmaz deme, olmaz olmaz..

Birileri bu işin ucu “zülfiyare dokunur” diye aba altından sopa göstermek isteyebilir. Sivil havacılık bu davadan zarar görebilir belki ama, adalet olmazsa bir cinayetin üzeri örtülmeye kalkılacak olursa, adalet bu işten zarar görür. Adalet mülkün temelidir. Adalet siyasete kurban edilmemeli..

Zaten bu işi tezgahlayanlar, kasten, bilerek birilerini bir şekilde bu işe bulaştırıyor. MİT-Çukurca işi de böyle olmadı mı? Bu işlerde oyuna gelmemek lazım.

Sahi şu Arınç davası ve 2 kamyon el bombası ve kozmik oda soruşturması ne oldu?

Bakın! Bazı şeylerin şuyuu vukuundan beterdir.. Bunları unutturamazsınız.. Bazı şeylerin ya kutusunu açmayacaksınız ya da sonuna kadar gideceksiniz..

Gül-Erdoğan konusu da öyle. Bu tartışma gitgide büyür. Söylenti kargaşanın kız kardeşidir.. Önümüzdeki günlerde bu konu yeniden daha yoğun şekilde gündeme gelecek.

Erdoğan üzerinde, toplumun beklentileri belli. Erdoğan’ın kendisi de yol haritasını ortaya koymuş gibi.. Bana kalırsa Gül, BM Genel Sekreterliği mi olur, İslam İşbirliği Teşkilatı mı, hangisi olursa uluslararası bir örgütün başına geçmeli ve o örgütü yeniden yapılandırmalı. Tarihe geçecek bir misyon ve rol olur bu. İster BM’yi yeniden yapılandırır, güvenlik konseyi ve veto yetkisini, savaş ve barışta BM’nin rollerini yeniden tanzim edin, en azından bu yönde bir adım atın; ister, İslam İşbirliği Konferansı’nı yeniden yapılandırın.. Örgüte, savaşta ve barışta yeni roller yükleyin. Kalkınma ve Kültür Politikaları, İslam Ümmetinin temsili, Kutsal mekanların korunması ve yönetimi, Mali yardım programları, Savunma ve Barış Gücü oluşturma gibi. Eğer dünya yeniden yapılanacaksa, İslam dünyasının bu süreçte etkin bir misyon üstlenmesi için bu göreve hazır olması ve İslam ülkelerinde yaşanmakta olan sürecin bu çerçevede kontrol altına alınması gerek.. Güçlü bir İslam lobisi, BM’de de etkin bir rol üstlenebilir. Sahi, Gül, neden böyle bir role aday olmasın; neden kendi içinde iktidar mücadelesi vermek yerine politik aktörler olarak birlikte geleceğe doğru yürümesinler?

Gül ve Erdoğan’ın birbirine karşı kazanacak bir zaferleri yok, birlikte kazanacakları tek bir zafer var. O da el ele geleceğe yürümek. Selâm ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Abdurrahman Dilipak Arşivi