Faruk Köse

Faruk Köse

Aile İmamı ve Laik Rejim

Aile İmamı ve Laik Rejim

 

Kim düşünmüşse güzel düşünmüş. Ciddi ve köklü bir “sosyal değişim” projesine, “toplumsal kaynaşma”nın yeniden tesisi için güçlü bir organizasyona dönüştürülebilir. “Cami merkezli sosyal hayat”ın tesisi için başlangıç olarak kabul edilebilir.
 
 
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın pilot bölge olarak seçtiği illerde “Din Hizmetleri Gelişim Projesi” adı altında uyguladığı “Aile İmamlığı”ndan söz ediyorum. Projenin amacı; “imam”ı camiden dışarı çıkarabilmek, “cami imamı”ndan “mahalle imamı” seviyesine yükseltmek. Bu şekilde “din hizmetleri” cami dışına çıkarılarak, “imamın sözü caminin dışında da geçerli olabilecek.” Böylece “İslam’ı en sağlıklı şekilde topluma anlatmak” amacı gerçekleştirilecek. İmamlar namaz kıldıran bir “figüran” olmaktan çıkıp, sosyal hayatın içinde etkin bir “aktör” haline gelecekler.
 
Hizmetlere gelince... İmamlar, görev yaptıkları mahalle veya köylerde “doğum, sünnet, nişan, düğün, nikah, asker veya hacı uğurlama/karşılama, hasta ziyareti, cenaze, taziye, doğal afet” gibi her türlü “sevinç ve üzüntü anları”nda vatandaşların yanında olacaklar. “Ev ya da işyeri ziyaretleri” ile İslam’ın güzelliklerini herkese ulaştıracaklar. Vatandaşları “eğitim, sağlık, çevre, ekolojik denge, doğal kaynakların korunması”; alkol, sigara ve uyuşturucu gibi “zararlı alışkanlıklar”dan uzak durma ve kurtarma gibi konularda “dini yönden” bilgilendirecekler. İnsanların “dini bilgi bakımından” eksiklerini tamamlayacaklar. Caminin hitap ettiği bölgedeki “ailelerin sorunları”yla yakından ilgilenecekler. “Dini konularda yardımcı” olacaklar. Bireyler arasında “birlik, beraberlik ve kardeşlik duyguları”nı pekiştirmeye çalışacaklar. Bayan cemaate, kimsesiz çocuklara, cezaevindeki tutuklu ve hükümlülere “din hizmetleri”ni etkili bir biçimde sunacaklar.
 
“Düşünüş” ve “kapsam” itibariyle bunlar güzel şeyler. Ancak, bu kadar güzel bir projenin “akamet”e uğramaması, gerçek “fonksiyon”unu icra edebilmesi, “İslami” manada gereken niteliği taşıyabilmesi için, bazı yönlerden takviye edilmesi, bazı hususların açıklığa kavuşturulması lazım. Şimdi, projeye “katkı sağlama” bakımından buna dair düşüncelerimi ifade etmek istiyorum.
 
1- “Din hizmetleri” kavramının açıklanması lazım. İslam’a göre “din hizmeti” olmayan bir hizmet türü mü var? Ya da, “fert, aile, toplum ve devlet hayatı”nı, “inanç ve ibadet kapsamı”nda, “siyasi, idari, sosyal, kültürel, iktisadi, hukuki, adli, tedrisi, askeri, sivil” vb. bütün alanlarda düzenleyen “İslam” sözkonusu olduğunda, başka bazı “hizmetler”in dışında ayrıca “din hizmetleri” diye bir kategori mi var ki, proje bu kavrama vurgu yapıyor? Burada “Laik-Seküler” etki yoğun bir şekilde görülmekte. Bu sakıncanın giderilmesi gerekmez mi?
 
2- İmamlar toplumu İslam hakkında bilgilendirirlerken, “İslam’ı olduğu gibi, hakkı batıla karıştırmadan ve hakkı gizlemeden” anlatabilecekler mi? “Tevhid” ve “şirk”, “iman” ve “küfür”, “mü’min” ve “münafık-kâfir” gibi konuları; “bel’am”, “tağut” gibi “Tevhid mücadelesi”nin ana çatışma konularını gerektiği gibi izah edebilecekler mi? Mesela, üzerimize hükmeden “rejimin Laik-Kemalist niteliğiyle İslam’a uygun olmadığı”nı, “yasaların tağuti karakteri”ni anlatabilecekler mi? “Laiklik ile İslam bağdaşmaz” diyebilecek mi? “Hilafet’in tekrar kurulması gerektiği”ni söyleyebilecek mi? İslam’ı bir bütün olarak anlatabilecekler mi?
 
3- Eğer bu proje etkin bir uygulamaya dönüştürülmezse, fiili durum itibariyle imamlar ölüm ve doğum gibi olaylarda gerekli “dini törenler” için bir “dekor vazifelisi”ne, ya da hiçbir fonksiyonu olmayan “dini nikâh memuru”na dönüşebilirler. Bu sakıncanın giderilmesi için neler düşünülüyor?
 
4- Bu işi yapacak imamın; “Tevhid”i ve “Tevhid ilmi”ni tam olarak bilmesi ve özümsemesi, “Tevhid ile çelişen bütün durumlar”ı anlayıp telafi yollarını da bilmesi, “İslam fıkhı”nı, çağımızın temel “sosyal, siyasal, hukuki ve iktisadi sorunlar”ını, bunların “İslam’a göre çözümler”ini, “psikoloji” ve “pedegoji” ilimlerini bilmesi; “rehberlik”, “sosyal hizmetler” ve “davet” ilimlerini bilmesi, “dil”i etkin kullanabilmesi ve “güçlü bir hitabet”inin olması lazım değil mi?
 
5- Eğer imamlar “bazı odaklar”ın kontrolüne girerlerse, bütün toplum kademelerine yayılan, aile içine bile giren bir “istihbarat çalışması”nın yolu açılmış olur. Bunun önlemleri alınmalı değil mi?
 
6- “Diyanet Teşkilatı’nın kuruluş amaçları”nı ve yasasını dikkate aldığımızda, bu proje “sistemi yönetenler” tarafından “toplumu rejime yamama” projesine dönüştürülebilir. “Rejimin istediği, ama rejime karışmayan, sistemi sorgulamayan, itaatkâr, uysal birey ve toplum” yetiştirme, bunu da “din adına” yapma faaliyeti haline gelebilir. İşte o zaman ciddi bir problemin kapısı aralanmış, temelleri atılmış olur. Buna dair hangi tedbirler alındı?
 
7- Çocukların ergenlik dönemindeki gelişimleri, sağlıklı aile yapısı, zararlı alışkanlıklardan kaçınma, alışkanlık sahiplerini bundan alıkoyma, dini bilgi eksikliklerini tamamlama gibi ciddi konularda aileleri bilgilendirecek olan imamların, önce kendilerinin bu hususta bilgi ve tecrübe sahibi olup, yaşantısıyla “örnek” olması gerekir. İmamlar bu hususta yeterli mi?
 
Bu maddeleri çoğaltabiliriz. Bu proje iyi uygulanırsa, “aile temeli”nde yeni bir “toplumsal kaynaşma ve örgütlenme”ye dönüştürülebilir. Eğer bu uygulama hayatın her alanını “Şer’i hükümler”e göre yaşamak için, insanları “İslam’a yönlendirme ve İslami dönüşüm” işlevi ifa edecekse, elbette projeyi sonuna kadar desteklemek lazım.
Ancak imamlar, “İslam’ın hakikati”ni anlatmada gerekli “ilmi yeterlilik”i haiz olmazlarsa, “yarım doktor candan eder” misali, “yarım imam” da dinden etmesin?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum
Faruk Köse Arşivi