M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Kadınlar ve Kızlar için Ayrı Toplu Taşıma Vasıtaları

Kadınlar ve Kızlar için Ayrı Toplu Taşıma Vasıtaları

Bir takım ahlaksız, terbiyesiz, haysiyetsiz, şerefsiz, alçak insanlar toplu taşıma vasıtalarında kadın ve kızları taciz ediyor, sarkıntılık yapıyor. Tabiî ki herkes böyle değil, lakin bir iki kendini bilmez büyük rahatsızlık verir, hele sabah akşam vasıtaların sıkışık olduğu zamanlarda.

Şimdi siyasi iktidar ve muhafazakâr belediyeler kadınlarımızı, kız öğrencilerimizi rahat ettirmek için onlara mahsus otobüsler ayırsalar yahut aynı vasıtada kadınlarla erkeklerin yerlerini ayırsalar; bir takım medya, sivil kuruluşlar, resmî ideoloji meftunları yaygarayı basarlar. Neymiş efendim, böyle bir şey laikliğe aykırıymış, Kemalizm’e aykırıymış.

Toplu taşıma vasıtalarında kadınların ayrı yerleri olması ayırımdır ama pozitif ayırımdır, kadınların lehinedir. Böyle bir ayırım kadınlara saygıyı ifade eder. Bundan şikâyet etmek, yaygara kopartmak densizlik değil büyük bir densizliktir. Belçikalı mühtedi bir dostum vardı, 1970’te görüştüğümüzde, “Bundan yirmi sene öncesine kadar Belçika’da tramvay ve otobüslerde kadınların yeri ayrıydı diye anlatmıştı”. Osmanlı İmparatorluğu’nda kadınlarla erkekler trenlerde, vapurlarda, tramvaylarda birlikte oturmazlardı. Böyle bir ayırım onları hor görmek değil aksine onlara büyük bir itibar vermektir.

İsrail’de sofu ortodoks Musevilerin yaşadıkları mahallelerdeki otobüslerde kadın erkek ayrımı yapılıyormuş.

Birkaç sene önce Fransızca bir gazete okumuştum. İsveç’in bir yerinde halkın isteği üzerine yine böyle bir ayırım yapılmış.

Bazı Kriptolara, iki kimliklilere kalsa, onlar camilerdeki safların bile kadın erkek karışık olmasını isterler. Nitekim bazı cenaze namazlarında kadınlarla erkeklerin birlikte saf tuttuklarını gördük.

Eskiden erkek ve kız talebeler ayrı liselerde okurlardı.

Vesayetçiler yakın tarihimizde işi o kadar azıtmışlardı ki, sınıfta erkek ve kız öğrenciler var ama sıralarda ayrı ayrı oturuyorlar. Ona da karıştılar, bir erkek öğrencinin yanında ille bir de kız oturacak diye baskı yaptılar.

Türkiye doğrusu çok ilerledi… Mustafa Kemal Paşa… İsmet Paşa… Celal Bayar devirlerinde bir otele gelip tek bir oda isteyen bir kadın ve erkekten evlilik cüzdanları sorulurdu, artık sorulmuyor. Hele bir otelci böyle bir belge sorsun damını başına yıkarlar.

M. Kemal, İsmet, Bayar, 27 Mayıs Cemal Gürsel, 12 Mart, 12 Eylül Kenan Evren… Bütün o rejimlerde TCK’da zina suç olarak yazılıydı. İçinde yaşadığımız şu devr-i dilârâda böyle bir suç yok. Eskiden zina yapanlar hakkında emniyet ve yargı takibata geçerdi. Şimdi zina suç değil sadece boşanma sebebi. Yargıtay’ın kararını da biliyorsunuz. Bir kerecikten bir şey olmaz…

Düşünüyorum, Sodom Gomore mi daha ahlaksızdı yoksa bugünkü çağdaş toplum mu?

Eskiden hiç ahlaksızlık yok muydu? Elbette vardı ama bu kadar yaygın, bu kadar yoğun, bu kadar aşikâre değildi.

Bir toplum olsun da, onda günah, hata, yanlışlık olmasın. Böyle bir şey mümkün değildir. Lakin günahları dengeleyen hayâ duygusu, namus şeref şuuru olmazsa denge bozulur.

Ahlaksızlık yokuşundan aşağı frensiz inenler paramparça olurlar… Freni gevşemiş ama pompalayarak hızını azaltıyor. Böyle bir toplumun zararı daha az olur.

Şu şerefsize bakın: Başkalarının karılarına, kızlarına, bacılarına şehvet nazarıyla bakıyor, becerebilirse onlara kötülük ediyor ama başkaları onun karısına, kızına, bacısına kötü gözle bakar, laf atarsa ateş kesiliyor, icabında cinayet işliyor. Böyleleri adam mıdır?

Bugün Türkiye’de kadın haklarına, haysiyetlerine, şerefine vurulan en büyük darbe TC başlıklı vesikalarla ve yine TC tüzükleriyle legal seks köleliği yapılmasıdır. Devlet bundan KDV ve gelir vergisi bedeli almaktadır. Üstelik de güvenliği ve fuhuş huzurunu korumak için kapısında resmî polis bekletiliyor.

Kadınlara ve kızlara ayrı vasıtalar tahsis edilsin isteğine yaygara cayırtılarıyla karşı çıkanlar önce bu yasal, KDV’li, gelir vergili, kapısında polis bekleyen seks köleliği ile mücadele etsinler.



* (İkinci yazı)

Ehl-i Sünneti Savunmak İçin Neler Yapılmalıdır?

1. Ehl-i Sünnet’in herhangi, sıradan, ötekiler gibi bir mezhep, fırka, hizip olmadığı; İslam’ın kendisi, Kur’an’ın Sünnet’in doğru yorumu olduğu.

2. İslam’ın hükümlerini, öğretilerini, Kur’anın yorumunu yaparken “Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır, biri dışında bunlar Cehennemliktir; Cehennemlik olmayan bölüm, benim ve Ashabımın yolundan gidenlerdir” hadîsine vurgu yapılmalıdır.

3. Ehl-i Sünneti Mutezile, Haricilik, Mürcie ve diğer sapık ve bozuk fırka ve mezheplerle bir tutmak çok büyük bir adaletsizlik ve sapıklıktır.

4. Ülkemizde, Ehl-i Sünnet dışı iki Orta Doğu Devleti yıkıcı mezhep propagandası yaptırmaktadır. Bunlar büyük miktarda para dağıtmaktadır. Bu iki ülkenin isimlerini ve mezheplerini vermiyorum, ikisi de bilhassa itikat sahasında son derece bozukturlar. Halkın bunlara karşı, fitne ve fesat çıkartmayan bir üslupla uyarılması, bilgilendirilmesi, aydınlatılması gerekir.

5. Ehl-i Sünneti yıkmak isteyenlerin bir kısmı müteşabih ayet ve hadisleri, lügavî manalarına alarak, kemal sıfatlarla sıfatlı ve noksan sıfatlardan münezzeh Allahü Teala Hazretlerine cisim, şekil, el ve ayak gibi organlar, inmek ve çıkmak, cihet gibi noksan sıfatlar izafe etmektedir. Bunlar tenkit edilmelidir.

6.Ehl-i Sünneti yıkmak isteyen modernistler ve reformcular, dinimizin ikinci kaynağı olan sünneti açıkça veya sinsice yıkmak istiyorlar. Bunların sünnet aleyhindeki yalanları, iftiraları, hileleri, mekirleri, iddia ve isnatları çürütülmelidir.

7. Ülkemizde Ehl-i Sünnet’i yıkmak isteyen bid’at ve dalalet fırkalarının başını Fazlurrahmancılar çekmektedir. Fazlurrahmancılık çürütülmelidir.

8. Belli başlı Ehl-i Sünnet âlimleri, fakihleri, müftüleri, ziyalıları, kurumları en kısa zamanda çok ciddi bir “Ehl-i Sünnet Şurası” çatısı altında toplanmalı, halkın anlayacağı bir bildiri yayınlayarak Müslümanları uyandırmalı ve aydınlatmalıdır.

9. Ehl-i Sünnet muhalifleri en fazla Kur’an-ı Kerim mealleri, tercümeleri, tefsirleri sahasında tahribat yapmışlardır. Şu anda piyasada iki yüzden fazla meal, tercüme ve tefsir bulunmakta olup bunların yirmi-otuz kadarı dışındakiler re’y ve heva ile yazılmıştır ve vahim hatalar içermektedir. Bunlarda otuz kadar büyük yanlış bulunmalı, red ve cerh edilmeli, küçük bir kitapçık şeklinde en az yüz bin adet basılarak halka duyurulmalıdır.

10. Ehl-i Sünnet düşmanları, Peygamberimiz’in (Salât ve selam olsun ona) Sünneti’ni, sahih ve mütevatir hadisleri AB normlarına ve feminizm prensiplerine göre ayıklamak istemektedir. Bu zihniyet teşhir ve tenkit edilmelidir.

11. Ehl-i Sünnet Müslümanlığı ahir zamanda Mehdi’nin zuhur ve İsa Aleyhisselam’ın nüzul edeceğini, manevi tevatür derecesindeki hadislere dayanarak kabul etmektedir. Sünnet düşmanı ehl-i bid’at bu iki inancı reddetmektedir. Bu inkarlar, halkın anlayacağı şekilde çürütülmelidir.

12. Mezhebe lüzum yok, hepimiz Müslümanız diyerek Sünnîliği, Şiîliği, Vehhabîliği, Hariciliği aynı kefeye koyan mezhepsiz zihniyet çürütülmelidir.

13. Farmason Afganî, Farmason Abduh, onun tilmizi Reşid Rıza çürütülmelidir.

14. BOP’un gizli plan ve protokolları Müslümanlara duyurulmalı ve halk bu konuda uyarılmalıdır.

15. Dinlerarası diyalog ve hoşgörü hareketinin içyüzü ve amacı anlatılmalıdır.

20.01.2013

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi