Faruk Köse

Faruk Köse

Başörtüsü sorununun çözüm adresi

Başörtüsü sorununun çözüm adresi

 

Eskiye oranla ciddi bir rahatlama olduğu muhakkak. Bazı kurumlarda “fiilen serbest.” Üniversitelerde neredeyse sorun kalmadı. İmam-Hatip okullarında da öyle. Kamu kurum ve kuruluşlarının bazılarında ise yine “fiili serbestiyet” var.
 
Ancak bütün bunlar “yasasız”; sadece kurumların başındaki “insaf ehli” yöneticilerin “yasağı uygulamama”sına dayanıyor. Yani “yasaktan yana” bir hükümet kurulsa da yönetici değişse, “yasasız” olarak, “göz yumma” ile “fiilen” serbest olan “başörtüsü”, yeni yöneticinin “irade beyanı” ile yine “fiilen” yasak kapsamına alınabilir.
Filmi başa saracak böyle bir sakıncanın giderilmesi, “yasağın yasayla kaldırılması” ile mümkündür. Lakin Başbakan -şimdilik- yasal düzenlemeye yanaşmıyor; sorunun “çözüm adresi” olarak Anayasa Mahkemesi’ni gösteriyor ve diyor ki:
 
“Biz geldiğimizde sorun daha büyüktü. Her şey bir anda olmaz, zamana yayılmalı. Ama biz Anayasa konusunda bireysel başvuru yolunu açtık. Anayasa Mahkemesi’ne yasal yollardan başvurup önce haklarını arasınlar. Onu bir görelim.”
Başbakan’ın bu sözleri iki anlamda okunabilir.
 
Kötümser yaklaşırsak, bu sözler, siyasi yönetimin, icranın başında olmasına rağmen “kendi sorumluluğunu başka bir kurumun omuzlarına yıkma” anlamına gelebilir.
İyimser yaklaşımla aynı cümleler, “sorunu çözme sorumluluğu”nu adresine gönderme anlamına gelir. Nitekim başörtüsü sorununu bugünkü kangren olmuş ve işin içinden çıkılmaz hale getiren Anayasa Mahkemesi’ydi. Yüksek Mahkeme, “anormal ve olağanüstü şartlar” altında yaptığı “yorum yolu”yla başörtüsü sorununu üretmişti. Başbakan, Anayasa Mahkemesi’nden, kendi ürettiği problemi, normalleşmenin başladığı bu dönemde, ikinci bir yorumla çözmesi sorumluluğunu üstlenmesini istiyor.
Doğrusunu isterseniz, Başbakan’ın sözlerini bu ikinci anlamda yorumlamanın en azından şimdilik daha doğru olacağını düşünüyorum. Madem ki Anayasa Mahkemesi, zamanında “yetki aşımı” ile başörtüsü sorununu üreten bir karar aldı; yani yetkisi dahilinde olmamasına rağmen “yorum yoluyla yeni bir hüküm ihdas etti” ve bu yoruma dayalı hükümle Parlamento’nun bile elini kolunu bağladı, yapılan hukuki düzenlemeleri iptal etti; o halde Mahkeme artık “hukuk”a uymalı ve kendi “yorumunu tashih ederek başörtüsünün önüne koyduğu bloku kaldırmalı” değil mi?
 
Sözlerini bu anlamda okuduğumuzda Başbakan haklı. Tabiî ki bu, Başbakan’a kendi siyasi-idari-icrai sorumluluğundan kurtulma hakkı vermez. Ancak, öncelikle Anayasa Mahkemesi’nin, kararını tashih etmesi gerektiğine dair adres göstermesi, “reel durum” itibariyle “anlamlı ve mantıklı” bir yaklaşım. Politik hamle olarak çok da kötü bir plân değil.
 
Şimdi yapılması gereken, “başörtüsü vesilesiyle mağdur” olan bir öğrenci, öğretmen, ya da kamu kurumunda çalışan herhangi bir bayanın, Anayasa Mahkemesi’ne “bireysel başvuru hakkı”nı kullanarak, Mahkeme’ye, “kararını tashih etme yolu”nu açmasıdır.
Zira Anayasa Mahkemesi’nin, re’sen harekete geçerek önceki yorumunu değiştirmesi mümkün değil. Yüksek Mahkeme ancak bir başvuru üzerine toplanır, başvuruyu gündemine alır ve görüşüp karara varır. Mahkeme’den daha önce yaptığı “yasağa dair yorum”unu tashih ederek yeni bir yorumla “başörtüsü blokajı”nı kaldırmasını bekliyorsak, bireysel başvuru hakkı kullanılarak “Mahkemeyi harekete geçirmek” gerekecektir. Bu başvuruyu yapacak olan da bir “başörtüsü mağduru”dur.
Başörtüsü mağdurları “kişisel başvuru hakları”nı kullanarak Anayasa Mahkemesi’nin yeni yorumunun ne olacağını açığa çıkarabilirler. Eğer Mahkeme yeni yorumla kararını düzeltir ve başörtüsü yasağını kaldırırsa, ne âlâ! Yok, kaldırmazsa, işte buna dair “yapacağı yorum ve öne süreceği gerekçe”, Hükümet’in bundan sonrası için nasıl bir “manevra” yapması gerektiğini gösterecek, “kalıcı çözüm için yapılacak hamle”nin ne olması gerektiğine dair Hükümet’e yol gösterecektir. İşte ancak o zaman Hükümet’i, -eğer çözmezse- “sorunu çözmemekle suçlamak” daha mantıklı olacaktır.
Her ne kadar asıl yol bu olmasa da, “reel süreç ve şartlar” gereği böyle bir “avans” isteyen Başbakan’a bunu vermemek de doğru olmaz.
 
Mağdurlar, Anayasa Mahkemesi’nin web sitesine girerek “bireysel başvuru”yu nasıl yapacaklarına dair “yönerge”yi öğrensinler. Mahkeme’nin web sitesinde konuya ilişkin detaylı açıklamalar var. “Bireysel Başvuru Formu”nu, hem bilgisayarda doldurulacak haliyle, hem de daktilo veya el yazısı ile doldurulacak haliyle bulabilirler. “Bireysel Başvuru Formu”nun nasıl doldurulacağına dair bir “Kılavuz” ile “66 Soruda Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Kitapçığı” da Anayasa Mahkemesi’nin web sitesinde yer alıyor.
 
Şimdi, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkını kullanacak bir “başörtüsü mağduru”na ihtiyaç var. Bakalım mağdurlar kendi haklarını savunacaklar mı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
17 Yorum
Faruk Köse Arşivi