İshak Özen

İshak Özen

Gönül Coğrafyası

Gönül Coğrafyası

Geçmiş yazılarıma şöyle bir göz attığımda birçoğunun dış dünya ile ilgili olduğunu gördüm. Dışarıdan bakıldığında uluslararası ilişkiler ya da uluslararası siyaset gibi kişisel ilgilerle özelikle böyle bir tercihte bulunduğum düşünülebilir. Ancak durum öyle değil. Çünkü en çok bilgi sahibi olduğum ülke ile ilgili herhangi bir yazım olmamış henüz.Düşündüm ve bunun nedenlerinin birkaç noktada toplandığını gördüm.
Öncelikli neden, kutlu bir geleneğin mirasçıları olarak hepimizin genlerine kadar işlemiş bulunan o,kutlu medeniyet sancısı.

İkinci neden de hep duyageldiğim fakat yazmadığım için tam olarak anlamlandıramadığım, eserin yazarı sürüklemesi ve hatta şekillendirmesi durumudur. Yazarın ortaya koyduğu (nu sandığı) eser, yazarını ortaya koyuyormuş meğer. Farklı bir niyet ve farklı düşüncelerle yazılmaya başlanan bir yazı, yazarını yola çıkarken hiç düşünmediği bambaşka limanlara taşıyorbazen. Bu yazı da öyle oldu örneğin. Faklı bir başlık ve farklı düşüncelerle yazmaya başlamış olmama rağmen şu an hem konu hem de başlık değişti. Yazının ve yazmanın büyüsü!

Üçüncü neden ise yine ilk nedenle bağlantılı olarak dünyada güç dengelerinin yeniden şekilleniyor olması. Bu şekilleniş, özgürleştirme, Arap Baharı vs. gibi sevimli adlar altında olsa da neticede Müslümanların yaşam alanı her geçen gün biraz daha daralıyor.

Geride bıraktığımız yüzyıl Osmanlı’nın tarih sahnesinden silinmesine şahit oldu insanlık. Bu, sadece bir imparatorluğun yıkılması değil, asırlarca dünyaya liderlik ve rehberlik etmiş bir medeniyetin ve onun birikiminin de yitirilmesi anlamına geliyordu aynı zamanda.Kabul edelim ya da etmeyelim o kutlu medeniyet,yitimi ile sadece Müslüman yüreklerde değil, yol açtığı erozyon ve yıkımla tüm yüreklerde derin yaralar açtı. Yoksa bugün “Benim böyle bir ecdadım yok!” diye gururla haykıran hümanistleri(!) anlamamız mümkün olmazdı.

Kaybedilen bir şey, kaybedilen yerde aranır.O nedenle bizim dış dünya derken kastettiğimiz ya da algıladığımız şey de “kendimiz”den başkası değil aslında. Diyanetİşleri Başkanımız Prof. Dr. Mehmet Görmez yıllardır herkesin ve her kesimin değişik ifade ve terkiplerle açıklamaya çalıştığı bu durumu, terminolojimize kazandırdığı “gönül coğrafyası” kavramıyla açıklıyor. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğluda bir konuşmasında Başkan Görmez’in bu tabirini çok yerinde bulduğunu ve kendisinin de kullanmaya başladığını dile getirmişti.

Gönül coğrafyamızın merkezine Anadolu’yu ve İstanbul’u oturtan Başkan Görmez, kavramın çerçevesini bakın nasıl çiziyor:

“Gönül coğrafyası derken ikinci kastım, Balkanlar…
Gönül coğrafyamızın içinde en başa koymamız gereken ama bizim ilişkilerimiz ve hizmet ağı açısından belki de üçüncü sıraya koyduğumuz, İslam’ın doğduğu ve İslam medeniyetinin asıl inkişaf ettiği yerler var…

Afrika aynı şekilde millet olarak bizim gönül coğrafyamızın hep içine dahil etmek için çaba gösterdiğimiz ama zaman zaman başarılı olduğumuz, zaman zaman da başarılı olamadığımız bir kıtadır.Kuzey Afrika, medeniyetimizin önemli bir parçasının inkişaf ettiği bir yer olmuştur…

İslam medeniyetinin inkişaf ettiği merkezlerden biri de Çin’dir.Çin’de büyük bir İslam coğrafyası var. Kaşgar,Hoton, Turfan… Bütün buralar, Türkçenin İslamla yoğrulduğu, Kaşgarlı Mahmud’un Türkçedeki kelimelerle İslam’ın temel kavramlarını buluşturduğu, Yusuf Has Hacib’in İslam ahlakıyla kadim ahlakımızı cem ettiği mekânlardırve gönül coğrafyamızın önemli bir parçasıdır. Elbette şimdi Çin’in içerisindedir, o ülkenin sınırları içerisindedir ama bizim gönül coğrafyamızın bir parçasıdır. Moğolistan hakeza, gönül coğrafyamızın önemli bir parçasıdır…

Gönül coğrafyamıza girmeye aday olup da giremeyen bölgeler de var. Avrupa, Amerika, Avusturalya, Kanada. Bunlar da adaydırlar aslında. Ecdadımız Viyana’ya vardığında tek bir düşüncesi vardı: ‘Acaba gönül coğrafyamıza dahil edebilir miyiz?’Bir işgal fikri bizim tarihimizde hiç olmamıştır. Avrupa’yı gönül coğrafyamıza dahil edenler 60’lı 70’li yıllardan sonra buraya göç eden kardeşlerimiz olmuştur. Pek çok küçük ülkeden daha büyük bir nüfus. Eğer inanç kardeşlerimizin tamamını sayacak olursak zannediyorum Avrupa’da 30 milyona yakın Müslüman var. Dolayısıyla buraya göçen Müslümanlar, Avrupa’yı da bizim gönül coğrafyamıza dahil etmişlerdir. Çünkü oradaki kardeşlerimizle bağımız devam ediyor. Biz onları dikkate alarak elbette, oraları da kendi gönül coğrafyamızın bir parçası olarak görürüz.”

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İshak Özen Arşivi