Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Son yolculuk

Son yolculuk

Ebediyet arzusu, hastalık, ayrılık ve ölüm gibi duyguların getirdiği tahribatı onarıyor ve taze bir ümit verir. Ama yine de kendi ölümünü, kendi acısını düşünmek acı veriyor insana… Bu nedenle, ne ölümü ne hastalığı ne de yaşlılığı kendimize yakıştıramaz hep başkalarının dramını dillendirmek isteriz. Zamanın geçiciliğini görmezden gelir, acının üstünü örteriz. Biz acımızı başkalarının acısı üzerinden dillendirir ve kendimizden uzaklaştırmaya çalışırız. Her şey uzaktır, ayrılık, hastalık, kaza, ölüm… Uzağımızda ve ötelerdedir. Gençlik hiç geçmeyecek, vakit hiç bitmeyecek sanır ve ölüm duygusundan kaçarız. Ama günler, aylar ve yıllar bir yaz yağmuru gibi geçer ve yaşlılığın ayak seslerini işitmeye başlarız. Biz görmesek de, işitmesek de hayat yaşanması gerektiği şekilde yaşanır ve dünya acı tatlı olayları ile birlikte dönmeye devam eder. Ve bir gün bakarız ki, yaşlılık üzerimize bir elbise gibi oturmuş ve yolun sonunu gösteriyor.

Her canlı doğar, gelişir ve hayata veda eder. Ama bir insanın ölümü bir bitkinin solması gibi değildir. Bu nedenle yaşlanma duygusu ölümle ilişkilendirilir ve acı verir. Çünkü ölüm bu dünyadan bir kopuş, bir vedadır. İnsan, yaşlanmanın yolun sonu olduğunu bilir ve sahip olduğu dünyevi imkanları kaybetmekten korkar…

Bugün insanlarımızın en büyük korkusudur yaşlanmak. Sahip olmayı ve mal biriktirmeyi çok fazla seven insanlarımız, dünya ile ölüm yokmuşcasına ünsiyet kurar ve yaşlılığı geciktirerek hayatın gerçeğinden kaçabileceğini sanır. Ama yaşlılığın ve ölümün bir ilacı yoktur ve yapılan hiçbir şey tesir etmez ve veda vakti gelir.

Yaşamın bir güz mevsimi gibi görülen yaşlılık, insanda derin hüzünler bırakır. Bir tarafta ölümün ayak sesleri diğer tarafta kişinin bağlandığı nesneler vardır. Bir burukluk bir hüzün çökeri insanın içine. Bu gidişin dönüşü olmadığını bilir çünkü. Dünya barındırdığı bütün görkemiyle yavaş yavaş uzaklaşır. Ve o zaman, sadece yaptıklarımızla yola çıkabilecemizi anlarız fakat çoğu zaman iş işten geçmiştir.

Yaşlılıkta ayrılık kaygısı daha yoğun yaşanır. Ayrıca yaşam zorlaşır, arkadaşlar dostlar yavaş yavaş azalır. O nedenle, dünyaya iman penceresinden bakmayanlar ölümün gerçek anlamını kavrayamaz ve bu gidişi dünyadan kopuş ve yok oluş olarak algılarlar. Allaha ahrete iman eden kişi ise ölümün bir kavuşma anı olduğunu bilir ve yaptıklarını ya da yapamadıklarını yeniden gözden geçirir.

Allaha iman eden ve onun rahmetini bütün hücrelerinde hisseden kişi hayatın da yaşlılığın da ölümün de Allahın bir rahmeti olduğunu bilir ve bütün hazırlıklarını son yolcuğuna göre yapar. Çünkü bu gidişin dönüşü yoktur o nedenle giderken yanınızda azığınız yoksa yolculuğunuzun mahrumiyet içinde geçeceğini bilirsiniz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi