Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

‘İslami faşizm’

‘İslami faşizm’

Müslümanlar ve özellikle Sünni dünya, büyük bir düşmanlık kampanyası ve hamlesi altında. İslami hareketleri başarısız kılmak için içten ve dıştan her türlü dalavere çevriliyor. Lübnanlı Cemaat-ı İslami’den dostumuz Abdullah Babetti, El Aman dergisinde bir yazı yazmış. Bize tercüman oluyor. Bu konuya ışık tutuyor. İşgalci çevreler Mali’den Afganistan’a kadar İslami kesimleri genel olarak terörizmle suçluyorlar. Sıra Suriye’ye geldiği zaman bu koroya ABD ile birlikte Rusya ve İran da katılıyor ve aynı dili paylaşıyor. Suriye rejimiyle aynı dili paylaşıyor ve rejim aleyhinde savaşanları terörist olarak damgalıyor. En azından ABD’nin Nusret Cephesiyle ilgili okuması bu yönde. Ötekiler ise muhalifleri hem dış gündemin parçası hem de terörist olarak görüyor ve suçluyorlar. İran’ın Lübnan Büyükelçisi Gazanfer Rüknabadi Suriye’de savaşanların yüzde 95’inin Suriye kökenli olmadığını ileri sürüyor. Sanki Esat karşıtlarının hepsi toplama. Bu duruma Suriye halkı da toplama bir halk olmuş oluyor. Bazı Yahudilerin Filistinliler için söylediği gibi. Buna mukabil, Suriye’de muhaliflerin saflarında çarpışan Çeçenlerin sayısı da İran ve Rusya medyası tarafından kasıtlı ve siyasi amaçlar doğrultusunda alabildiğince abartılıyor.
 Dubai Polis Şefi Dahi Halfan görev yerinde Mebhuh gibilerin suikastını önleyemezken (tabii ki, muvazaanın parçası değilse) öbür yandan Mısır ve Tunus gibi bölgelerde iktidar değişimlerini engellemeye ve değişmişse onları tepetakla etmeye çalışıyor. Bir de İslami kesimlerin Batı’nın gündeminin parçası olduğunu söylüyor. İran’a göre, Suriye’deki İslami muhalifler Batı’nın gündeminin veya planlarının bir parçası iken Dahi Halfan’a göre Arap Baharı ülkelerinin veya yeni rejimlerinin tamamı öyle! Bu nedenle 64 kadar Müslüman Kardeşler üyesini yabancılarla işbirliği ile komplo kurmakla suçlayıp tutuklattı! Bunlardan bazıları karşılaştıkları işkence ve baskı nedeniyle ayağa kalkamaz oldular veya geçici de olsa yürüme yetilerini kaybettiler. Mübarek’in Sadettin İbrahim’e yaptığı muamele yüzünden yürümekte zorluk çekmesi gibi Halfan da Müslüman Kardeşlere aynısını yapıyor. Sadettin İbrahim gerçekten de ABD ajandasının parçasıdır. Lakin Mübarek de öyle değil miydi? Öyle olmasına rağmen Ali Abdullah Salih, Mübarek ve Beşşar hepsi muhaliflerinin Batı’nın maşası olmakla suçluyor. Suriyeli muhalifler ‘Allah’tan başka kimsemiz yok’ derken adı komplocuya çıkan bütün çevreler Beşşar ve çetesinin yardımına koşuyor.

İslamcılara yönelik basmakalıp suçlamalardan birisi de faşizm isnadıdır. Cemal Kutay 28 Şubat günleri veya arifesinde İslami kesimleri faşizanlıkla suçluyor ve 21’inci yüzyılın İslam faşizmiyle tanışacağını ve yüzleşeceğini söylüyordu. Şimdi Fransızlar Kutay’ın bu kehanetini doğruluyorlar! Şimdi Mali’de İslami kesimleri bastırmak için asker sevk eden Fransız yönetimi Cemal Kutay’ın kehanetine tutunmuş durumda. Tunus ve sair yerlerde İslami faşizmin ayak seslerinin duyulduğunu iddia ediyor. Fransız İçişleri Bakanı Manuel Valls, Tunuslu muhalif Şükri Bel’id’in öldürülmesinden dolayı İslamcıları sorumlu tuttu ve onları İslamcı faşistler olarak yaftaladı. Biz bu ifadeyi bir yerlerden hatırlıyoruz. Lakin öncelikli olarak cumhuriyet adı altında faşistlik yapanları teşhir etmek gerekiyor. Fransa AB ülkeleri içinde Müslümanlara karşı faşizm uygulayarak başörtüsünü yasaklamıyor mu? İmamları sınır dışı etmiyor mu? Terörle mücadele adı altında İslam ülkelerini işgal etmiyor mu? Hesap sorulmayınca hesap soruyor! Fransız halkının yüzde 70’i de İslam’ı mutaassıp bir din olarak görüyormuş. Sarkozy gibi birisini seçimle işbaşına getiren halktan başka ne beklenir! Fransız içişleri bakanından önce de ABD’li yetkililer de Selefilerden Tunus’da yıkılan türbelerin hesabını sormuşlardı. Adamlar müdahaleye zemin arıyorlar. Yoksa türbelerle ne işleri olabilir? Türbelere kadar Bin Ali’nin İslami kesimlere yönelik sabık yasaklarıyla ilgilenmişler miydi?

 Bu İslamcı faşizm kalıbını veya markasını istediklerine çalıyorlar. Yahudi mahfiller ve odaklar aynı şekilde AKP iktidarına da kara çalmamış ve çamur atmamışlar mıydı? Daha yeni, Netanyahu’nun Temsilcisi Zalman Shoval Mavi Marmara’yı terörist gemi olarak nitelendirdi. Terör yapan teröre maruz kalanı teröristlikle suçluyor! Kimse ayranım ekşi demiyor. Bu bağlamda, Türkiye’nin İsrail’le ilişkilerinin bozulmasını hazmedemeyen İsrail’in Amerikalı tetikçileri de geçmişte Türkiye’yi faşizmle suçlamışlardır. Bunlardan birisi de tam bir hergele olan Michael Rubin’dir. İslamofaşizm terkibinin mucididir. Belki de bu suçlama kalıbını Cemal Kutay’dan yürütmüş veya intihal etmiş olmalıdır. Ondan da Fransız İçişleri Bakanı Manuel Valls yürütmüş olmalı. 11 Şubat (2013) tarihli Eş Şuruk gazetesindeki makalesinde Fehmi Huveydi, Mısırlı kafadarlarının Fransız bakanın Tunus’la ilgili terörist yaftasını Mısır’a yapıştırdıklarını ve uyarladıklarını ifade ediyor. Cem Uzan gibi patronların hükmettiği Mısır basını ‘ha Tunus ha Mısır olmuş ne fark eder’ diyerekten Fransız bakanının Tunus’la ilgili söylediklerini ‘Mısır’a uyarlamış ve çalmışlar. Böyle bir utanmaz ve kalleş dünyada yaşıyoruz. Suçluların azgın olduğu bir dünyada. Hem suçlu hem güçlü hali…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi