Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Terör mevsimi mi açılıyor?

Terör mevsimi mi açılıyor?

İnsan dumura uğruyor. Ne diyeceğini bilemiyor. Ben de ne diyeceğimi bilemedim. ‘Menfur saldırı’, ‘lanetliyoruz’, ‘alçaklık’ lafları da kesmiyor.

Hele, ölenlerden biri tanıdığınızsa... Vakti zamanında oturup lafladıysanız... Halleştiyseniz... Ve tesadüfen olay mahallinden geçmek dışında saptanmış bir günahı yoksa... Dahası, çok daha yakın akrabalarınıza değme ihtimali mevcutsa...

Pis işler...

Hadiseyi ilk duyduğumda, içimden, ‘Terör iklimi de değil ki... Nerden çıktı bu şimdi durup dururken?’ diye geçirmiştim.

Hem terör iklimi değildi (çünkü, bu işler, nerden bakarsanız bakın, bir ‘iklim’ gereksiniyor), hem de terörle sonuç devşirecek tayfa ortalıktan el ayak çekmişti. En azından el ayak çekmiş görüntüsü veriyordu.

Kim yapmış olabilirdi bu saldırıyı?

Nasıl bir sonuç elde edilmek isteniyordu?

Hangi devletin, hangi örgütün, hangi konsorsiyumun marifetiydi?

İşin içinde dost (!) istihbarat örgütlerinden biri olabilir miydi? Saldırı, uluslararası çalışan ‘fason’ bir sol örgütün işi miydi? Ayrılıkçı terör örgütünün kalıp eylemlerinden biri miydi? Ayrılıkçı örgüte yönelik ‘hava taarruzu’na misilleme olarak mı düşünülmüştü? Caydırıcı bir saldırı mıydı? özel bir mesaj mı içeriyordu?

Bu olayın, bir zamanlar Hudson Enstitüsü’nde konuşulan senaryolarla bir alakası var mıydı? Zeyno bacımız bu konuda ne düşünüyordu?

Neden böyle bir zaman seçilmişti?

Bir taraftan ‘kapatma davası’, bir taraftan Ergenekon davası... Bu iki davayla (dolaylı ya da dolaysız) irtibatlı olabilecek daha büyük ‘şeyleri’ gözden kaçırmak için miydi bu zamanlama?

Bu, yoksa, ülkeye istikamet vermeyi amaçlayan derin güçlerce planlanmış ve ‘seri’nin ‘açılış eylemi’ anlamına gelen bir saldırı mıydı?

Bunun arkasından ne beklenmeliydi?

Hiç kimsenin, hiçbirimizin öngörmediği, öngöremeyeceği yeni bir terör mihrakıyla mı tanıştırılacaktık?

Bütün bu soruların cevabını bilmiyoruz.

Fakat, bütün bunlara mukabil, şu saptamayı da gözden ırak tutmuyoruz.

Terör, salt ‘terör’ değildir.

Terör, sadece öldürmeyi, korkutmayı, yıldırmayı hedeflemez.

Evet, terör, adına ‘terörist’ ya da ‘saldırgan’ dediğimiz kişilerin başvurduğu bir ‘kendi ifade etme yöntemi’, bir siyasal mesaj aracıdır. çoğu zaman da öldürmeyi, korkutmayı, yıldırmayı, manipüle etmeyi hedeflemektedir ama, sadece bu değildir.

Daha önce de yazmıştım:

Terör, bir ticarettir. Getirisi de, bu enstrümanı kullanan/kullanabilen güçler açısından oldukça yüksektir...

Biz terör örgütlerinin, ‘tek başına’ ve ‘yalıtılmış’ yapılar olduğunu düşünürüz. Oysa bu tür örgütlerin tek başına yaşama şansları yoktur. Her zaman bir muharrik güce, bir desteğe, bir manipülasyon iklimine ihtiyaç duyarlar ve esasında ayakta kalmaları buna bağlıdır.

Terör, bir düşünce sistematiğidir aynı zamanda.

Bir ‘felsefe’dir...

Terörü ancak bu sistematiğin altını boşaltacak bir ‘haraket’le, çok küçük bir hareketle savuşturulabiliriz.

Dolayısıyla, bu hareketin aktörleri olabilecek siyasilere, bürokratlara, aydınlara, sivil toplum örgütlerine, hatta ‘yargı’ya büyük iş düşüyor.

Sadece küçük bir dikkat ve ‘sağduyu...’

Bu kadar basit...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi