Şevket Tandoğan

Şevket Tandoğan

Milliyetçilik

Milliyetçilik

Son günlerin tartışma konusu, sihirli kelime MİLLİYETÇİLİK konusundaki düşüncelerimi paylaşmakta fayda görüyorum. Farklı anlamlarda kullanılan bu kelimenin iyi anlaşılabilmesi için; sözlük, evrensel popüler kültür ve İslâm dîni açısından tahlil edilmesi gerekir.
           Sözlük itibariyle “Millet” Arapça bir kelime olup, din veya mezhep; bir din veya mezhebe bağlı topluluk demektir. Ancak geçmişten günümüze tarihî süreç içinde, “Bir ırka mensûbiyet” ma’nâsında kullanılan MİLLİYETÇİLİK, farklı kesimlerce değişik yorumlanmaktadır.
           Mensup olduğu ırkın kökünü sevmek; ecdadının mertlik, cesaret, kahramanlık vs. gibi meziyetleriyle iftihar etmek ma’nâsındaki kucaklayıcı muhafazakâr Milliyetçilik anlayışı doğru bir anlayıştır. Bu hoş görülebilir, hatta teşvik de edilebilir.
           Ancak sözlük açısından ırkçılık, kavmiyetçilik, kafatasçılık ma’nâsında ötekileştirici şovenist milliyetçilik ise, yanlış bir anlayıştır ve ayaklarımızın altındadır.
           Yeri gelmişken belirtmek isterim ki; Milliyetçilik ve Yurtseverlik kelimeleri farklı şeylerdir, eşanlamlı değildirler.
           Milliyetçilik mes’elesine genel kültür çerçevesinde evrensel etik değerler açısından baktığımızda; kişinin nerede hangi anne-babadan doğacağı kendi insiyatifinde olmadığı ve hepimizin Hz.Adem’in nesli olduğumuz gerçeği karşısında, kimsenin kimseye sırf ırkından dolayı üstünlük taslama hakkı yoktur.
           Nitekim artık günümüzde ırkçılık, kafatasçılık gibi yanlış milliyetçilik akımına karşı ortak küresel bilinç ve mücadele oluşmuştur.
           Mes’eleye İslâm Dîni açısından baktığımızda; Hucürat süresi 13.Ayette Hz.Allah şöyle buyurmaktadır: “Ey insanlar! Muhakkak ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık. Birbirinizle tanışıp anlaşmanız için sizi milletlere ve kabîlelere ayırdık. Allah katında en üstün olanınız Allah’tan en çok korkanınızdır. Şüphesiz ki, Allah her şeyi hakkıyla bilen ve her şeyden hakkıyla haberdar olandır.”
           Ayetten açıkça anlaşılacağı üzere;”Üstünlük sadece takva iledir.” Bu hususu Fahri-kâinat Efendimiz, M. 632 yılı 8 Mart tarihinde irad ettiği son vedâ hutbesinde cihan-şumûl bir lisanla aynen şöyle beyan etmiştir:
           “Sözümü iyi dinleyin, iyi belleyin. Rabbiniz birdir. Hepiniz Âdem’densiniz. Âdem de topraktan yaratılmıştır. Hiç kimsenin başka biri üzerinde soy sop üstünlüğü yoktur. Allah katında üstünlük, ancak takva iledir. Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Böylece bütün Müslümanlar kardeştir…”
           Görüldüğü gibi; İslam nazarında Arabın Aceme, Acemin Araba, Türkün Kürde, Kürdün Türke, hiçbir ırkın diğerine sırf etnik kökeninden dolayı bir üstünlüğü olamaz. Üstünlük takva iledir. Yani kötülüklerden sakınan ve insânî değerlere bürünmüş olgun mü’minler üstündür.
           Ortak insânî ve İslâmî değerlere yapışmak varken, kuru ırkçılık ve kavmiyetçilik güden milletlerin nasıl bölünüp parçalandıkları ve türlü savaşlarla acılar çektikleri görülmektedir. Bu noktada şu gerçeği de asla ve asla unutmamalıyız, o da şudur:
           Ortak bir tarih içinde aynı vatan üzerinde yaşayan, aynı kültürel değerleri paylaşan, dini bir, bayrağı bir olan kader birliği yapmış farklı unsurlar, büyük devlet olmanın şuuruyla, ortak anayasal bir üst millet kimliğiyle kenetlenirlerse, dünyanın itibarlı bir devleti olarak asırlarca payidar olurlar.
           Osmanlı İmparatorluğu bu ruhla tam altı asır hüküm sürmüştü. Yeni Türkiye Cumhuriyeti de prangalardan arınarak aynı birlik ve kardeşlik ruhuyla ve güçlü liderleriyle geleceğe emin adımlarla yürümektedir. Allah devletimize zeval vermesin. Şair M.Akif’in dizeleriyle bitiriyorum:
                  Hani,milliyetin İslam idi,,,kavmiyet ne!
                  Sarılıp sımsıkı dursaydın ya milliyetine.
           “Arnavut” ne demek? Var mı şerâitte yeri?
           Küfr olur, başka değil, kavmini sürmek ileri.
                  Arap’ın Türk’e; Laz’ın, Çerkez’e yahut Kürd’e;
                  Acem’in Çinli’ye rüçhânı mı varmış? Nerde!
           Müslümanlıkta anâsır mı olurmuş? Ne gezer!
           Fikri-kavmiyeti tel’in ediyor Peygamber.
                  En büyük düşmanıdır Ruh-u Nebi tefrikanın;
                  Adı batsın onu İslam’a sokan kaltabanın!
           Şu senin akıbetin bin bu kadar yıl evvel,
           Sana söylenmiş iken doğru mudur şimdi cedel?
                  Ne Araplık ne de Türklük kalacak aç gözünü!
                  Dinle Peygamberin ilâhî sözünü.
           Medeniyet size çoktan beridir diş biliyor;
           Evvela parçalamak, sonra da yutmak diliyor.
                                                                 (Safahat inkılap yay.205)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
10 Yorum
Şevket Tandoğan Arşivi