Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Bu savcı suç işlemeye devam edecek mi?

Bu savcı suç işlemeye devam edecek mi?

Daha önce doğuşunu müjdelemiştim; memleketimiz ömer Altay Egesel, Vural Savaş, Sabih Kanadoğlu ve Abdurrahman Yalçınkaya’dan sonra, en az bu isimler kadar değerli bir savcıya daha kavuşuyor diye...

Bu savcımızın ismi ömer Faruk Eminağaoğlu.

Faruk Bey, aynı zamanda, YARSAV adını verdiğimiz Yargıçlar ve Savcılar Birliği’nin başkanı.

Bu ‘birlik’te esas olarak ne iş görülür, bilmiyorum.

Muhtemelen, yargıç ve savcıların özlük haklarıyla ilgilenen, arada sırada hukuki konularda çıkışlar yapan bir meslek örgütüdür.

Elimde, bu ‘çıkışlar’ın hukukla, yani ‘haklar’la bağlantısına ilişkin somut veriler yok.

Bu meslek örgütü, ‘ideolojik yargı’yla hukukun üstünlüğünü nasıl telif etmektedir? Yargı bağımsızlığından ne anlamaktadır? ülkemizde yargının hukuk karşısındaki pozisyonunu ‘iç açıcı’ bulmakta mıdır?

Bunları bilmiyoruz...

Fakat, müteaddit açıklamaları, bu birlik konusunda da iyimser düşünmemizi engelliyor. Bazı tartışmalı konularda (367 kararı, parti kapatma davaları, Anayasa Mahkemesi’nin anayasa değişikliğini esastan görüşmesi) Barolar Birliği’nden, daha doğrusu kendisine benzemeyene öfke belağatıyla karşı koyan özdemir özok’tan farklı düşünmüyorlar.

Faruk Bey, aynı zamanda Yargıtay Cumhuriyet Savcısı olarak görev yapıyor. Velud, çalışkan ve laik Cumhuriyete sahip çıkma konusunda kararlı bir savcımız.

Bizleri Faruk Bey adına sevindiren haberi Nisan ayında almıştık.

Kuruluşunun 130. yıldönümünü kutlayan İstanbul Barosu, her yıl geleneksel olarak verdiği ‘Mahmut Esat Bozkurt Hukuk ödülü’ne, ömer Faruk Eminağaoğlu’nu layık görmüştü.

Mahmut Esat Bozkurt kim midir?

Mahmut Esat Bozkurt, ‘Türk, bu ülkenin yegane efendisi, yegane sahibidir. Saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette tek hakları vardır; hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı. Dost ve düşman, hatta dağlar bu hakikati böyle bilsinler’ demiş, diyebilmiş adamdır.

Düşünebiliyor musunuz, savunma makamı olan İstanbul Barosu hukuk ödülü ihdas ediyor, bu ödüle de (başkası yokmuş gibi) yetkin faşistlerimizden birinin adını veriyor. Keşke ‘Mahmut Esat Bozkurt Devlet Nişanı’ deselermiş, cuk otururmuş.

Neyse, Faruk Bey, ödül gecesi bir konuşma yapmış, önce Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e, sonra da kapatma davasını eleştiren yerli ve yabancı muarızlara verip veriştirmişti.

Henüz bu konuşmanın lezzeti damaklardan kaybolmadan, yeni bir ömer Faruk Eminağaoğlu konuşmasıyla daha teşerrüf ettik.

Eminağaoğlu bu kez, (AK Parti hakkındaki kapatma davası çerçevesinde) İngiltere’de yayımlanan The Guardian gazetesine konuşmuş.

Şöyle demiş: ‘İtalya’da faşizm, ya da Almanya’da Nazizm gibi, şeriat da Türkiye’de hassas bir konu. Küçük bir kıvılcımla toplumsal bir harekete dönüşebilir. Osmanlı dönemindeki şeriata dayanan sistemin izleri toplumumuzda halen var. Buna dönmek istemiyoruz.’

Faruk bey, ayrıca, iktidar partisinin ülkeye şeriat hukuku getirmek, laik sistemi yıkmak ve bir İslam devletine dönüştürmek istediğini de söylemiş.

Pek güzel de...

Faruk Bey ne tehlike konseptine dahil ettiği şeriatı biliyor, ne Osmanlı’dan haberdar, ne de savcılığını yaptığı ülkeyi tanıyor.

üstelik, hakkında yargı kararı bulunmayan partiyi ‘laik sistemi yıkmak’la itham ederek, suç işliyor.

Osmanlı’nın en karanlık dönemlerinde bile, Faruk Bey’in korkularını ayaklandıracak türden bir ‘teokrasi’ tehlikesi yaşanmadı. Kaldı ki, yüzünü batıya dönmüş modern Türkiye’de yaşansın.

Şeraitten korkan ve iyi de eden Faruk Bey, biraz da darbelere baksa.

Muhtıralardan korksa.

Militarizm geçmişimizi dert edinse...

Bunlar, muhayyel şeriat tehlikesinden daha mı az korkutucudur?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi