Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Siyonistlerin kınama mektubu, Erdoğan için şeref madalyasıdır!

Siyonistlerin kınama mektubu, Erdoğan için şeref madalyasıdır!

Şirinevler’den Muhittin Çiçek amcadan duyduğum hikâyeyi, daha önce de birkaç defa anlatmıştım...

Hikâye bu ya; Adamın biri, sokakta yürürken; farkında olmadan, yolun ortasında yatan bir köpeğin “kuyruğuna” basmış!.. Ve tabii, can havliyle havlamış köpek!.. Adam şaşırmış... “Hayret” demiş; “Ben köpeğin kuyruğuna bastım!.. Ama ses, ağzından çıktı!” Şöyle bir düşünüp, “teşhis”i koymuş: “Kuyruğuna bastığım halde ağzından ses çıktığına göre, demek ki; kuyruk ile baş arasında bir bağlantı var!” Aynen hikâyedeki gibi, Başbakan Tayyip Erdoğan da; elbette “bilinçli” olarak “Siyonistler”in kuyruğuna bastı ama her nedense ses çıkaran ABD oldu... Hâlâ da; Ciyak ciyak bağırıyorlar.

89 İMZALI KINAMA

Olayı biliyorsunuz... Başbakan Tayyip Erdoğan; Avusturya’da iki hafta önce düzenlenen Medeniyetler İttifakı Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, “Tıpkı antisemitizm gibi, tıpkı Siyonizm gibi, tıpkı faşizm gibi İslamafobyanın da bir insanlık suçu olarak görülmesi kaçınılmaz hal almıştır” dedi ya; vayy sen misin bunu söyleyen?..

Bir yandan İsrail’den, bir yandan ABD’den öyle “bağırtılar” yükseldi ki; sanki Erdoğan, “kuyruk”larına değil de “canevleri”ne bastı!.. Ellerinden gelse, Erdoğan’ı bir kaşık suda boğacaklar... Öylesine öfkeliler!.. Son olarak da; “İsrail yanlısı” çizgisiyle bilinen ABD Kongresi’nden 89 senatör ve milletvekili bir “kınama mektubu” göndermişler Erdoğan’a... Demişler ki; “İsrail’den özür dile!” Emriniz olur!.. Ne var ki; ilk “özür” dilemesi gereken “Siyonist İsrail” değil midir?..

Tarihi “katliam”larla dolu İsrail, sadece “bölge” için değil, “insanlık için de bir tehdit” iken, bugüne kadar hiç “özür” diledi mi?.. Evet, Siyonist İsrail’in tarihi; acımasızca işlenen, çocukların ve sivillerin hunharca öldürüldüğü onlarca katliamla dolu... 2008’de Dökme Kurşun adı verilen vahşetle kadın-çocuk 1500 kişiyi katleden Siyonist İsrail, 2010’da da Gazze’ye yardım götüren Mavi Marmara gemisine saldırmış ve 9 Türkü şehit etmişti...

Peki, bu “vahşet”lerden, bu “katliam”lardan, bu “soykırım”lardan, bu “barbarlık”lardan, bu “cinayet”lerden dolayı hiç özür diledi mi İsrail?.. Şeyh Ahmed Yasin gibi, “felçli” ve “tekerlekli sandalyeye mahkûm” bir adamı, hem de “sabah namazı”nda ve de “füze” ile katleden İsrail, bir gün olsun “özür” diledi mi?..

Önce Siyonist İsrail “özür” dileyecek ve böylece “hayvanlıktan insanlığa tekâmül ettiğini” gösterecek ki, ondan sonra, belki Başbakan Tayyip Erdoğan da özür dilemeyi düşünebilir!.. Ama, “özür” dediğin; “İnsan”lardan dilenir, “Aşağılık mahlûklar”dan değil!..

SİYONİST LOBİ’NİN GÜCÜ!

Haa, şunu da söyleyeyim: “Kuyruğa” basılınca “ses”ler “ağız”dan çıkıyor ya, o sesler, artık “cılız”laştı, eskisi kadar güçlü çıkmıyor. Efendim; Erdoğan’ı “kınayan” ve “İsrail’den özür dilemeye” çağıran mektubu kaç kişi imzalamış biliyor musunuz?.. “23 senatör, 66 milletvekili!” Lütfen dikkat; ABD Kongresi, 435 kişilik Temsilciler Meclisi ve 100 kişilik Senato’dan oluşur...

Yani, “milletvekili” ve “senatör”lerin toplam sayısı 535’tir... “İsrail lobisi”nin eski gücü kalmamış olmalı ki, Erdoğan’a yazılan mektuba, sadece 89 kişi imza atmış!.. Yani, “100 senatör”den 23’ü, “435 milletvekili”nden 66’sı!.. Bu tablo, aslında Erdoğan’ı değil de, “Siyonist İsrail”i düşündürmelidir.. Demek oluyor ki; ABD Kongresi’ndeki İsrail lobisi, günden güne erimekte, günden güne güç kaybetmektedir!.. Acaba niye?..

Demek oluyor ki; “Küstahlığın da bir sınırı var!”

SURİYE TEHDİDİNE RAĞMEN!

Bu tablonun, “bugünlerde” ortaya çıkmasının da ayrı bir önemi var. Malûm, Suriye’de durumlar karışık... Suriye muhalefeti, “Katil Esad’ı devirmek” için var gücüyle bastırıyor... “CHP kurmayları ve CHP tabanı” haricindeki Türk halkı da, “Suriye halkı ile dayanışma”sını göstermek üzere, dün Cuma namazından sonra yürüyüş yaptı ve “Kahrol Esad” diye haykırdı... “Esad rejimi”nin yıkılması demek, Suriye’nin “İslâmi bir yönetim”e kavuşması demek olacaktır. Böyle bir yönetim de, en çok İsrail’i rahatsız eder... İsrail, kendini “tehdit altında” görmeye başlar. Düşünebiliyor musunuz; İsrail’in, kendini tehdit altında hissettiği böyle bir ortamda bile, “İsrail lobisi”nin topladığı imza sayısı, “sadece 89”dur!.. Tekrar edelim; 535’te 89... Bana kalırsa; Erdoğan’dan “özür” bekleyeceklerine, bir an önce “Türkiye’den özür” dileseler, “9 Türkün ailelerine tazminat” ödeseler ve “Gazze’ye ambargo”yu kaldırsalar, çok daha iyi ederler!..

Yoksa, bu defa “kuyruk”larına değil, “kafa”larına basabilirler! Şunu da ekleyelim: “Siyonist lobi” tarafından Erdoğan’a gönderilen “kınama” mektubu, Erdoğan için bir “şeref madalyası” olacaktır. Bu tür “zorlama”larla, hiç kimse Erdoğan’a geri adım attıramaz.

MICHAEL RUBIN... HİN OĞLU HİN!

Bu olayda, beni en çok şaşırtan taraf ne oldu, biliyor musunuz?... Aslında şaşırmadım... Sadece, Türkiye için üzüldüm.. “Vah ülkem, vah” dedim; “Seni koruyup kolladığını söyleyenler, bağrına Siyonist yılanlar sokmuşlar da haberin olmamış!..” Efendim, olay şu: Erdoğan’a, “Siyonist azınlık” tarafından yapılan “kınama”nın benzerini, Michael Rubin gibi bir “hin oğlu hin” de yapmış, iyi mi?.. Ne yalan söyleyeyim; Michael Rubin adlı “Neocon’ların şahı” bir adamın Erdoğan için saldırgan ifadeler kullandığından haberim yoktu...

Demir İnal dostumla lâflarken; “Michael Rubin’in yumurtladığı yeni inciler”den söz etti... Michael Rubin, geçenlerde özetle demiş ki; “Siyonizm’in de suç olmasını isteyen Tayyip Erdoğan, aslında radikal İslâm’ın sorgulanmasını engellemek istiyor!.. Erdoğan geldikten sonra, kadın ölümleri yüzde 1400 arttı!.. Erdoğan iktidarı ile birlikte, Türkiye basın özgürlüğünde 154. sıraya geriledi.” Bunlar var ya; “Kuzu”yu yemeyi kafasına koymuş “kurt”un bahaneleridir!.. Ulan hin oğlu hin; Erdoğan’ın “Siyonizm”le ilgili sözünü eleştireceksen, eleştir!.. Ama; “kadın ölümleri” ve “basın özgürlüğü”nün bu konuyla ilgisi ne?..

BANA DOSTUNU SÖYLE!

Gelelim, bu olayın; bana, neden “Vah Türkiyem vah” dedirttiği meselesine... Bugün Erdoğan’a saldıran Michael Rubin adlı “Siyonist’in feriştahı” bu adam var ya; 6 Haziran 2007 tarihinde, yani “27 Nisan e-muhtırası”ndan sadece bir ay önce, dönemin Genelkurmay’ı tarafından Harp Akademileri Komutanlığı’na davet edilip; “Güvenliğin Yeni Boyutları ve Uluslararası Örgütler” konulu bir sempozyumda konuşturulmuştu... Hem de ne konuşma!.. Bütün dünya biliyor ki; Bu adam; “Türkiye, AK Parti ve özellikle Başbakan Tayyip Erdoğan’a karşı ağır itham ve yalanlarla adını duyuran bir kişi”dir...

“Neocon kuşağın genç öncülerinden biri”dir!.. Neoconların mabedi sayılan American Enterprise Institue bünyesinde; ABD’den daha çok  “İsrail istihbaratı”na bilgi toplar!.. En büyük destekçilerinden biri de “Daniel Pipes” adlı adamdır!.. Hangi saikledir bilinmez; Genelkurmay, işte bu adamı “Harp Akademileri’ndeki Sempozyum”a davet etmiş ve “Erdoğan’a kin kusan” konuşmasına zemin hazırlamıştır. Rubin, sempozyumun ikinci gününde, yani 6 Haziran 2007’de demişti ki; “Türkiye, 2006 Şubat’ında Hamas’ı davet ederek, ona uluslararası bir meşruiyet kazandırdı. Böylece diğer terör örgütleriyle mücadelede zorlanıldı!..

Hamas ve PKK, ikisi de terör grubudur. Hizbullah da öyledir.” Adama bakın; Ona göre, “Hamas ve Hizbullah terör örgütü” oluyor ama, İsrail olmuyor!.. Ama, Rubin de haklı!.. İsrail, “terör örgütü” değil ki!.. İsrail, bir “terör devleti!” Hani, bir söz var ya; “Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim!” Genelkurmay’ın da, 2007’deki arkadaşı, dostu, yoldaşı, Michael Rubin denilen işte bu “azılı Siyonist”ti!..

2007’den sonra, köprülerin altından çok sular aktı ve “Neokon”larla iş tutan “Ergenekon”cular birer birer içeri atıldılar ve artık Ergenekon’un eski gücü kalmadı!.. Görünen o ki; Michael Rubin’lerin fiştakladığı “Neokon”ların da eski gücü kalmamış, onlar da “nesli tükenen kelaynak kuşları”na dönmüşler!.. Öyle olmasa, Erdoğan’a mektup yazan “Siyonist”lerin sayısı 535’te 89 olmazdı!..

Nesilleri gerçekten tükeniyor!.. CHP’li belediyeler o kadar temiz ki! Bugünkü sürmanşetimizde yer alan “İzmir halkına 65 trilyonluk kazık” başlıklı haber Yayın Kurulu’nda değerlendirilirken, CHP Genel Başkanı Bay Kemal Kılıçdaroğlu’nun “CHP’li belediyeler”le ilgili sözleri geldi aklıma...

Bay Kılıçdaroğlu, “CHP’li belediyeye yönelik bir operasyon” sonrasında demişti ki; “Belediye başkanlarımızın üzerinde kurulan sistemli baskıyı kabul etmiyoruz. Hizmet için yapılan çabaların engellenmesini kabul etmiyoruz. Belediye başkanlarımız belde halkı için çalışıyorlar, hizmet için mücadele ediyorlar.” Yani, Kılıçdaroğlu’na göre; CHP’li belediyeler, “halka 65 trilyonluk kazık” atsalar da, “sütten çıkmış ak kaşık”tırlar...

Mı acaba?.. Geçenlerde bir “nikâh töreni”ne katılmak için “Kadıköy Evlendirme Dairesi”ne gitmiştim... “Köprü” üzerinden geçerken gördüm ki, altta akan Kurbağalıdere, tam bir “boklu dere”dir!.. Burnunu ne kadar tıkarsan tıka, “bok kokusu”ndan kurtuluş yok!.. Efendim; işte bu “boklu” derenin bulunduğu Kadıköy’ü, “CHP’li Belediye Başkanı Selâmi Öztürk” yönetmektedir!.. Başka söze hacet yok...

Kılıçdaroğlu’na bu örnek yeter!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi