M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Halk İslam’ı Muteber Din Kitaplarından Öğrenebilir

Halk İslam’ı Muteber Din Kitaplarından Öğrenebilir

Halk İslam’ı Kur’an Tercümelerinden Değil, Muteber Din Kitaplarından Öğrenebilir

 

Manasını anlamadan Kur’an okumakta sevap var mıdır?.. Elbette vardır… Manasını öğrense de okusa daha iyi olmaz mı?.. Elbette çok iyi olur ama mana ve mealini doğru öğrenmiş olması gerekir.

Kur’an konusunda en önemli vazifemiz nedir?.. O kutsal Kitab Allahtan bize gönderilmiş bir mesajdır, talimatnamedir. Onun emirlerini, yasaklarını, tavsiyelerini, öğütlerini öğrenmemiz ve bunları hayatımıza geçirmemiz gerekir.

Kur’anın mesajını meal, tercüme ve tefsirlerden mi öğrenebiliriz, yoksa başka kaynaklardan mı?.. Kur’an mesajını en doğru, en iyi, en kolay şekilde Ehl-i Sünnet ve Cemaat ulemasının, fukahasının, imamlarının, müctehidlerinin, mürşidlerinin; Kur’andan ve Sünnetten süzerek hazırlamış oldukları muteber akaid, fıkıh, ilmihal, ahlak, mev’ize kitaplarından öğrenebiliriz.

Niçin doğrudan doğruya meal ve tercümelerden değil?.. Çünkü Kur’an tercüme, meal ve tefsirlerinin bir kısmını ehliyetsiz, Reformcu, dinde yenilik ve değişim isteyen, Afganici, Fazlurrahmancı, bid’atçi kişiler yazmıştır. Kitaplarında doğrularla yanlışlar karmakarışık şekilde sunulmaktadır.

En büyük Ehl-i Sünnet müfessirinin tefsirini okuyarak iki rekat namazın nasıl kılınacağı öğrenilemez.

Türkiye’de 60 milyon Müslüman yaşadığı farz edilse ve bunların her birine zimmetli olarak birer Kur’an meali verilse bile halk ilmihalini öğrenemez. Dini öğrenmenin en kolay, en sağlam yolu güvenilir/yanlışsız ilmihal, akaid, fıkıh, namaz hocası, ahlak kitaplarını okumaktır.

Sen Kur’an tefsirlerine karşı mısın? Kesinlikle değilim. Bu konuda isteklerim şunlardır: Tefsir icazeti olmayanlar re’y ve heva ile tefsir yapmasın… Halk tefsir veya meal kitaplarını okuyarak kendi kafasından dinî hüküm çıkartıp kaos ve anarşiye sebebiyet verilmesin… Din ilmihal kitaplarından öğrenilsin.

Kur’anı kendi re’y ve hevası ile tefsir edenler ne olur? Kafir olur. Bu konuda hadis vardır. Müslümanların Kur’an konusunda cahilce tartışmaları haramdır, yasaktır.

Niçin herkes kendi kafasına göre, re’y ve hevasından Kur’anı tefsir edemez ve ondan hüküm çıkartamaz?

Muhkemat vardır, müteşabihat vardır… Nâsih mensuh vardır… Tahsis vardır… Din ilimlerini medreselerde okuyup da bunları öğrenmemiş olanlar Kur’an konusunda yanılabilir.

Kur’an Allahın apaçık Kitabıdır ama bir kısım müteşabihatı ancak ilimde rüsuh sahibi olanlar anlayabilir.

Peygamberimiz (Salat ve selam olsun ona) Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır, biri dışında bu fırkalar cehennemliktir. Kurtulacak olan Fırka-i Naciye benim ve Ashabımın yolundan gidenlerdir buyurmuştur.

Bugün piyasada, peygamberliğini ilan etmiş bir mürteddin tefsiri bile satılmaktadır.

Mezhepsizler, telfik-i mezahib taraftarları, İslamın Allah katında tek hak din olduğunu ayetini inkar edenler, kaderi inkar edenler, şefaati inkar edenler, tesettürü inkar edenler, bazı Kemalist İlahiyatçılar, Farmason Afganiyi imam tanıyanlar, Fazlurrahmancılar velhasıl bir sürü bid’atçi Kur’an meali, tercümesi ve tefsiri yazmıştır. Bunları okuyanlar elbette sapıtır.

İcazetli üstad ve hocalardan âli ve ’âli ilimleri okuyup, imtihan verip icazet almamış olan Müslümanlar dinlerini önce ilmihal, akaid, fıkıh ve ahlak kitaplarından öğrensinler, sonra isterlerse Sünnî müfessirlerin yazdıkları tefsir kitaplarını da (kendi re’y ve hevalarıyla din hükmü çıkartmamak şartıyla) okuyabilirler.

 

“İkinci yazı”

Süt Bankası vs…

*Kur’ana, Sünnete, Şeriata aykırı süt bankası olamaz. Mimsiz Deccal medeniyetinde süt kardeşliği diye bir şey yoktur ama Şeriat-i Garra-i Ahmediyyede vardır. Şeriata zıt, aykırı her şey hederdir ve bâtıldır. Cumhuriyetin ilk döneminde Ankarada birileri “Biz süt yoğurt kardeşliği tanımayız” demişlerdi. Ecel onları hâke koydu. Süt kardeşlerin birbirleriyle nikahlanmaları Kıyamete dek haramdır.

*Riba Kur’anla, Sünnetle, icmâ ile kesin haramdır. Düşük faizle kredi almaya Reşid Rıza bid’atçisi fetva vermiştir. Bu fetva geçersizdir.

*Zina Kur’anla, Sünnetle, icma ile haramdır, büyük günahtır. Zina ettikleri sırada evli olan veya daha önce başlarından evlilik geçmiş olanlara Şeriat recm cezası vermektedir. Bu cezayı Resulullah Efendimiz (Salat ve selam olsun ona) tatbik etmiştir. Zina caizdir diyenler kafir olur.

*Hür ve mukim erkeklerin farz namazları cemaatle kılmaları dinî bir emirdir. Cemaat ihtiyarîdir, isteyen tek başına kılar, isteyen cemaate katılır diyen bid’atçidir. Şeriat/fıkıh cemaate katılmama konusunda yirmi küsur şer’î mazeret tanımıştır. Bunların dışındaki mazeretler şeytanî mazeretlerdir ve geçerli değildir.

*Cuma ezanı okunduktan sonra işyerini, dükkanını, bürosunu, atölyesini kapatıp camiye Allaha ibadet etmeye gitmeyen kişi günahkar olur. Kendisi camiye giden, fakat işyerini kapatmayan yine günahkar olur.

*Hanefî mezhebine göre bugün Türkiyede Cuma namazının şartlarından biri eksik olduğu için, beş vakit namaz kılan Müslümanların cumadan sonra dört rekat zuhr-i âhir namazı kılmaları gerekir.

*Bilen âlim ve fakih kimselerin halka ve gençliğe ilmihal öğretmeleri, onları aydınlatmaları, uyarmaları, bilgilendirmeleri farzdır. Bu vazifelerini hakkıyla yerine getirmezlerse vebal altında kalır, günahkar olurlar.

*Lüks ve israf, büyük günahlardandır. Bu konuda halka etkili nasihat edilmesi, müsriflerin kınanması gerekir.

*Kur’ana, Sünnete, Şeriata aykırı tesettür şeytanîdir. Böyle bir tesettüre bürünen kadın ve kızların uyarılması gerekir.

*Üç Müslüman birlikte yolculuğa çıksalar, içlerinden birini yol başkanı seçmeleri gerekir. Hadîste “Zamanındaki İmam’a biat etmeden ölen kimse sanki cahiliyet ölümü ile ölmüş olur” buyrulmaktadır.

*Allahın inzal etmiş olduğu hükümlerle hükmetmeyenlerin kafir, zâlim ve fâsık oldukları Kur’anda açıkça bildirilmektedir.

*Müslümanlar kendi aralarında şefkatli, merhametli, yumuşak; harbî kafirlere karşı çetin ve yavuz olmalıdır.

*Bir İslam devletinin himayesinde yaşayan Yahudiler ve Hıristiyanlar ehl-i zimmettir, Allahın bir emanetidir. Onlara adaletle muamele etmek, onları güven içinde yaşatmak, onlara din ve kimlik hürriyeti vermek Müslümanların boynuna borçtur.

*Bir İslam şehrinin hali, sabah namazlarında camilerdeki cemaatten anlaşılır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi