D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Doğru dürüst Türkçe bilmek lâzım!

Doğru dürüst Türkçe bilmek lâzım!

Bin yıllık türkçe, bazıları için yabancı dil konumunda…

Son günlerde bir “akil”dir gidiyor!
Türkçede “akil” diye bir kelime yok!
“Âkil” var! Hem de iki tane! Birincisi, “akıllı, kâmil” mânasına. Kalın “k” olan “kaf”la yazıldığı için, bazı sözlüklere “âkıl” olarak alınmıştır. Birinci hece, uzun okunacağı için “a”nın üzerine “^” işareti konmuştur. Dil Kurumu, bu işareti uzatma maksadıyla kullanmadığı, sadece inceltme işareti saydığı için Kurum sözlüğünde kelime “akil” şeklinde yer almaktadır.
İkinci “âkil”, “ekl” yani, “yeme” kökünden gelir, “yiyen yiyici” demektir. Bu kelimede “k” incedir, o yüzden “kef”le yazılır…
“Akil” yanlıştır. “Âkil”i ince okursak, o da yanlış olur. “Yiyici” mânasındaki kelime anlaşılır. Galiba kestirmesi “âkıl” yazmaktır.
Peki, bu saatten sonra “akil”i nasıl “âkıl” yapacağız?
Taş bir kere kuyuya atılmış!
“Türkiye’nin bilgiye değil, irfana ihtiyacı var.” Bu cümle size tanıdık gelmiş olmalıdır. Diyanet İşleri Başkanımız, İzmir’e yeni bir müftünün tayini dolayısıyla bir konuşma yapmış. O konuşmada da, “İzmir’in farklı bir dindarlığı var. Bu dindarlığın biraz irfana ihtiyacı var” demiş.
Cümleyi doğru tahlil edelim. “İzmir’in dindarlığı yok” denilmiyor. Farklı bir dindarlığı olduğundan söz ediliyor. Bu farklı dindarlığın “biraz” irfana ihtiyacı olduğu söyleniyor.
Atalarımız, “dinleyen söyleyenden ârif gerek” demişler.
İrfan kelimesini bilmeyenler elbette “ârif”in ne demek olduğunu da bilmezler ve ârif olamazlar!
Ârif, irfan, maarif, marifet… Bunlar aynı kökten, anlam alanı kesişen kelimeler. 1930’lara kadar insanlar bu kelimelerle konuşur ve bu kelimelere uygun nitelik taşımayı önemserdi. Bunlar hafızamızdan silindi, böylece bu kelimelerin medlulü de kalmadı. 1945 baskılı ilk Kurum sözlüğünde “maarif” yoktur. İrfan ise, “bilik” olarak karşılanmıştır.
Peki ne demek “bilik”? Acaba “bilgi” mi?
Diyanet İşleri Başkanı’nın “bilgiye ihtiyacı var” demek istemediğinden şüphe yok. Kelime belli ki dikkatle seçilmiş. Tasavvufî bir anlam yüklenerek kullanılmış. Bilgiden çok, his, hassasiyet işin içine karıştırılmış.
Belli ki “şeriat” kelimesi ile ifade edilen dinin zahiri hükümlerini, uygulamaya dönük hükümlerini öne çıkarmak yerine, tasavvufun gönle hitab etmesi kast edilmiş.
Dünkü Hürriyet’in manşet üstü “İrfana isyan” idi…
“İrfan”a neden isyan edilir? Kelimenin mânasını bilen için saçmalıktır bu! Ancak kelimenin mânasını bilmeyen, türkçesi kıt olan biri böyle bir tavır takınabilir. Türkiye’nin bir zamanlar gündemden düşmeyen genel yayın yönetmeninin yazısını okuyunca, bu kanaatim pekişti.
Yazılarını türkçe yazmak iddiasında olan Ertuğrul bey, maalesef gerçek anlamda türkçe bilmiyor!
Şahidim, başkanın konuşmasından deşifre ederek yazısına yerleştirdiği kısacık metin:
“İzmir’in manevî dini hayatını sizlerle birlikte yeniden ayağa kaldıracak, ona gerçekten öncülük yapacak bu işe ehil bir meslektaşımızı İzmir’e mutlu olarak görevlendirmiş bulunuyoruz. İzmir’in farklı bir dindarlığı var. İzmirin bu dindarlığının biraz irfan geleneğine ihtiyacı var. Öyle olduğu için de bu tesadüfi değil, çok güzel bir tavakkuf, bir tasavvuf profesörünün irfan geleneğinden geçmiş, onu özümsemiş bir arkadaşımızın İzmir’e müftü olarak atanması tesadüf değildir.”
Başkan “İşe ehil bir meslektaşımızı İzmir’e mutlu olarak görevlendirmiş bulunuyoruz” sözüyle de demek istemiş olabilir?
Bu cümle üzerinde yazar epeyce düşünmüştür her hâlde!
Çok düşünmesine gerek yok, üzerinde bir saniye dursa idi, acayipliği fark ederdi ve kelimenin doğrusunun “mutlu” değil, “müftü” olduğunu anlardı!
Bunu anlamak için bile zihin yormayan bir kimseye, “tavakkuf” da ne demek sorusunu sormanın anlamı yok!
Peşin söyleyelim: Böyle bir kelime yok. En yakın kelime, tevakkuf. O da, “durma, eğlenme” demek.
Bir kelime var ki, kulağı âşina olan onu duyardı, o da “tevafuk”dur.
“Tevafuk” nedir peki? “Uygun düşme, denk gelme, rast gelme”dir.
Başkan “tesadüf değil, tevafuk” var diyor!
Peki çok meşhur eski genel yayın yönetmeni ne anlıyor?
“İzmir’e gâvur demek istedin!”
Başkan bunu söylemiyor, bu açık. Ama siz ve gazetenizdeki diğer cehli mürekkep ısrar ediyor. Kusura bakmayın sizin yüksek hatırınıza rağmen İzmir’in gâvurluğunu kabul etmiyoruz! Kendi fikrinizi başbakana, başkana söyletme cinliğinizi de yemiyoruz!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
D.Mehmet Doğan Arşivi