Faruk Köse

Faruk Köse

Âkil Adamlar Şûrâsı’na kimler seçilmeli?

Âkil Adamlar Şûrâsı’na kimler seçilmeli?

Âkil Adamlar Şûrâsı’nın gerekliliği, çalışma kapsamı ve organizasyon yapısı hakkında asgari düzeyde olmazsa olmazlardan söz ettikten sonra, son olarak “Şûrâ’ya kimler seçilmeli, Şûrâ üyelerinin vasıfları/nitelikleri neler olmalı?” sualinin cevabıyla bu bahsi kapatmak istiyorum.

Evvela, “politik kaygılar ve çıkarlar”dan uzak, “toplumsal de-ğerler”e sımsıkı bağlı kişilerden oluşan bir “Organizasyon Kurulu” oluşturulmalı. Bu kurul “Âkil Adamlar Şûrâsı”nın “kurumsal ve hukuksal yapı”sını teşkil ettikten sonra, Şûrâ’da yer alacak kişileri tesbit etmeli.
Ancak müsbet sonuç alınmak isteniyorsa, Şûrâ üyelerinin kimler olacağından önce, “hangi nitelikleri taşıması gerektiği” belirlenip, ancak ondan sonra uygun nitelikleri taşıyanların kimler olduğunu tesbit etmek gerekir. Şûrâ üyelerinin vasıflarının ne olacağı çok önemli. Bu nedenle, Şûrâ üyesi olacak kişide aranması gereken asgari niteliklere dair kanaatlerimi paylaşmak istiyorum.
Şûrâ’nın her meslekten, her kesimden “düşünce üretebilen, deneyimli ve uzman” üyesi olmalı. Eğitimci, hukukçu, bürokrat, işletmeci, sağlık ve tıp uzmanı, plânlamacı, mimar, mühendis, ekonomi uzmanı, tüketici temsilcisi, işadamı, insan hakları savunucusu, sosyolog, psikolog-psikiyatrist, din alimi, kültür uzmanı, toplum temsilcisi, toplumsal kanaat önderi, iletişim uzmanı, tarihçi, siyaset bilimci, güvenlik uzmanı, güvenlik kurumu yöneticisi, aktif olmayan politikacı, gazeteci, yazar, araştırmacı, bilim adamı, akademisyen, mütefekkir, araştırmacı, sanatkâr, yönetici, gönül adamı gibi, mesleğinin ya da bulunduğu konumun üst seviyelerine ulaşmış kişiler arasından belirlenmeli.
Şûrâ üyeleri belirlenirken, evvela, “toplum önderleri” olarak görülen ilim ve kanaat adamlarının bir istişare meclisi çatısı altında bir araya gelmesini sağlamak; “bireyi ve toplumu ilgilendiren bütün meseleler”de o meclisin çözüm üretmesine ve proje-gündem belirlemesine zemin hazırlamak gerekir. Bu ilim adamları, “kendi sahalarında söz sahibi olmuş uzmanlar, sosyal kümelerin önderleri; toplumun, toplumsal kümelerin ve yerel toplulukların ileri gelenleri ve kanaat önderleri ile düşünce ufukları gelişmiş özgür insanlar”dır.
Şûrâ üyeleri; “doğru ve disipline edilmiş bir düşünce” etrafında, “doğru bir plân ve proje” çerçevesinde “beyin gücü”nü kullanan, akleden, bunların önündeki engelleri ve engellemeleri tanıyan, her insana bir cevher gözü ile bakan, “istişare”yi, “birlik ve beraberlik”i, “sinerji”yi esas alan, makul ve “Hak ekseni”ndeki faydalı fikirlere “hoşgörü” ile yaklaşan ve saygı duyan; “faydasız meşguliyet”lerin kendi sorumluluk alanlarıyla olan ilişkisinin arasındaki hassas çizgiyi ayırt edebilen, “Rabbi ile, kendiyle, toplum ve dünya ile barışık” olan, heyecan ve sevgi sahibi, karanlığa küfretmektense “aydınlatma”yı yeğleyen, reaksiyoner değil “aksiyoner” olan, elindeki “ilim meş’alesi”yle toplumun önünü aydınlatan münevver insanlar arasından seçilmeli. Bunlar toplum içinde etkin, temel amaçların gerçekleştirilmesi ve çalışmaların yürütülmesi açısından yetkin olmalı.
Şûrâ üyelerinin “politik kaygıları, beklentileri, tarafgirliği ve çıkarları” olmamalı. Politik “taraf”ı olabilir, ama “tarafgirlik” yapmamayı içselleştirmiş olmalı. Ancak politik çıkar ve beklenti içinde asla olmamalı.
Toplumun “kimlik ve kişilik değerleri”ne duyarsız, toplumun “kültür kökleri”nden kopuk, “modernitenin girdabı”na kapılmış ya da tam tersine, “geçmişin labirentleri” arasından çıkamamış; “değişim”e, “gelişim”e ve “yenilenme”ye kapalı, “statükonun durağanlığı”na bağlı, “İslami değerler”e uzak, “inanç ve vicdani kanaatler”in “toplumsal birleştiricilik”ine itibar etmeyen, “yerlilik”i ve “yerellik”i itekleyen veya reddeden, toplumu “devletin malı” olarak gören, devleti “topluma hizmet aracı” olarak görmeyen, toplumsal barışı ve birlikteliği tehdit eden “ırçı veya ulusalcı” yaklaşımlara meyyal, “ayrışmacı” zihniyeti benimseyen, “geçmişini inkâr” ve “tarihini ihmal” eden, geleceğin inşâsını “toplumsal kimlik ve kişilik değerlerinin ihyası”nda görmeyen, “üretici akıl”dan yoksun, “İslami gönül”den uzak, vb. kişiler, asla Şûrâ’ya girmemeli.
Âkil Adamlar Şûrâsı’nın her üyesi, “devleti ve devletli hayat”ı yeniden yapılandırma, sorunlara kalıcı ve makul çözüm bulma, “sosyal adalet ve barış”ı temin ve tesis etme ve çalışma kapsamına dahil diğer hususlara ilişkin olarak, sadece “müsbet sonuç odaklı” hareket edebilecek “hür düşünce”li ve sadece “toplumsal değerlere bağlı” kişiler olmalı.
“Sâkil adam”larla Âkil Adamlar Şûrâsı kurulamayacağı unutulmamalı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Faruk Köse Arşivi