M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

İslamî Kesimde Türedi Zenginler

İslamî Kesimde Türedi Zenginler

Son otuz yıl içinde bir İslam burjuvazisi oluştu. Eskiden egemen azınlıklar ülkenin rantlarını kendilerini yiyorlar, Müslümanlara bir şey koklatmıyorlardı. Sonra Müslümanların ellerine fırsatlar, imkanlar geçti ve onların bir kısmı da rant-hor (rant yer) oldu.

Herkes için söylemem, helal ve meşrû yollarla zengin olanları tenzih ederim ama islamî kesime giren bazı eğri hergeleler şüpheli servetler edindiler. İhalelere fesat karıştırıldı, ne laik hukukun ve de Şeriat hukukun kabul etmediği acayip karanlık dolaplar çevrildi, nüfuz ticareti yapıldı, velhasıl âblar aktı, dolablar döndü ve karşımıza türedi birileri çıktı.

Şeriata ve ahlaka uygun olmayan yollarla zengin olanların bir kısmı şöyle düşünüyor: Zekatımı verdikten sonra istediğimi her işi yaparım… Bu adamlar İslamın israfı, lüks hayatı, sefahati, beyinsizliği, azgınlığı, kuduzluğu, haksız kazancı yasak ettiğini bilmiyorlar mı?

Yine bu adamlar bir yıl boyunca günah işlerim, haram yerim, sonra bir hacca veya umreye gider, anamdan doğmuş gibi pir ü pak tertemiz günahsız dönerim zihniyetine sahipler… Beyinsizliğin bu kadarı nerede görülmüştür!

Haram yollarla süper zengin olanlara bendeniz Müslüman diyemiyorum.

Türkiyenin İslamî uyanış ve kalkınma hareketini haram rant yiyen sahtekarlar kirletmiş ve dejenere etmiştir.

19’uncu asırda Batı’da püriten Protestan zenginler türemişti. Bizim sözde Müslümanlar püriten ve takvalı değiller.

İslam ahlak dinidir. Peygamberimiz (Salat ve selam olsun ona) mekârim-i ahlakı tamamlamak, yüksek ahlakı kemale erdirmek için gönderilmiştir.

Müslüman elbette insan olmak hasebiyle günah işleyebilir ama bir Müslüman devamlı şekilde fasık-i mütecahir olamaz.

Rüşvetçiler mel’undur.

Devletin ve belediyelerin bütçelerini hortumlayanlar haindir.

İslam mülkiyet hakkını tanır ve meşru sınırlar içinde yapılan ticareti teşvik eder ama vahşi kapitalizmi asla kabul ve tasvib etmez.

Serveti kendisini azdıran, günaha batıran kimseler, namaz kılsalar, umreye gitseler de kötü, şerir, şaqi kimselerdir.

Bütün haram servetlerde kul hakkı vardır ve Allahü Teala Kendi hakkını afveder ama kul hakkını afvetmez.

İhalelere fesat karıştırılarak elde edilen servetler haram servetlerdir.

Şeriata uymayan bâtıl alışverişlerle kazanılan servetler ateştir.

Allah ticareti helal, ribayı haram kılmıştır.

Halkın ihtiyacı olan temel maddeleri, fiyatları artsın diye saklayanlar muhtekirdir, muhtekirler mel’undur.

Şeriata ve ahlaka uymayan kirli ve karışık yollarla rant elde edip zenginleşenler zalimdir, günahkardır, fasık ve facirdir, ahlaksızdır.

Kur’ana, Şeriata aykırı haram işlere helaldir diyenler kafir ve mürted olur.

Haram servetin zekatı verilse bile o servet helal olmaz.

Ben zekatımı verdikten sonra ihtiyacımı kat kat aşan lüks bir otomobil alırım, bana kimse karışamaz diyenlerin akılları güdüktür.

Haram paralarla banyolarındaki ve tuvaletlerindeki madenî aksamı altınla kaplatanlar beyinsizdir.

Zengin Müslümanlar da Şeriat ahkamına uymaya mecburdur.

Allah zengin Müslümanlara çalıştırdıkları işçilerin, memurların, personelin hesabını soracaktır.

İyi bir Müslüman patron, öğle vakti gelince fabrikanın yemekhanesinde işçileriyle birlikte yemek yer.

İşçilere nohut, bulgur pilavı, hoşaf… Patrona pirzola, biftek, baklalı engihar ve kaymaklı burma tatlısı… Böyle Müslümanlık, böyle dindarlık olmaz olmaz olmaz!

 

“İkinci yazı”

Belgrad Ormanları!

İstanbul’un son ciğerleri elden gidiyor… Belgrad Ormanları’ndan imdat çığlıkları geliyor… Rantçılar oraya da göz diktiler.

Bendeniz gazeteci-yazar bir vatandaşım. Konuşmaya, yazmaya hakkım var, hürriyet de var; binaenaleyh Belgrad Ormanları’ndan bir tek ağacın kesilmesine bile rızam olmadığını açıkça beyan ediyorum. Hangi sıfatla? Bir vatandaş, bir gazeteci, bir yazar, bir Türkiyeli olarak…

Belgrad Ormanları’nı tahribe, seyreltmeye, yozlaştırmaya yönelik bütün faaliyetleri kınıyorum.

Duyduğuma göre oralardaki derelerin suları birtakım tesislerde şişelenip memba suyu diye halka içiriliyormuş, bunu da kınıyorum.

Belgrad Ormanları terk edilmiş sahipsiz köpeklerle doluymuş. Bazı merhametsiz, vicdansız, ahlaksız, duygusuz, adaletsiz, insafsız kimseler piknik yapmaya gelirken getirdikleri köpekleri akşam dönüşte orada bırakıyormuş. Hayvancağızlar yazın şöyle böyle, piknikçilerin atıklarıyla karınlarını doyuruyorlarmış ama kış gelince açlıktan birbirlerini parçalıyorlarmış. Bu başıboş köpeklerin şerrinden ormanda sincap gibi küçük vahşi hayvan kalmamış.

Köpeklerine bu zulmü yapan merhametsiz ve vicdansız vatandaşlarımı kınıyorum ve onları uyarıyorum:

Evine, bahçesine evcil bir hayvan alan kimse ona ölünceye kadar bakmakla yükümlüdür. Köpeğini, kedisini ormanda bırakmak ahlak, adalet ve vicdan sahibi bir insana yakışmaz... Dünya adaleti bunun hesabını sormayabilir ama o adaletin üzerinde ilahî bir adalet vardır.

Size bir hanımefendiden duyduğum vakayı anlatayım: Edremit taraflarında bir yazlıkları varmış, komşularının villasının giriş kısmına kırlangıçlar çamurdan bir yuva yapmışlar, içine yumurtlayıp yavru çıkartmışlar. Yuvanın altındaki taşlık biraz pisleniyormuş. Ev sahibi hanım çok şikâyetçi… Olamaz, kuşlar burayı pisletemez, yuvayı kaldıracağım demiş. Komşusu hanımefendi, aman yapma, yuva yıkmak büyük uğursuzluk ve felaket getirir, ne olur sabr et, tahammül et, bak yuvadaki yavrular cik cik ne güzel ötüşüyor, onların seslerini duymak, annelerinin ve babalarının birkaç dakikada bir onlara yiyecek getirmelerini seyretmek insana ne kadar sevinç ve neşe veriyor…

Merhametsiz kadın uyarılara kulak asmamış, uzun bir sopayla yuvaları yıkmış, yavrular yere saçılmış.

Hanımefendi anlattı: Komşu aile bir dahaki sene görünmedi. Başlarına felaketler gelmiş ve darmadağın olmuşlardı.

Belgrad Ormanları’ndaki ağaçlar, çalılar, çiçekler, yeşillikler can taşıyor. Oradaki derelerin de bir canı vardır. Ağaçlarda yaşayan sincapların, kuşların hep canları vardır. Sakın kaplumbağaları önemsiz saymayın, onların kendi güçleri sizinle başa çıkmaya yetişmez ama mutlak güce sahip bir Sahipleri vardır.

Ey vicdansız ve umursamaz adam! Gaddarca kestiğin ağaçtaki kuş yuvası senin felaketine sebep olabilir. Kuşların Sahibi seni cezalandırır. Bu ceza sana üzerinde “Ağacı kestin, kuş yuvasını yıktın…” diye yazan bir kâğıtla gelmez. Dümdüz yolda giderken otomobilin bariyere çarpar. Allah Allah!.. Bu düz yolda bu kaza nasıl olmuş? Cevap: Allah… Allah…

Rantçılar… Rantçılar… Rantçılar… Haram rantlarla zengin olup da safa süreceğinizi mi sanıyorsunuz? Ah, siz ne kadar gafilsiniz…

Görmüyor musunuz, adam haram rantlarla Karun gibi zengin oldu ama karısıyla anlaşamadı, yuvası yıkıldı; üstelik karı, yeni feminist düzenlemeler ile servetin yarısını aldı.

Başka bir vak’a: Kadın mahkemeden kocası aleyhinde evden uzaklaştırma kararı almış, şimdi kocasını o lüks ve şahane evine yaklaştırmıyor. Elinde kapı gibi mahkeme kararı var. Koca kendi evinin kapısını çalmaya kalkmasın, bir ay hapis cezası yer. Bu ceza ertelenmez.

Ağaçları, çalıları kesenler, dereleri kirletenler, çiçekleri kopartanlar, tabiî düzeni bozanlar… HES’ler, MES’ler… Rantlar, mantlar… Arazi spekülasyonları ile haram zenginliklere nail olanlar. Biliyorum siz uyanmazsınız. Otomobiliniz düz yolda durup dururken bariyere toslar, sağ kalırsanız siz “Yol kaygandı, kazanın başka bir sebebi yok…” dersiniz. Haram parayla elde edilmiş villanızın verandasında otururken başınıza saksı düşer, siz “Saksı iğreti ve yampiri konulmuş da ondan düştü” dersiniz.

Velhasıl, siz adam olmazsınız.

Köpeklerini Belgrad Ormanları’nda bırakan vicdansızlar! O köpeklerin âhı sizi dünyada da ahirette de yakar… Bazılarınız ahiret yok mu diyor, siz bu kafayla gözlerinizi kapar ve “Güneş yoktur” da diyebilirsiniz.

Belgrad Ormanları… İstanbul’un ciğerleri… Ağaçlar, çalılar, yeşillikler… Sular, rantlar, kuşlar, sincaplar, kaplumbağalar, terk edilmiş köpekler, vicdansızlar…

Elimden başka bir şey gelmiyor, bu yazıyı yazabildim, o kadar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi