M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Ehl-i Sünnet İslam Federasyonu

Ehl-i Sünnet İslam Federasyonu

Ehl-i sünnet dairesi içindeki bütün hayırlı cemaatlerin, tarikatlerin, grupların, parçaların, derneklerin, vakıfların bir konfederasyon veya federasyon çatısı altında birleşmeleri gerekir.

Zamanımızda böyle bir birleşme için gereken hürriyet, imkân ve fırsat fazlasıyla vardır. Bu konudaki düşüncelerimi, tekliflerimi, temennilerimi arz ediyorum:

1. Sadece ehl-i sünnet çizgisinde olan cemaatler, tarikatler, gruplar birleşecektir. (Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Biri dışındaki fırkalar Cehennemdedir… hadîsi…)

2. Mezhepsizler, reformcular, modernistler, Afganiciler, Fazlurrahmancılar, üç hak İbrahimî dinciler, bidatçiler bu birliğe alınmayacaktır.

3. Ehl-i Sünnet dairesi içinde olmak şartıyla meşreb çeşitliliği kabul edilecek, meşrebi yüzünden hiçbir Müslüman ve grup dışlanmayacaktır.

4. Bu Ehl-i Sünnet konfederasyonu veya federasyonu siyasetin üzerinde kalacaktır, doğrudan doğruya politika yapmayacaktır.

5. Konfederasyonun ve federasyonun başkanında aranacak belli başlı şartlar: (a) Sahih itikat sahibi olmak… (b) Beş vakit namaz kılmak… (c) Cemaat ehli olmak veya cemaatten büsbütün kopuk olmamak… (ç) İslam ahlakıyla mütehalli=bezenmiş olmak… (d) Fasık-ı mütecahir olmamak… (e) Dine hizmet yoluyla para kazanıp zengin olmamak… (f) Asgari seviyede de olsa fakih olmak… (g) Yüz kızartıcı bir suç işlememiş, böyle bir şeyden mahkum olmamış bulunmak… (ğ) Cemaat, tarikat, grup asabiyeti, fanatizmi, militanlığı sergilememek… (h) Dirayet, kiyaset, fetanet, firaset sahibi olmak… (ı) Kendisinin faziletlerini gayrimüslimler, karşıtları bile tasdik, teslim ve ikrar etmek… (i) En az nefs-i levvame derecesinde bulunmak… (j) Kendisiyle ülfet ve ünsiyet edilebilir bir kimse olmak… (k) Federasyon veya konfederasyon başkanlığından maaş ve ücret almamak (Seyahat vesaire masrafları karşılanabilir)… (l) Kendisinde Nureddin Zengi, Selahaddin Eyyubi, Şeyh Şamil, Emir Abdülkadir ahlakı ve karakteri bulunmak…

6. Şu hususu da belirtmek isterim ki iffetli, ihlaslı, haysiyetli bir kimse başkanlığa talip olamaz. İslam’da başkanlığa talip olmak haramdır. Kendisi talip olmadı, matlup=istenen oldu, ehliyeti yoksa kabul etmesi yine haramdır.

Böyle bir Ehl-i Sünnet konfederasyonu yahut federasyonu kurulunca cemaatlerin ve tarikatlerin iç işlerine, kendi metotlarıyla hizmet etmelerine karışılacak mıdır? Bu konuda çok geniş ve hoşgörülü hareket edilmeli, baskı yapılmamalıdır. Lakin herhangi bir cemaat ve tarikat zaruriyat-ı diniyede, mevrid-i nasta esasa ait vahim bir hata yapıyorsa onun giderilmesi için en uygun, en güzel, en düzgün uyarılar ve ihtarlar yapılır.

7. Bu konfederasyon veya federasyon şu sayacağım sekiz ana İslami değere müştereken hizmet hususunda ittifak edecektir: İman… İslam… Kur’an… Sünnet… Şeriat… Ümmet… İmamet… İslam ahlakı…

(Üstad Bediüzzaman Hazretleri itikatta ve fıkıhta bir ehl-i sünnet büyüğüydü. Bu yoldan sapmayan bütün Nurcu gruplar federasyona dahil olmalıdır.)

 

(İkinci yazı)

AVM’lerin Çoğu Zarar Ediyormuş!

Birkaç yıldan beri sayıları çok arttı. Pıtrak gibi çoğaldılar. Otomobil ile önlerinden, yanlarından, yakınlarından geçerken yanımdakilere soruyorum: Bu dev alamet binalar nedir?..

AVM… AVM… AVM… diyorlar. Alış veriş merkezi!..

Geçenlerde uluslararası büyük bir mobilya firmasının satış yerine gittim. Otomobili park edecek yeri güçlükle bulduk. Bin zahmet üst katlara çıktık. Baş döndürücü bir hareketlilik. Yürüyen merdivenler, seller gibi akan insanlar, parası olan da gelmiş, olmayan da. Bence çoğu kuru kalabalıktı. Çıktığımda başım hem ağrıyor, hem dönüyordu.

AVM’lerde kiralar çok yüksekmiş. Böyle yerlere hemen hemen hiç gitmem. Bendeniz eski geleneksel ticareti, alışverişi severim.

Alış veriş ve ticaret ahlak ister, tecrübe ve birikim ister, selim akıl ister, hattâ bilgelik ister.

Toplumumuz üretmeden çılgınca tüketmek istiyor.

Sanırım şu anda Türkiyenin en fazla kazanan sektörü bankacılık yani para ve faiz ticareti sektörüdür.

Bir Müslüman olarak faizin lanetli olduğunu iyi bilirim ve ondan nefret ederim.

Faiz sadece İslamda ve Kur’anda yasak değildir, Musevilikte, Hıristiyanlıkta ve nice diğer dinde de yasak ve haramdır. Yahudiler goi’lerden faiz alabilir…)

Halkımız gırtlağına kadar doğrudan doğruya veya dolaylı şekilde faize batmıştır.

Reformcu bir ilahiyatçı düşük faizli krediye fetva verdi… Bâtıl, dinen geçersiz bir fetvadır bu. Hem onun düşük dediği faiz zamanla yüzde 50, hattâ daha fazla olur.

Bitmez tükenmez reklam yağmurları altında sersemleyen halkı marka fetişisti yaptılar. Bendeniz çok kaliteli bir giyim eşyasını, mesela bir takım elbiseyi veya paltoyu 100 liraya alıyorum, birileri ondan daha kalitesizine bin Tl veriyor. Neymiş, markası şuymuş, buymuş… Markası batsın!

Milyonlarca halkı kredi kartları bitirdi, iflas ettirdi.

Eskiden ayağını yorganına göre uzatmak diye bir tabir vardı. Artık yürürlükten kalktı.

Nice dev AVM sinek avlıyormuş, esnaf iflas ediyormuş… Adım başında bir AVM açılırsa olacağı buydu.

Çok büyük hiper marketlere gidip oralarda bir saat kadar kalınca başım şiddetle ağrımaya başlıyor. Bu mekanlar insan boyutlarını aşıyor. İçinde binlerce elektrikli ve elektronik cihazın radyasyonları, elektro manyetik alanları insan üzerinde bir tür nükleer silah tesiri yapıyor.

Alış verişin, ticaretin insana mutluluk vermesi gerekir. Büyük mekanlarda bu mutluluk yok.

Keşke okullarda çocuklarımıza görgü dersleri verilse ve alış veriş ile ilgili bilgelik ve görgü kuralları öğretilse.

Birinci kural: Reklamlara aldanıp kanıp saflık ve aptallık etme.

İkinci kural: Bir malı, on defa düşünüp taşındıktan, iyice piyasa araştırması yaptıktan, sorup soruşturduktan sonra al.

Üçüncü kural: Bütçen, gelirin, kazancın ne kadarsa o kadar alış veriş yap.

Dördüncü kural: Kanaat en büyük hazinedir.

Beşinci kural: Faizden uzak dur.

Altıncı kural: Peşin parayla çalış, alış veriş et, borçlanma.

Yedinci kural: İhtiyaçlarını çoğaltma.

Sekizinci kural. Mütevazı ve alçak gönüllü ol, azla yetin, küçük ve ucuz şeylerle mutlu olabil.

Dokuzuncu kural: Yemek için yaşama, yaşamak için ye.

Onuncu kural: Kaliteli, sağlıklı tüketim maddelerini ucuza almak sanat ve tekniğini öğren. Bu konuda tecrübe ve birikim sahibi ol. Sakın salakça, geri zekalıca alış veriş etme.

On birinci kural: İsraf büyük günahtır, beyinsizliktir, zeka özürlülüğüdür.

On ikinci kurul: Marka fetişizmi, şatafat düşkünlüğü bir ruh ve akıl hastalığıdır, tedavisi gerekir.

On üçüncü kural: İhtiyacından fazla yiyen, uzun vadeli intihar etmiş olur.

On dördüncü kural: Sağlık, insanın ana sermayesidir. Sağlığına devamlı olarak zarar veren kişi, kendini idare edemeyen bir zavallıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi