Faruk Köse

Faruk Köse

Vur dese vurmazsınız, öl dese ölmezsiniz

Vur dese vurmazsınız, öl dese ölmezsiniz

Topluma sunacak alternatifi bulunmayan, hiçbir sorunu çözme yetkinliğine haiz olmayan, herhangi bir projesinin var olduğu bilinmeyen MHP, seçime, “kızgınlar”ın kanaatlerini organize edip yönlendirerek hazırlanıyor.
Bahçeli’nin, gittiği yerde “vur de vuralım, öl de ölelim” diye karşılanması kendiliğinden gelişen bir galeyanın sonucu değil. Anlaşılan, Kürtlerden bir oy bile alamayacağını bilen MHP’nin seçim taktiği, Türklerin milliyetçi duygularını köpürtme üzerine kurulu.
“Vur de vuralım, öl de ölelim”in anlamı, “sen ne dersen o olacak, her emrine âmâdeyim” demek. “Düşünmeyeceğiz, sen bizim yerimize düşün” demek. “Aklımızı kullanmayacağız, senin aklın bize yeter” demek. “Beynimizi sana teslim ettik, bu kafayı omuzda taşımasak da olur” demek. “Biz koyunuz, sen çoban ol bizi güt” demek.
Başka?
Bu “kavganın bitmesini istemiyoruz, kan akmaya devam etsin, gözyaşları dinmesin” de demek. “Kardeşçe, barış içinde, bir arada yaşamaya razı değiliz; silah zoruyla ayrıl, ülke varsın bölünsün” de demek...
MHP Genel Başkan Yardımcısı, hem “barış süreci”ne karşı çıkıyor, hem de “bin yıllık kardeşliği, birliği, bütünlüğü bölmemek”ten söz ediyor. Peki, bin yıllık kardeşlik vurup ölerek mi sağlanacak? “Yeri ve zamanı geldiğinde” kullanmak üzere, nereye çekersen oraya uzanacak “son sözümüzü henüz söylemedik” sözüyle milliyetçi duyguları kabartarak mı?...
İlginç olan, aynı sloganı PKK’lıların da Teröristbaşı için atıyor olması. Teröristlerin, “barışa da, savaşa da hazırız” sloganı bu sözün ikiz kardeşi değil mi? Yani kafa ırkçı olunca, slogan aynı oluyor demek ki. Ha Kürt ırkçısı olup Türkten ayrılmaya kalkışmışsın, ha Türk ırkçısı olup Kürdü ayrılmaya zorlamışsın, aynı kapıya çıkmıyor mu?
Peki, “vur” dense vuracak, “öl” dense ölecek misiniz? Sanmıyorum. “Vur” dese vurmazsınız, “öl” dese ölmezsiniz. Bahçeli, slogan atanların samimiyetine güveniyorsa “vur” desin, “öl” desin de görsün sonucu. Tek başına ortada öylece kalakalacaktır.
Bahçeli de biliyor bunu ki, “vur” demiyor, “öl” demiyor. “Zamanı gelecek” diye gaz alıp; bir sonraki seçimler için oy potansiyelini artıracak heyecanlı ve sloganik propaganda ortamını derinleştiriyor.
Oysa “vurma”nın da, “ölme”nin de bir edebi, âdâbı, raconu olmalı değil mi?
Ülkücüler, eskiden “kanımız aksa da zafer İslam’ın” diye bağırırlardı. Kanları aktı, ama İslam için değil. Şimdi de “vur de vuralım, öl de ölelim” diye bağırıyorlar. “Vur” dense kaçı vurur, “öl” dense kaçı ölür bilemem; ama yazık olur, onu bilirim. Çünkü aslolan, temelleri sağlam, ayakları yere basan, alternatif olabilecek nitelikte bir “görüş-proje” ortaya koymak, “yol açmak” ya da “yol göstermek” değil mi? Ama Bahçeli’de de, MHP’de de bu yok.
MHP tabanı, dinamik bir kitle olarak, o “kanımız aksa da zafer İslam’ın” çizgisinde sebat edip bunun nitel gereklerine de uysaydı, bugün başka bir Türkiye görebilirdik.
MHP’li vekil, “sokaklara inmek”le tehdit ediyor. Bahçeli’ye işaret edip, “o ‘vur’ diyecek, vuracağız, ‘öl’ diyecek öleceğiz” diyor. Hızını alamayıp, “burası bizim toprağımız” diyenler için, “toplu kıyım”a işaretle; “evet, orası sizin toprağınız ama altı sizin toprağınız, üstü bize ait” diyor.
Peki, eğer gerçekten vurmayı gerektiren bir durum varsa, gerçekten ölmek gerekiyorsa, o zaman birilerinin “vur” demesi mi lazım, “öl” demesi mi gerekiyor?
Komut beklemeden, vurulması gereken bir durum varsa vuracaksın. Ölmek gerekiyorsa da adam gibi öleceksin! Ama yok, “vuracağım ama, ‘vur’ denmesini bekliyorum” diye gada savıyorlar. “Öleceğim ama, ‘öl’ emri gelmedi” diye kaçak güreşiyorlar. Politika...
MHP’nin haklı olduğu taraf da yok değil. Terörü bitirmek için daha nelerin bitirildiğine bakarsak, MHP’yi celallendiren şeyi de anlamış oluruz. Mesela, Kürt’ün “Kürdüm” demesi hak da, Türk’ün “Türküm” demesi ne? O zaman niye “Türküm” demek suçmuş gibi bir ortam teşkil edilmeye çalışılıyor? Türk olduğunu söylemek ırkçılık da, Kürt milliyetçiliğinin önünü ardına kadar açmak hangi “aşağılık psikolojisi”nin eseri oluyor?
Yani anlayacağınız, “Ümmet bilinci”ne ulaşıp, ülkeyi ve rejimi “ilahi ilkeler”e göre, “İslam kardeşliği” etrafında yeniden dizayn etmezseniz, sonuç vahim olur. Çözümün bütün alternatiflerini Laik-Kemalist rejimin dizayn ettiği çerçeve içinde aramak, öbür taraftan “vur de vuralım”a götürür, bir taraftan da “kendi varlığını inkâr”a... Hem de düne kadar varlığını inkâr ettiğinin varlığını ikrar adına...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Faruk Köse Arşivi