Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Gülseda ile iki saat

Gülseda ile iki saat

Vapurdayım… Kadıköy’den Eminönü’ne geçmek üzereyiz… Hava o kadar soğuk ki, insanlar ellerindeki çay bardağına yapışarak ısınmaya çalışıyorlar. Vapur adeta farklı sınıflardan farklı yaşam alanlarından gelen insanları bir arada toplamış ve sessizce akıyor.

Başımı cama yaslamış dışarıyı seyrederken, bir genç kız, arka taraftan hızla geçerek yanıma geldi. Uzun yıllardan beri tanışıyormuşcasına yaklaştı ve selam verdi. Aramızda şöyle bir konuşma geçti:

“Pardon abla bir şey soracaktım, ben ferace almak ve ailemden gizli kapanmak istiyorum, sordum Fatih’te bulursun dediler. Ben Eminönü’nden Fatih’e nasıl gidebilirim veya feraceyi nerede bulabilirim? Genç kızın üzerinde okul forması vardı belli ki bir öğrenciydi. Formada, varlıklı ailelerin tercih ettiği bir okulun amblemi vardı.

Tedirgindi, ”Ben de Fatih’e gideceğim yardımcı olurum” dedim. Konuşmak istiyordu. Ben sormadan o anlatmaya başladı… Varlıklı bir ailenin iki çocuğundan biri olduğunu, ailenin iyi bir eğitim alması için kendisini özel bir okula kaydettirdiğini, yazları İngiltere’de geçirdiğini fakat şu günlerde kendisini hiç de iyi hissetmediğini ifade etti. Ve duygularını şöyle özetledi: “Annemle babam dini meselelere çok karşıdırlar, onlar beni çağdaş bir genç olarak yetiştirmeyi hedefliyorlardı. Ama geçen yıl bir tren kazası geçirdim. Ölümle yaşam arasında gidip geldim. Beni hastaneye kaldırdılar burada bir süre tedavi gördükten sonra evime döndüm. Bu kaza ile Rabbim beni iki konuda uyardı: Birincisi Rabbim bana, hayatın bir anlık bir şey olduğunu ve bu süre içinde nasıl bir hayat yaşamamı istiyorsa öyle yaşamam gerektiğini gösterdi, ikincisi, insan her an tövbe etmeli, hayatın ne zaman sona ereceğini bilemeyiz ve sürekli günahların içindeyiz. İyileştikten sonra internetten bütün namaz sürelerini ve namazı öğreten videoları indirdim ve namazlarıma başladım. Bir yıldır namaz kılıyorum, dua ediyorum ama ailemin hiç haberi yok. Eğer annemin haberi olursa kıyamet kopar olacakları düşünemiyorum. Aldığım feraceyi çantama koymayı düşünüyorum evden çıktığımda gizli gizli giyerim haberi olmaz… Genç kız duygularını gözleri dolu dolu anlatırken yolun sonuna geldik ve Eminönü’nden Fatih otobüsüne bindik. Ona bana kaza esnasında neler hissettiğini yazar mısın dedim. Ne yapacaksınız dedi, “senin yaşındaki genç kızlarla paylaşabilirim” dedim. “Bundan memnun olurum ama ismim müstear olsun” dedi ve yazdı. Fakat müstear isim bulmakta zorlandı ve bana döndü: “Abla ben senin kızın olsaydım, bana nasıl bir isim koyardın? dedi. Baktım ve “bir çiçek ismi koyardım” dedim. Tebessüm etti “Öyleyse Gülseda olsun” dedi. “Gül efendimizi simgeliyor seda da hoş bir sesi, ismim bu olsun” dedi. Fatih’e kadar birlikte geldik, oldukça tedirgindi. Ona mağazaları gösterdim, ayrılırken dua ettim ve “İnşallah yolun bir kavşağında bir daha görüşmek nasip olur” dedim. Gülseda mağazaya doğru giderken arkasından baktım ve buruk bir hüzün yaşadım. Ama bir genç kızın zor şartlarda İslam’a tabi olması ve teslimiyeti umutlarımı yeniden yeşertmişti. Maneviyattan kopuk bir hayat yaşayan gençlerin dramatik öykülerini düşündüm ve karanlıklar içinde dahi aydınlık bir yol bulan ve hakikat üzere yaşayabilen gençlerin de olabileceğine inandım. Fıtratı temiz kalan insanlar nerede olursa olsun hakikati buluyor ve teslim oluyordu, buna bir kez daha şahit olmuştum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi